MENÜ
İzmir 21°
Menemen'in Sesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Mekanlar ve İnsanlar (S. Derya BOSUT & Melek BALSEVEN)
Güncel
16 Şubat 2018 Cuma 08:13

Mekanlar ve İnsanlar (S. Derya BOSUT & Melek BALSEVEN)

Mekanlar ve İnsanlar köşemizde bu hafta 1976´dan bu güne meslekte 42. yılına giren Şambalici Ruhi´ye konuk olduk.

S.D.B: Baba mesleği miydi bu?

Ruhi Cesur: Evet. Babam da şambali, dondurma işi yapardı. Seyyar çalışıyordu. Onunla birlikte başladım dediğim, ben ona daha çok dondurmada yardım ederdim. Çünkü tatlı işinde o da benim gibi titizdi, tatlı yaparken ayak altında kimseyi istemezdi rahmetli, ben de istemem. Yalnız yapar ve satarken de yalnız satardı. Bende de aynı huy devam ediyor. Çünkü bizim işte imalat ve satışı ikisini bir arada görmediğin vakit hatayı telafi edemezsin, malını bir kararda çıkaramazsın. O işi bir kişi yapacak. Özellikle bizim işte. Benim yaptığım şambalinin aynısını on numara birine dahi öğretsem benim yaptığım ayarı bulamıyor. El lezzeti herkesin farklı.

 

S.D.B: Çocukken babana nasıl yardım ederdin?

Ruhi Cesur: Babamla seyyar satışa hiç çıkmadım. Sadece babama yardım diye yaptığım iş, sabahları buz kahvesine gidip buz baskıyı beraber yapardık. Döğme dondurma Antep´te bulunur sanılır, ama o yıllarda Türkiye´nin her tarafında buz baskı ve elde kırmayla dondurma yapılırdı. O kırma esnasında ben ona yardım ederdim, o kırmayı vuruyorsa ben kazanı çevirirdim. Yazın her gün o iş yapılırdı.

 

S.D.B: İlk yaptığın iş o muydu?

Ruhi Cesur: Hayır, ondan önce beni terzi yanına çırak verdi. İlkokul 1´e kaydım yapıldı, terzi Süleyman Karpuzkaldıran´ın yanına çırak verdiler. Sabahtan öğlene kadar okula, öğleden sonra da terzi yanına çırak. Kışın bu şekilde, yazın da sabah babama yardım ederdim sonra terzi yanına giderdim. Bizim boşta kalma şansımız hiç yoktu. Bizim kuşakta yetişen tüm çocuklar çalıştı. Sadece bana özgü bir şey de değildi. O dönemin prensibi eti seni kemiği benim. Aileler çocuklarının para kazandığına değil, meslek öğrendiğine bakardı. Usta yanında ahlaklı da yetişirdi.

 

M.B: Peki ben terzi olamam dediğin an ne zamandı?

Ruhi Cesur: Ben terzi olamam demedim. Ortaokula kaydım yapıldığı vakit, gözlerim bozulmaya başlamıştı. Göz doktoruna götürdü beni rahmetli annem. Doktor ya terziliği, ya da okumayı bırakacak dedi. Sağlık nedeniyle terziliği bıraktım.

 

M.B: Seviyor muydun terziliği?

