S.D.B: Öncelikle kısaca sizi tanıyabilir miyiz?
Sabahattin Sipahi: 1950 yılında Menemen´de doğdum. İlkokulu Kubilay Okulu´nda okudum. 2 oğlan, 1 kız 3 kardeşiz. Ortaokula gidemedim, doğrudan baba mesleği ticarete atıldım okuldan sonra. Babamla uzun yıllar beraber çalıştım. Şu anda babam 101 yaşında. Biz de oğlumla devam ediyoruz.
S.D.B: Baba ile birlikte nasıl başladı ticaret hayatınız?
Sabahattin Sipahi: Okula gittiğim yıllarda hiç tatil yapmadım zaten. İlkokulun tatil zamanlarında bakkal dükkanında da çalıştım çırak olarak. Kubbeli Bakkal´ın karşısında Aziz Civan´ın babası Turan Civan´ın bakkalı vardı. Babam beni oraya verdi, akrabamızdı zaten. 3-4 sene kadar yaz tatillerinde orada çıraklık yaptım. Ondan sonra babamla beraber at arabası ile köylere seyyar olarak gitmeye başladım.
M.B: Sizin de dediğiniz gibi hepimiz o yaşlarda çalıştık. Çalışmayan çocuk yoktu. Şimdi 30 yaşına geliyor insanlar şu okulu bitireceğim çalışma hayatına başlayacağım diyor. Aslında genel olarak toplumda, ailelerde yanlış bir algı var. Çocuk işçilik başka bir şey, çocukları hayata hazırlamak için küçük yaşta farklı iş kollarında deneyim imkanı sağlamak başka bir şey diye düşünüyorum. Siz bu konuda ne dersiniz?
Sabahattin Sipahi: Küçük yaşta özellikle esnaflığa başlandığı zaman gelecekte o insan başarılı oluyor. Ama sen 18´inden, 20´sinden sonra verdiğin zaman çocuğu işe o çocuk o işte başarılı olamıyor. Ben bunu tecrübe ettim çok defa. Ağaç yaşken eğilir diye atasözümüz var.
S.D.B: Babanız ile beraber köylere seyyar satıcılık ne kadar sürdü?
Sabahattin Sipahi: 1975 yılına kadar köylere seyyar olarak gittik. 75 senesinden sonra Anadol kamyonet aldım. Aşağı yukarı 20 sene kadar da kamyonetle seyyarlık yaptım, baba da aynı şekilde yanımdaydı. 91 yılından bu tarafa yani 27 seneden beri de dükkanımda yerleşik düzende müşterime hizmet ediyorum. 27 sene bu şekilde, 20 sene de seyyar 47 sene oldu ticaret hayatım. Önce yanımdaki dükkandaydım, zaman içinde orası küçük geldi, burası daha büyük diye buraya geçtik.
S.D.B: Yerleşik düzene geçme ihtiyacınız nereden doğdu?
Sabahattin Sipahi: Seyyarlığın sonu yok düşüncesiyle, yaşımız da 40´ı geçmeye başlamıştı, ilerde daha zor olacak bize diyerek bir an önce dükkanımıza geçelim dedik. Babam zaten işi bırakmıştı, ben yalnız seyyara çıkıyordum. Babam 80 yaşına kadar seyyara çıktı. Hep beraberdik. Sonra yaş itibariyle ayrıldı. 10 sene kadar ben yalnız seyyar satış yaptım. 91´de dükkan açtığımda 3-4 sene kadar seyyarlığa devam ettim. O dönemde 95´e kadar eşim durdu dükkanda. Ben de köylerdeki devamlı müşterilerimi dükkanıma yönlendirdim.
M.B: Dükkanınız daha çok yün ağırlıklı, diğer çeşitleriniz neler?
Sabahattin Sipahi: Biraz basma, pazen kumaşlarımız da var. Kırsal kesimden müşterilerimiz var seyyarın getirdiği alışkanlıkla. Hala daha o kesime de cevap vermeye çalışıyoruz. Yalnız yünde yok yok bizde. Her kesime yönelik çeşidimiz var. Ana markaların mallarını çalışıyoruz. Ancak merdiven altı ürünleri çalışmıyoruz. Bir kere buluyorsun bir daha bulamıyorsun, o işlere hiç girmedik. Nako ve alize ağırlıklı ürün çeşidimiz.
