MENÜ
İzmir 22°
Menemen'in Sesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Mekanlar ve İnsanlar (Melek Balseven-S.Derya Bosut)
Güncel
6 Ekim 2017 Cuma 12:10

Mekanlar ve İnsanlar (Melek Balseven-S.Derya Bosut)

Mekanlar ve İnsanlar köşemizde bu hafta, Dr. Selahattin Özkurt Caddesi´nde serbest muhasebeci mali müşavir olarak hizmet veren Ali Dicle´yi konuk ediyoruz.

S.D.B: Öncelikle kısaca sizi tanıyabilir miyiz?

Ali DİCLE: 16.12 1945 senesinde Menemen´de doğdum. İlkokulu Menemen´de okudum. Yalnız Menemen´de 3 tane ilkokul değiştirdim. Şehit Kemal´de başladım. 4´üncü sınıfta Tevfik Fikret´e gönderdiler bizi. Ondan sonra bizim mahallede Atatürk İlkokulu açılınca 5´inci sınıfı orada bitirdik. Oranın ilk mezunlarındanız. Sonra ortaokula Menemen´de gittim. O zamanlar lise burada olmadığı için Karşıyaka Lisesi´ne başladık.  Liseyi 1´inci sınıftan sonra 2´nci senenin başında liseyi bıraktım.

 

S.D.B:  Neden okulu bıraktınız? Ekonomik sebeplerden mi, gidip gelmek mi zor geldi?

Ali DİCLE: Valla nasıl dersen. Gidip gelmekte zordu her halde, biraz da haylazlık demek lazım. Trenle gidip geliyorduk. Her gün sabah erkenden kalkardık.

 

M.B: Bu sebeple liseye Karşıyaka´da başlayıp terk eden çok var sizin kuşaktan benim tanıdığım.

Ali DİCLE: Evet. Ekonomik dersem yanlış söylerim. Çünkü  neden? Allah rahmet eylesin babam hiçbir şeyi sakınmadı benden. Yemiyordu, içmiyordu. Ama biraz da bizim haylazlığımız oldu herhalde diyorum.

 

S.D.B: Ne kadar sürerdi trenle Karşıyaka´ya gitmek o yıllarda?

Ali DİCLE: Motorlu trenle gidiyorduk. Motorlu tren o günün parasıyla lükstü, daha da pahalıydı. Bir dönem onunla gittik, sonra banliyö trene döndük. O daha erken kalkıyordu. Tıngır, tıngır bilmiyorum ama Karşıyaka en azından bir buçuk saat sürüyordu.

 

S.D.B: Okulu bırakınca ne yaptınız peki?

Ali DİCLE: 1 Ekim 1962 yılında Allah rahmet eylesin muhasebeci Enver abinin (Eroğlu) yanında işe başladım.

 

S.D.B: Babanız mı orayı istedi?

Ali DİCLE: Hayır, tamamen tesadüf oldu. Enver abinin bir çalışana ihtiyacı varmış. O gün için, abim tatlıcı İbrahim Dicle´nin dükkanının üzerindeydi bürosu Enver abinin. Ben de oraya gitmiştim. O da inmiş aşağıya. Orada karşılaştık. O şekilde başladık muhasebeciliğe.

 

S.D.B: Muhasebeye dair hiçbir şey bilmeden yani?

Ali DİCLE: Evet. Sadece ortaokulda gördüğümüz ticaret derslerinde öğrendiklerimle işe başladım. Bu arada Allah sağlığını versin bir dönem de Cumhur Kayacan ticaret dersimize girmişti. O zaman Cumhur abi zannediyorum üniversiteyi yeni bitirmiş olması lazım.

 

M.B: Ama sizin döneminizde ortaokulda çok ciddi bir eğitim alınırdı değil mi? O zaman ortaokul mezunu olmak şimdinin 2 yıllık yüksekokul mezunu olmak gibi bir durumdu aslında. Geçmiş bir eğitimci olarak bunu net olarak görebiliyorum şimdi.

Ali DİCLE: Tabii. Şu an lisede okuyanlar bizim zamanın ilkokul talebeleridir. Ben öyle diyorum. O dönemde eğitim farklıydı. Şimdi ben bakıyorum da liseyi bitiriyor genel kültür, eğitim olarak bomboş. Çünkü hep geçiyor, hiç kalmıyor. İlkokulu kalmadan geçmek büyük bir başarıydı. 5´ten sonra okul bitirme imtihanları vardı. Onu geçemeyince iş biterdi. O sebeple ortaokul mezunlarının iş bulması daha kolaydı o zaman.

 

S.D.B: Tekrar işe dönecek olursak muhasebeciliği öğrenirken zorlandınız mı?