Ruhi Cesur: Terzilikte bayağı ilerlemiştim. Makine dikişine geçmiştim, el dikişini bitiriyordum. Kendimi bir terzi olarak görmeye başlamıştım ki, ilk ustam Süleyman abinin işleri zayıflayınca, elemana ihtiyacı olmamaya başladığından, babam beni Süleyman abinin yanında yetişen Osman´ın yanına verdi. 3 yıl da onun yanında çalıştım. Onun dışında cumartesi-pazar günleri sinemada Teksas, Tommiks okutturuyordum. Esas harçlığımı oradan çıkartıyordum. O zamanlar bir film seyrettin çık dışarı yok. Bir giriyorsun cumartesi günü sinemaya, akşama kadar 5 film. En az 10 tane ara var. Aralarda adam bana 5 kuruş veriyor, alıyor kitabı okumaya oturuyor. Tabii doğal olarak 5 dakika arada bir kitap bitmeyince film başlayınca kitabı bana teslim ediyor, ikinci arada bir 5 kuruş daha veriyor. Kitabın fiyatı 25 kuruş, 5 arada bir kitabı bitirince kitabın fiyatını ödemiş oluyor zaten. Bir hafta sonunda 15 lira-20 lira harçlık çıkarıyordum. Ustam bana 1 lira haftalık veriyor, baştan konuşurdum ustamla cumartesileri çalışmam diye. Okumaya hevesliydim. Okumayı çabuk söktüm. Çevremi gözlemledim. Başkaları yapıyordu ben de başkalarından gördüm. Şimdiki çocuklar neye özeniyor, internete, tablete. O zamanlar piyasada okuyabileceğin ya Saklambaç ya da Günaydın gazetesi var, ya da Teksas Tommiks. Ona da para lazım. Birkaç eski kitap buldum, onun okutmasından elde ettiğim parayla her hafta yeni sayıları alır, önce ben okurdum. Hepsini okudum. Bu arada ben askerde iken annem tüm kitaplarımı Halk Eğitim Merkezine bağışlamış. Varlık Yayınlarının serisi vardı bende. Sıkılmış bir televizyon kutusu dolusu kitabı bağışlamış. Ben kitaplarımı tanırım. Kitaplarımın 11. sayfasının başında bir 5 rakamı vardı. 5 rakamı da o kitabın benden geçtiğini anlatması içindi.  Çünkü sınıf numaram 511´di. Başka bir çizik, yazı, kırışık bulamazsın.

 

S.D.B: İçin yanmıştır o kitaplar gidince?

Ruhi Cesur: Geldim kitaplar yok ben şok. Onun haricinde kendi yazdığım hikayeler, şiirler hepsi gitti. Askere gitmeden temize çektim, 4-5 cilt yaptım, sonra değerlendiririm diyerek. Onları da annem rahmetli fıstıkçı Hüseyin´e vermiş. Yani askerden önceki dönemime ait kayıtlı hiçbir şeyim yok. Hepsi kayıp. Bana göre çok değerli ama rahmetli anneme göre dağınıklıktı.

 

S.D.B: Geriye dönecek olursak doktora gittin ve terziliği bırak dedi. O dönemde ortaokula devam ettin mi?

Ruhi Cesur: Terziliği bıraktım, ortaokula devam ettim. Bu arada aşçılık günlerim başladı. Ortaokul tam gün olduğu için yazları Taşhan´ın karşısında lokantada çalışmaya başladım. Sonra Çakıcı´nın yanında garson olarak çalıştım. Çakıcı´nın yanında çalışırken peder isyan etti ve bıraktırdı.  Lise 1´in yazı gibi onun arabayla dondurma filan sattım. O motorla köye satışa gitti ben de merkezde satış yapıyordum.

 

M.B: Artık öğrenmiş miydin dondurma yapmayı?

Ruhi Cesur: Sütü ben kaynatırdım, kırma günleri artık bitmiş makinede çevirme dönemine geçmiştik. Çevirme işini Özenal Pastanesinde makine ile yaparlardı. Sütü hazırlıyorduk, onlar çevirip donduruyordu, biz dondurmayı kutulara baskılayıp yine aynı şekilde buz etrafında satışa çıkıyorduk.

 

M.B: Şimdi yılın her günü dondurma var, bizim dönemimizde 23 Nisan´ı iple çekerdik.

Ruhi Cesur: 23 Nisan´dan önce belediye sattırmazdı. O yıllarda Menemen´de sattığımız dondurma şimdi Menemen´de satılan dondurmanın yanında çok daha fazla miktardaydı. O zamanlar Menemen´de 10 bin nüfus var, ben her gün 8-10 kilo dondurma satıyorum rahat rahat. Şimdi 150 bin nüfus var 10 kilo dondurmayı akşama kadar satmayı ancak rüyanda görürsün. Geçti o günler. Çünkü dondurma her yerde kolaylıkla bulunabilen bir şey oldu. Ben kapının önüne getirirsem dondurma yiyebiliyordu, bakkalın dondurma satma şansı yoktu.

