Hayatın vazgeçilmez unsuru haline gelen akıllı telefonlar her ne kadar rutin işleri hızlandırsa da sağlık sorunlarını da beraberinde getiriyor. Özellikle çocuklar üzerinde olumsuz etki bırakan telefonlar yaydığı mikrodalgalarla çocukların beyin ve sinir dokusunda bile hasara yol açabiliyor.
Gençlerde "akıllı telefon bağımlılığı" tehlikesi
"Akıllı cep telefonları günlük hayatta yaygın olarak kullanılması ve birçok işe yaramasına karşın birtakım problemleri de beraberinde getirmektedir. Türkiye´de yaklaşık 25 milyon kişi cep telefonundan internet kullanmaktadır. Burada özellikle gençlerin akıllı telefon bağımlısı haline geldiği görüyoruz. Bireylerin bir kısmı cep telefonu kullanımını ihtiyaçları doğrultusunda sınırlayabilirken maalesef gençlerin çoğu telefon kullanımını sınırlayıp kontrol edemiyor. Sinemada, aile veya arkadaş ortamında hatta tuvalet ve banyoda dahi telefon kullanıyor, kullanmayınca da kendini rahatsız, eksik, tedirgin hissediyor. Telefonu özellikle sosyal paylaşım siteleri ve mesaj atmak için kullanan gençler, bunları yapmasalar dahi ellerinde ya da yanlarında dursun istiyor. Aşırı cep telefonu kullanan, elinden düşürmeyen gençlerin bağımlılık açısından riskli grup olduğunu söyleyebiliriz. Kişinin teknoloji kullanımı üzerinde kontrolünün kaybolması ve teknolojiyi ölçüsüz kullanması fiziksel ve psikolojik çok ciddi zararlara yol açabilir"
Ağlayan çocuğa susması için cep telefonu vermeyin
Ebeveynler, ağladığı zaman oyalansın diye çocuklarının ellerine cep telefonu verir. Oysa cep telefonları, her yöne yaydığı mikrodalgalarla kemik ve yumuşak dokudan birkaç santimetre ilerliyor ve bu enerji beyin ve sinir dokusunda emiliyor. Maruz kalınan radyasyon, çocuklarda beyin kanseri riskini 3-4 kat artırıyor.
Bedene yansıyan etkileri de var
Teknoloji bağımlılığının ruhsal boyutları kadar bedene yansıyan etkileri de var. "Mesela saatlerce telefonun ekranına bakmaktan gözler yanmaya başlamışsa, başımızı eğri tutarak konuştuğumuzda boynumuz ağrıyor, tutuluyorsa artık bedenimiz de bize bağımlılık alarmları veriyor demektir. Bunları aşmak için kendimize belli sınırlar koyup ona uymaya çalışabiliriz (Zeynep KAVAKLI)