Ali DİCLE: Demin de dediğim gibi ortaokulda biraz da olsa ticaret dersinde o eğitimi aldığımız için biraz temel vardı. Ama ben muhasebecilik diye bir meslek olduğunu bilmiyordum. Tesadüfen muhasebeci oldum. Ama işin içine girdikten sonra, ya biz bunu okulda görmüştük, Cumhur abi bunu bize öğretmişti demeye başladık. Yani iyi yetişmiştik demin de değdiğim gibi.

 

S.D.B: Enver Eroğlu´nun yanında ne kadar devam ettiniz?

Ali DİCLE: 23 Kasım 1965´de askere gittim, yani o zamana kadar devam ettim. 3 yıl gibi orada çalıştım. Oradan askere gittim. Askerde şöyle bir anım var. Mardin-Kızıltepe´de istihbaratta yazıcı olarak askerlik yaptım. Bir yıl oldu, boş zamanlarda düşünüyorum askerden dönünce ne yapacağım, acaba mesleği yapabilecek miyim? Sonra bu kadar esnaf yok o zamanlar.

 

S.D.B: O dönemde kaç muhasebeci vardı Menemen´de?

Ali DİCLE: Biz büroyu açtığımız zaman Allah rahmet eylesin Enver abi vardı, Asım abi vardı, Aydoğan Alkaya vardı, bir de İzmir´den de birkaç muhasebeci gelirdi. İşte o süreçte kendimi bir yoklayayım dedim. Fono Mektupla Öğretim Sistemi vardı. O kafama takıldı. Baktım muhasebe eğitimi veriyor. Buradan izin dönüşü ona abone oldum. Bir hesap ettim ki, askerliğim bitinceye kadar bunun da kursu biter dedim. Tam bir yıl. Tabii askerden aldığım onbaşılık maaşı ile abone parasını karşıladım. Yoksa rahmetli babamdan gelecek bir şey yok.

 

M.B: O zaman siz teskere ile diplomayı aynı zamanda mı aldınız?

Ali DİCLE: Teskereyi daha sonra aldım. Niçin biliyor musunuz? 67 yılında Kıbrıs Harekatı oldu. 19 Kasım´dı yanlış hatırlamıyorsam, benim de terhisime 4 gün var. Ne oldu, terhisler kapandı. O zaman 1.1.1968´de terhis oldum. 30 gün kadar fazladan askerlik yaptım. O sebeple diplomadan sonra terhis oldum.

 

S.D.B: Asker dönüşü ne yaptınız peki?

Ali DİCLE: Enver abinin yanında Hüsnü Güler´le beraber çalışmıştık. Tabii onunla mektuplaşıyoruz askerde. Kendisi ile görüştük ne yaparız, ne ederiz diye. Onun da mekanı yok henüz. Beraber büro açarız dedik. Öyle nasip oldu askerden dönüşte. 8 Ocak 1968 tarihinde açtık büroyu. Tam 8 gün olmuştu askerden geleli ben. Ama Hüsnü Bey o zamana kadar büroyu tutmuştu. Ben hazıra geldim sayılır.

 

S.D.B: Nerede açmıştınız ilk büronuzu?

Ali DİCLE: Ertuğrul Caddesi´nde şimdi oraları kuyumcu dükkanı oldu ya, Allah rahmet eylesin Lütfü İlman´ın orada dava vekilliği bürosu vardı. O bırakmıştı dava vekilliğini, orasını kiralamış Hüsnü Bey. Orada başladık işe. 80 yılında orası müteahhide verilince bu cadde üzerine, Hüsnü Beyin bürosuna geldik. 90 yılında Hüsnü Bey´le ayrıldık. Ondan sonra ben karşı tarafa geçtim, Süleyman Kaleci´nin yerine. 1 sene kadar orada durdum. Burası inşaat halindeydi, burayı satın aldık. Burası 90´dan beri var.

 

M.B: Dikkatimi çekti tarihleri gün-ay- yıl o kadar net söylüyorsunuz ki.

Ali DİCLE: O tarihler benim için çok önemli. Hayatımın değişim tarihleri.

 

M.B: İlk başladığınız muhasebecilikle bugünü kıyaslayın dersek, ne dersiniz?

Ali DİCLE:  O dönem çok zevkliydi. Şimdi bilgisayarla çok kolay evet, ama o çok zevkliydi. Ben o muhasebeciliği çok seviyorum. O başka, asıl muhasebecilik oydu. O sistemde tuttuğum defterlerin bir tanesini şimdi tutamam. Sistem çok değişti. Şimdi bir tane tuttuğum defter var, o defteri elde tutamam. Çünkü istekler farklı şimdi.  Eskiden bir mizan tutturacaksınız, on kuruş tutmadı, bulmaca çözmek gibiydi. Defter açardık, bir kırmızı- bir mavi kalemle çalışırdık ve dolma kalemle, tükenmezle değil. Enver abinin yazısı çok güzeldi.  O da ilkokul mezunuydu ama yazısı mükemmeldi. Ben onun yazısına baka baka yazımı düzelttim. Yoksa benim yazım çok bozuktu okulda iken. Özene bezene yazardım. Her şeyi Enver abiden öğrendim.