 

S.D.B: Seyyar olarak dondurma satışı ne kadar sürdü?

Ruhi Cesur: 76´da babamı 40 yaşında trafik kazasında kaybedince iş benim üstüme kaldı. Ben 14 yaşındaydım.  İlk başlarda rahmetli annem yapıyordu tatlıyı. Ben okula gidiyordum, o tatlıyı yapıyor ve pişiriyordu. Ben eve gelince alıyordum tatlı tezgahını Yeni Sinema önünde satıyordum. Liseyi bitirinceye kadar öyle idare ettik. Lise bittikten sonra üniversite sınavına hiç girmedim. Çünkü 78-79 mezunuyuz biz, o sene bakanlık (anarşi olayları da var ya) öğrencinin takibinin kolaylığı açısından üniversitede okuyan öğrenciye de devamsızlık kuralı getirdi. 20 gün devamsızlığı olan öğrenci sınıfta kalacaktı. O durumda benim üniversiteye devam edebilmem için tek şansım okuyup çalışmaktı. Böylece boş ver dedim, zaten biz ticaretin tadını almışız, para kazanmayı öğrenmişiz. Evin bakımı bende, ben gitmiyorum dedim. Askere gidene kadar 4 sene aktif bir şekilde şambali, dondurmaya devam ettim. Askerden sonra yapmaya hiç niyetim yoktu. 84 yılı Ocak 25 Perşembe günü askerden döndüm ve beni gören kimse bana hoş geldin demedi.

 

S.D.B: Sebep?

Ruhi Cesur: O yıl Piyale Fabrikası elindeki tüm irmik stokunu makarna yapmış, Kanada´ya satıyor. İç piyasaya irmik vermiyor. Buradaki mevcut olan şambalici arkadaşlar şambali yapamıyorlar. Sadece o irmiği çalışmaya alışkın oldukları için. Başka markaların irmiği var. Ben lise mezunu olmamım getirdiği rahatlıkla bir takım formüller geliştirmiştim ölçüler üzerinde. Eski ustalar, ustalarından hangi ölçüyü gördülerse onu biliyorlardı. Tekirdağ irmiğinden şambali olmaz diye bir şey çıkarmışlar. Beni görenler bu adamlar bize şambali yapmıyor, bize şambali yap dedi. Ben de o zaman toptancı Muzaffer Mumcu vardı,  ona gittim var olan irmiğe baktım. İrmik biraz esmer, kepek karışmış içersine, ama onun dışında özü gayet güzel şambali yapılabilir. Ölçüde oynama gerekecek. Böyle yaparsam böyle olur diyerek 10 numara şambali çıktı. Yani babamdan farklı kendime göre bir reçete geliştirdim. Bir çıktım Belediye´nin önünden Nazar´ın cadde Hükümet Konağına gelinceye kadar 1 saat içinde şambali bitti. Sabah 5´te Menemen´e geldim. Öğlen 11 buçukta şambali satmaya başladım. Hiç ara vermeden bifiil o günden bu tarafa satıyorum. Bugün bir kere daha dünyaya gelsem yine aynı mesleği yaparım.

 

S.D.B: Bu mekana nasıl ihtiyaç duydun?

