İzmir ve ilçeleri Kent Konseyi Kadın Meclisleri 11.toplantısını Karabağlar’da gerçekleştirdi. Karabağlar ilçesi ev sahipliğinde Özgecan Aslan`nın öldürülmesi ile ilgili kadın şiddetine karşı basın açıklaması yapıldı. Menemen Kent Konseyi Kadın Meclisi Başkanı Nurgül Uysal da toplantıya katıldı.
Basın açıklamasında, “13 yıllık AK Parti iktidarında anlayış olarak kadının ötelendiği, hak sahibi bir birey olmaktan uzak kimliksizleştirildiği bir dönemden geçiyoruz. Kadının doğuracağına ya da doğurmayacağına, kaç tane doğuracağına dahi siyasi otoritenin karar verdiği bir anlayış içindeyiz. Bu erkek egemen anlayış bizleri bugünlere getirmiştir. Yasalarımız kadınlarımızı korumaya yetmemekte, devlet de korumamakta ısrar etmektedir. Oysa ki; anayasamızın eşitlik ilkesine ilişkin temel kuralı ‘kanun önünde eşitlik’ başlıklı 10 uncu maddesine göre; ‘Herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun hareket etmek zorundadırlar’ demektedir. Ayrıca cinsiyete dayalı ayrımcılığın önlenmesi ve kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasını teminen, söz konusu maddeye, Türkiye cumhuriyeti anayasasında yapılan ve 21/5/2004 tarihinde yürürlüğe giren değişiklikle ‘kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür’ hükmü eklenmiştir. Ancak devlet anayasal görevini yapmamaktadır. Her gün onlarca kadın tacize, tecavüze uğramakta, öldürülmektedir. Erkek egemen anlayış ceza yasamızda da sürmektedir. Kadınlarımız daha çocuk yaşlardan itibaren korunamamaktadır. Avrupa konseyi kadına yönelik şiddet sözleşmesi kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye dair Avrupa konseyi sözleşmesi, diğer adıyla İstanbul sözleşmesi 1 ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir ve uluslararası hukukta kadına yönelik şiddet konusunda yaptırım gücü olan ilk sözleşme olup kamusal ya da özel alanda kadına yönelik şiddet, ‘insan hakkı ihlali’ ve ‘ayrımcılık’ olarak tanımlamakta ve sözleşmede kadın kelimesi 18 yaştan küçük kız çocuklarını da kapsamaktadır. İstanbul Sözleşmesi’nin en önemli özelliği şiddetin önlenmesi ve şiddetle mücadele alanında devletin kurumsal mekanizmalar oluşturmasını zorunlu kılmasıdır.
Cinsel tacize uğrayan ilk kadın değildir Özgecan kardeşimiz. Eğer yasal düzenlemeler kadınları korumaya yönelik değişmezse ve uygulayıcılar eğitilmezse en önemlisi erkek egemen bakış yasalara ve uygulayıcıların zihniyetine hakim olmaya devam ederse Özgecanların sonu gelmeyecektir. Kadınlarımızın çığlıkları insanlığın çığlığıdır.
Yetkililer duysun bizi haykırıyoruz:
‘Biz kadınlarımız öldürülmesin, yaşam hakları ihlal edilmesin istiyoruz,
Biz kadınlar tacize uğramak istemiyoruz!
Biz kadınlar şiddet görmek istemiyoruz!
Biz kadınlar öldürülmek istemiyoruz!
Biz kadınlar sessizce ağlamak değil sokaklarda haykırabilmek istiyoruz
Çok şey istemiyoruz, hakkımız olanı istiyoruz.
Sevgili Özgecan’ın babasının da çok güzel ifade ettiği gibi biz sevgi dolu bir dünya istiyoruz.
Sevgi dolu bu dünyada üretmek, sevgi dolu, şiddet bilmeyen çocuklar yetiştirmek istiyoruz’
Bugüne kadar olduğu gibi bu günden sonra da kadına karşı her tür şiddetin son bulması için gücümüz yettiğince mücadeleye devam diyoruz” diye ifade edildi.
Haber Merkezi