Bir gün aklına gelecek olursam bana şiir ısmarla, eylülü konuşalım demiş Cemal Süreyya.
Ah bu Eylül, yazın elini bırakmayan kışa merhaba diyen mevsim. Yazın o sessizliğinden sıyrılıp tüm endamıyla gösterir kendini. Okulların açılmasıyla çocuk seslerinin rüzgârla dans etmesidir Eylül. Annelerimizin, anneannelerimizin tarhana kokusudur, mis gibi salçasıdır.
Coşkuyla kutladığımız İzmir’in Kurtuluşudur Eylül. Kimine göre yapraklar döküldükçe ömürler bitiyor diye düşünülsede, bana göre kızımın doğum günüdür Eylül.
Sabaha karşı pikeye sarılmak, akşamları onuzlarda şalı aramaktır Eylül. Şairlerin kalemi eline aldığı hazan mevsimidir.
Cama vuran yağmurlar kimi zaman gözyaşlarıyla buluşur bir anıyı hatırlatır kalplere.
Mis gibi toprak kokusu sarar dört bir yanı. Kahvaltı sofrasındaki çay kaşığı şıkırtısını duymaz olur konu komşu. Kalır kapalı kapıların ardında. Kuruyan yapraklar halı olur bahçelere.
Yazın anıları karışır sohbetlerin içine, planlar kurulur bir sonraki yaz için.
Acaba yapraklar dallarını sevmemişler miydi ki veda ettiler ağaçlarına? Üzerine basıldıkça çıtırdayan yaprak çeşitlerinin vicdanla alakası olabilir mi? Ah Eylül çok kararsızsın sen. Fecri Ebcioğlu şiirinde ne demiş, EYLÜLDE GEL.
Hoşçakalın