Ruhi Cesur: Ben ihtiyaç duymadım. 2000 senesinde bu mekan açıldı. O yıllarda Menemen´de çok yaygın bir seyyar çalışma ortamı vardı her iş kolunda. Menemen´de yığılma ve kaos vardı. Hayat şartları bugün olduğu gibi o gün de ağırdı. Mekan sahibi bir çok arkadaş seyyarın piyasayı kırmasından rahatsızdı. Oda kararıyla Kaymakamlığa çıkıp buna bir çeki düzen getirilmesini istediler. Alınan kararla seyyar yasaklandı. Tahir abi de bana dedi ki, bundan sonra seyyar olarak satabileceğin iki şey var, ya çerez yada domat birer. Ben domat biberden anlamam dedim. Böylece 3 ay seyyarda çerezcilik yaptım. O ara bu dükkanda saatçi Fahri abi vardı, o dükkanı boşaltınca dükkan sahibi Mustafa Ulucak´tan bu dükkanı istedim. Sağ olsun senindir dedi. 2000´de dükkanı tuttum, bir ay içinde hazırlık süreci bitti. O günden bu güne kışın şambali, yazın dondurma. Fırsat buldukça seyyara da çıkıyorum. Sağ olsun Tahir abi dükkanı açtın, fırsatın olursa arada bir seyyara da çık dedi. Benim canıma minnet, çünkü benim altyapım seyyar.

 

M.B: Seyyarla dükkan arasında seyyarı daha çok tercih ediyorsun sanırım. Neden?

Ruhi Cesur: Seyyarda efor sarf ediyorsun, bir hareketlilik var. Oturup beklemiyorsun. Bu bekleme benim için ömür törpüsü. Oturduğum zaman daha çok yoruluyorum. Seyyarda sezon benim için mart ayı gibi başlar eylül ekime kadar gider. Ben seyyara çıkınca kardeşim Saadet gelir dükkana bakar. Ayağa gittiğin için seyyarda kazanç daha çok olur. Bir de çok şükür Ruhi yaparsa en iyisini yapar intibası bırakmışım toplumda. Seyyar çerez satışında bile güzel para kazanmıştım. Çerezi neden bıraktın dersen toplumda çerez kültürü bitti. Eskiden kahveden eve giderken fındık-fıstık alınırdı, şimdi kola ve cips alıyor.

 

M.B: Şambali üretimini nasıl yapıyorsun? 

Ruhi Cesur: Burada sadece yoğuruyorum. Üretime kimseyi karıştırmam. Pişirme için de zaten odun ateşi şart, o nedenle gevrek fırınına gidiyorum. Sabah 11 buçuk 12´ye kadar onlar kendi işlerini yapıyorlar, 12´den sonra ben atıyorum. Akşamdan hamuru hazırlıyorum ki dinlensin. Günlük pişiririm. Bir de var ki, kendi şambalim için konuşuyorum bir sonraki gün tatlı daha da oturuyor ve lezzet kazanıyor. Eski ustaların bir lafı var, bakırın şambalisinin yerini hiçbir şey tutmaz derler, bu benim çok kafama çok takılırdı, bir gün akşam oturdum, babamı kaybettim iş bana kaldı, anneme sen karışma dedim, müşteri ile muhatap olan benim övgü de yergi de alan benim. Her tepsinin ölçüsü farklı diye düşündüm. Tadı bozmamak adına kendi reçetemi geliştirdim. Tenekenin biraz daha kalını vardır eskiler bandon derler ona uygun ölçüyü deneyerek buldum. Hiç unutmam Menemen´deki şambalicilerin ustası Hüseyin abiye kestim verdim bir dilim bakıra kalay mı yaptırdın dedi. Bak bakalım tepsiye dedim. Nasıl yaptın bunu bandona diye hayret etti. Tepsilerin günahı yok, ölçüler farklı, fırın, sıcaklık aynı. Bandonun ölçüsünü ertesini gün bakıra yaptım, bugün şambaliyi yapamamışsın dedi. İşte aradaki fark gör usta, bu bandon ölçüsü. Bunun üstüne rahmetli sen oldun dedi. Bunu dediğinde 17-18 yaşındaydım. Üstelik hayatım boyunca usta geçinenlerden en sık duyduğum laf sen daha ne bilirsin, dünkü boksun. Bir de 80 öncesi siyasi hayatın içinde yoğrulduk. Öyle bir dönem yaşadık ki Menemen´de birbirimizi koşturmakla geçti ömrümüz. Bu yüzden rahmetli Metin Kızıldağ abime gittim, abi beni kurtar, yoksa bunlar beni yiyecek, o geleceksin bu geleceksin diyor dedim. Böylece CHP Gençlik Kollarına gitmeye başladım. Onlar beni korudu, kolladı. Onlar sayesinde 80 öncesini atlattık.