M.B: Şöyle bir tespitim var. Belli bir dönem çocukluğumda hatırlıyorum tüm kazaklar, patikler, çoraplar el işiydi. Sonra bir ara durdu. O dönem taşralılık gibi el örgüsü küçük görüldü. Gerçi bizim gibi sağlam örgü severler hiçbir zaman bırakmadı ama toplumun genelinde bakış açısı olarak böyle bir uzak durma vardı. Son 3-4 yıldır da tekrar geri dönüş oldu. Sizce bu geri dönüşün sebebi nedir?
Sabahattin Sipahi: Geri dönüşün sebebi öncelikle sektörde yün çeşidi çok arttı. Farklı markalardan çok değişik özellikli yünleri çıktı. Bu konuda insanları teşvik edici televizyonlarda programlar oldu. Zaten şimdi artık müşteri bize nasıl geliyor biliyor musunuz? Telefona attığı şeyi gösteriyor ve ben bu renkten bu maldan istiyorum diyor. Yün firmaları halkın tekrar bu sektöre ilgi duymasını sağladı ve televizyon programlarının da arkasında onlar var diye düşünüyorum.
M.B: Dönem dönem yünde kampanyalar yaptığınızı ben de bir iflah olmaz örgü sever olarak biliyorum. Bu kampanyaları neye göre belirliyorsunuz? Fiyat aralığını ve hangi ürünü kampanyaya koyacağınızı?
Sabahattin Sipahi: Bazı malların arkaları gelmiyor. Elimizde de fazla miktarda olabiliyor. Stoklarımızı eritmek için bu kampanyaları gerçekleştiriyoruz. Ucuz ip kötü ip diye düşünmesinler. Yeni modellere yer açmak için yapıyoruz. Mesela üç yıl önce 5 liraya sattığım bir malı arkası yok diye 3.5 liraya satıyorum şimdi. Yeni ürünlere yer açmak için rafları boşaltmak lazım. Her yıl modeller ve renkler değişiyor biz de bu stoklarımızı ona göre ayarlıyoruz. Tüketici tercihleri de belirleyici oluyor.
M.B: Bu senenin modası ne diye sorarsak? En çok satılan yünleriniz neler?
Sabahattin Sipahi: Bu yıl en çok satılan ürün Alize´nin her çeşit malı diyebilirim. Renk tercihi çok geniş. Ton farkı olmuyor, kalitede düşüklük olmuyor, iki ay sonra yetmedi diye bize gelince devamını da bulabiliyor. Alize bunu yakaladı.
M.B: Peki çok geniş bir ürün yelpazesi var sizin sektörde. Hepsini getirmenize imkan yok. Raflarınıza ürün seçerken neye göre karar veriyorsunuz? Siz de o programları izliyor musunuz?
Sabahattin Sipahi: Sınır yok bu işte. Yetişmene imkan yok. Gündüz evde olmadığımdan programları izleyemiyorum. Fiyat dengesini iyi kurmak şartıyla kampanyalarla ürün eritip yeni ürünlere yer açıyoruz. Kasım ayından nisan ayına kadar her cumartesi toptancıya giderim.
S.D.B: Sizin sektörde de var mı kriz?
Sabahattin Sipahi: Şu an yok.
S.D.B: Peki fiyatlarda çok artış oldu mu?
Sabahattin Sipahi: Bu yıl oldu. Yüzde 25´lik bir artış oldu.
M.B: Müşteri yaş aralığı ne sizde, en yoğun alışveriş yapanlar hangi yaş grubu? Bir kere kadınlar oluşturuyor sanırım.
Sabahattin Sipahi: Çok şükür oturmuş bir müşteri kitlemiz var.Orta yaş ve daha yaşlılar belli bir çeşit mal istiyor. Gençler daha fantazi yönüne kaçıyorlar. Daha gösterişli olsun istiyorlar. Bebek yünlerine çok fazla talep var. Seçenekte çok fazla. Çocuk iplerinde ucuz ürün aramıyorlar. Anneler daha itinalı seçiyor bebe yünlerini. Fiyatları da en yüksek onlar. Yalnız müşteride yaşadığım bir sıkıntı; malı alıyor dükkandan, genellikle ya dışarda gördüğü arkadaşı ya da komşusu bu renk sana gitmez diye caydırıyor. Hemen dükkana geliyor değiştirmeye. Ya da geçen yıl hatta 3-5 sene önce yün almış bunu değiştireceğim diye bana geliyor. Devamı yok ki bu ürünün serisi kalmamış alsam ne yaparım. Böyle şeyler de yaşıyoruz. Müşteriyi kırmadan dökmeden anlatmaya çalışıyoruz. Bazısına da anlatamıyorsun, kötü oluyorsun. Öyle olunca ben de üzülüyorum ama elimden bir şey gelmiyor.