 

M.B: Sonra peki, sistem değişince bilgisayarı nereden öğrendiniz?

Ali DİCLE:  Bir firmanın mizanına bir girdim. Cari hesap mizanı adamın bin tane hesabı var, aktardık. Kızlarımız çalışıyor büroda. Tutturamıyorlar mizanı. Hadi şuradan hadi buradan bakalım diyerek, bir hafta on gün sadece o cari hesap mizanını tutturmak için uğraştık. O zaman da bilgisayar çıkacak deniyor. Ama resmen bilgisayarlı ortamda muhasebe yok. Sadece istersen tutabiliyorsun ama sen yine elde yazacaksın. Bu olacak gibi değil, ben bir bilgisayar alacağım dedim. İzmir´de görüştüğüm mali müşavir arkadaşlar da hep bilgisayardan bahsediyorlardı, alacağız diye. Yıl 1985-1984 o yıllar. Menemen´de daha bankalarda bile bilgisayar yok.  Ben bilgisayar aldığım zaman büroda arkadaşlar bakıyordu nedir bu diyerek. Menemen´de kimsede yoktu. Çok geniş sistem değildi henüz. En ufak bir aksaklıkta hadi İzmir´e programcıya. Kocaman kasaydı. Hem deftere işliyor, akşam da evde olan bilgisayara da yüklüyordum ve mizanı rahat tutturuyorduk o zaman. Öyle başladık bilgisayara. Kemal Rahim´in de bu konuda bana teşviki çok oldu. Benim yaşımdaki muhasebecilere bakıyorum da ellerini bilgisayara sürmüyorlar, hepsi işi bıraktı zaten. Değişime ayak uydurmaya hep gayret ettim ve bildiğim bir şey bile olsa acaba diyerek (çünkü benim yapacağım bir yanlış mükellefe ceza olarak gelecek) bir değil, iki yere sorarım hep. Çünkü her gün değişiyor. Atladığın bir şey olur. Önüme yeni bir şey geldiğinde acaba diyerek ya yasayı karıştırır, ya da uygulamasına bakarım. Hala sorarım.  Mithat benim yanımda yetişti, oturur onla münazarasını yaparız, kardeşi var Nihat aynı şekilde onunla da fikir alışverişinde bulunuruz. Olmadı İzmir´de mali müşavir ağabeylerimize sorarız.

 

M.B: Yüzünüzde çok tatlı bir huzur var ve gözleriniz ışıl ışıl. Mesleğe birkaç yıl önce başlamış gibi heyecanı görüyorum yüzünüzde ve gözlerinizde. Bunun sırrı ne? 

Ali DİCLE: Önce işinizi seveceksiniz. Gençlere de tavsiyem sevdikleri işi yapmaları. Sevmiyorsam yapmazdım zaten bu saate kadar. Yoksa çoktan işi bırakırdım. Seviyorum çalışmayı. Ama çok fazla sürmez bir-iki yıl içinde bırakırım diye düşünüyorum. Öyle bir niyetim var. Kızlarımıza bırakacağım. Fatma 23 yıldır, Merve de 7 yıldır burada. Merve belgesini aldı, Fatma da alacak inşallah, ondan sonra ikisine beraber bırakacağız burayı. Oğlum da sigortacılık yapıyor yan mekanda.

 

BİZDE KALANLAR

Bu haftaki mekanımız bir muhasebe ofisi. Menemen´in aktif çalışan en eski muhasebecisi Ali Dicle ile mesleğin zaman tünelinden geçtiğimiz bir sohbet oldu. Yetmişli yaşlarında ancak gözleri pırıl pırıl bakan, değişime ve gelişime açık, öğrenme araştırma arzusunu yitirmemiş Ali Bey dünü unutmamış ancak bu günü de kaçırmamış. Hatıralarını, işi öğrendiği ustalarını, mesleğinin ilk yıllarını ve yol arkadaşlarını anlatırken duygulu; yetiştirdiği genç meslektaşlarından bahsederken gururlu; birlikte çalıştığı kızı gibi gördüğü yardımcılarına bakarken de umutluydu. Sırrını sorduk bunca tecrübeden ve yıldan sonra hala bilgisayarının başında genç bir hevesle çalışıyor olmanın. Seviyorum diyor işimi seviyorum. Gençlere de nasihati var ?sevmediğiniz işi yapmayın, hemen bırakıp neyi seviyorsanız onu yapın.? Haksız da değil yani. Başarı ve mutluluk yanına huzuru alıp geliyorsa bereketi de gelecektir elbette. Ali Bey´e ve ailesine sağlıklı, başarılı güzel günler, bereketli kazançlar dileyerek mekandan ayrılıyoruz.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu haber henüz yorumlanmamış...

Benzer Haberler
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2025 Menemen'in Sesi