 

M.B: Bir de glikoz konusuna değinecek olursak ne dersin?

Ruhi Cesur: Bizde glikoz yok. Son yıllarda çoğu şeyde glikoz var. Glikozlu bir şambaliyi güneşe koy, o cam gibi kalır hiçbir bozulma olmaz. Ama ben şambaliyi güneşe koyayım. Bir iki dakika içinde kurumaya başlar, 5-10 dakika içinde de bozulur. Glikozlu şambali mosmor olur. Bizim ki açık sarı, irmiğin kendi rengi.

 

M.B: Okumaya devam mı?

Ruhi Cesur: Devam. Amaya yazarlar değişti, ya da benim kafa yapısı çok değişti. Eski tadı bulamıyorum. Film de çok izlerim. Dizilerdeki ağdalı sahneler beni öldürüyor. Zaten bendeki kalp rahatsızlığı da şehit haberlerini izlerken çıktı. Duyguları yoğun yaşıyorum. O yüzden genelde komedi ve aksiyon izliyorum.

 

M.B: Yaptığın bu iş sana neler kazandırdı?

Ruhi Cesur: Sadece seyyarlık değil, 6 yaşından bu yana çarşı içinde olmanın getirdiği, birçok arkadaşımın takip edemediği olayları ben çok küçük yaşlarımda takip etmeye başladım, insan analizi yaptım. 8 yaşında çarşıdaki üçkağıtçıların hepsini bilirdim. O yüzden çok erken yetiştim. Hiç unutmam askere giderken aynı yaştayız arkadaşların aileleri çocuklarını bana emanet etmişti. Çevreme demek ki güven vermişim. Bir de bizim zamanımızdaki hocalar da çok kıymetliydi. Okumanın ne olduğunu, gözlem yeteneğini bizlere kavrattılar. Bu nedenle hayatımda en sevdiğim şey nedir bilir misiniz? Konak Meydanı´nda bir köşeye oturup kare kare insan hayatlarını izleyip, konuşmaları takip edip meydanın senaryosunu yakalamaya bayılırım. Fırsat buldukça da yaparım. Bir de en dikkat ettiğim husus, dürüstlük. Eğer o gün tatlıda beğenmediğim bir şey varsa, bu malı dökemem nimet, ama tatlıda bugün bu var, istiyorsan veririm derim açıkça. Bir dahaki alışverişte bunu telafi ederim. Karşılıklı güven ilişkisi içinde bugünlere geldik. Sağlığım yerinde olduğu sürece bu işi yaparım. Ama seyyar, ama dükkan çalışmadan duramam. Yaz-kış gece 12´ye kadar açığım. Pazar da dahil.

 BİZDE KALANLAR

Sevgi yolunda yerleşik mekanı ve dört teker ekmek teknesi ile bütün Menemen sokaklarının Ruhi Abisinin konuğu olduk bu hafta. Şehirlerin simgeleri vardır, olmazsa olmazları. Yıllarca görmeye alıştığımız kültürünün, ikliminin bir parçası olmuş kişiler. Ruhi Bey de onlardan biri Menemen için. Şambali dendi mi akla ilk gelen isim. Stand up tadında geçti sohbetimiz, çocuk yaşlarda ticaretin tadını almış, baba mesleğine gönülden bağlanmış, hayatı, sevdiği işi keyif alarak yaşamış Ruhi Bey. Şöyle bir geçmişe yolculuk yaptık, çocukluğumuzun Menemen´ine selam çaktık, adını anmadan yad ettik eski dostları. Kitapları, kardeşleri, dostları ve ağzımızın dadı şambalisi ile Menemenin Ruhi Abisine sağlık ve bereket dolu bir hayat diliyoruz.

 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu haber henüz yorumlanmamış...

Benzer Haberler
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2025 Menemen'in Sesi