M.B: İşinizin en sevdiğiniz yönü, artı ve eksileri ne?
Sabahattin Sipahi: Uzun lafın kısası ben işimi çok seviyorum. Bir de şöyle bir şey var ki bizim işte, kışın ürün satsak da bir de bunun yaz tarafı var. Firmalarda kampanyalar yazın başlar. Ödemelerin yüzde ellisini yazın yapıyoruz. Bu çark dönmediği zaman tıkanırsın. Kışın çeşme akarken doldurmalısın ki yazın sıkılmayasın. Bu işin altı ayı var, altı ayı yok. Yazın da tuhafiye, kumaş ile masrafı çıkarmak durumunda kalıyoruz. Yazın olan işe biz neferge diyoruz. Hiç yoktan iyidir. Buna alıştık 50 senedir. Ona göre hazırlığımızı yapıyoruz.
M.B: Oğlunuzun bu işe girişi nasıl oldu?
Sabahattin Sipahi: Ortaokuldan sonra okula devam etmedi aynı şekilde beraber çalışmaya başladık. Esnaflığı yaşayarak öğreniyor. Ben de sağlığım elverdiği sürece devam edeceğim. Zamanı gelince oğluma devredeceğim.
M.B: Yeni ticari hayata atılmayı düşünen gençler için mutlaka altın öğütleriniz vardır 50 yıllık tacir olarak. Bunlar neler?
Sabahattin Sipahi: Bir kere işini çok seveceksin. Dürüst olacaksın. İlk iki ana kural bu. Babamdan da bunu öğrendim. Müşteriyi kandırdığın zaman kendini kandırırsın aslında. Bizim prensibimiz budur. Bunun yanı sıra 24 sene kadar Esnaflar Odasında yöneticilik de yaptım. Yönetim değişse de uzun yıllar devam ettim. Hepsine teşekkür ederim. Son dönemde artık ben yokum, yeter dedim. Siyasete hiç girmedim. Hepsine objektif baktım.
S.D.B: Unutamadığınız bir anınız var mı?
Sabahattin Sipahi: Çukurköy´den Anadol kamyonetle inerken 1986 yılında bir trafik kazası geçirmiştim, onu unutamam. İnerken arabamın arka tekerliği koptu. Sağ tarafa düşsem Belen köyünün içine gidecek arabam. Bereket sol tarafa dere içine gitti arabam. Kendime bir şey olmadı, arabada hasarla kurtuldum. Ciddi bir kazayı çok ucuz atlattım.
BİZDE KALANLAR
Rengarenk yünlerden bir gök kuşağı gibi; örgü sevenlerin cennetindeyiz bu hafta. Sabahattin beyin Yüncü Dükkanı soğuk bir kış günü için mükemmel bir mekan oldu köşemize. Babadan tüccar olan mekan sahibimiz şimdi de oğlu ile birlikte sevdiği ve iyi bildiği işinin hikayesini bizimle paylaştı. Başarılı ve üç kuşak süren işlerinin sırrını sorduğumuzda ise cevabı netti: işini sevmek ve dürüst yapmak. Yün fiyatlarına gelen yüzde 25 zammı da konuştuk, örgü seven kadınlarımızın yaşa göre değişen yün tercihlerini de. Zengin seçeneklerin olduğu yün piyasasını, çeşit çeşit örneklerin maharetli ellerde hayat bulmadan önceki son duraklarındaki keyifli sohbetimiz sonrası aklımız mekanda raflardaki renkli dünyada kalmadı değil. Sabahattin Bey ve ailesine işlerinde bereketli kazançlar diliyor işin ilk kurucusu olan Cumhuriyet Çınarı babası Salih Beye de selamlarımızı yollayıp mekandan ayrılıyoruz.
Eski Foto1: 1956
Eski Foto2: 1968
Eski Foto3: 1974