MENÜ
İzmir 10°
Menemen'in Sesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Mekanlar ve İnsanlar
Güncel
1 Şubat 2019 Cuma 11:35

Mekanlar ve İnsanlar

Mekanlar ve İnsanlar köşemizde bu hafta Av. Hasan Karagöl´ün keyifli anlatımı ile, aile kökeninden, yaşamında tanıklık ettiği tarihin dönüm noktalarına kadar geçmişten bugüne ülkemizin yolculuğunu, sizler için sayfalarımıza taşı

Mekanlar ve İnsanlar köşemizde bu hafta Av. Hasan Karagöl´ün keyifli anlatımı ile, aile kökeninden, yaşamında tanıklık ettiği tarihin dönüm noktalarına kadar geçmişten bugüne ülkemizin yolculuğunu, sizler için sayfalarımıza taşıdık.

 

S.D.B: Öncelikle kısaca sizi tanıyabilir miyiz?

Av. Hasan Karagöl: 24 Nisan 1943´de Menemen´de doğdum. 1293 tarihinde yani eski 1309 Girit Kandiya doğumlu Efendaki oğlu Ali oğlu Arif´in 7 çocuğundan altıncısıyım. Peki Efendaki oğlu Arif, Girit´ten ne zaman gelmiş? 5 yaşında iken Girit´te katliamlar başlıyor, dedem yani Arif Kahya´nın babası orada çatışmada ölüyor. Ölünce ailenin kalanları bir tekne ile Libya-Bingazi´ye geçiyorlar. Ailede kimler var: babaanne, amcam, babam ve iki tane halam canlarını kurtarmak adına tüm mallarını, mülklerini orada bırakıp Bingazi´ye giriyorlar. Bingazi o zamanlar Osmanlı toprağı, vali paşa bunlara sahip çıkıyor. Babam 5 yaşında Bingazi´de yapılan toplu sünnette sünnet oluyor. Oradan yine bir gemi ile İzmir´e, oradan da Menemen´e  geliyorlar. Menemen´e geldiklerinde fakirlik içindeler, babaannemizin başak toplama günleri. Babam, o dönem burada hayvancılık yapan Salih Ağa´nın (tahminen Ecz. Nermin´in büyük büyük büyükdedesi) yanına çoban yardımcısı olarak (miço) girmiş ve orada yetişmiş. Ama o dönem çobanlık iyi bir meslek. İyi bir çobanın yanına girip o bilgiyle yetişmek çok önemli, çünkü orada veterinerlik bilgisi dahil her şeyi öğrenebilirsin. Babamızın hayat çizgisi böyle. Gençlik yıllarına gelirsek, savaş yılları Balkan Savaşı vs., Hüsnü amcamız Çanakkale´ye gider, orada maalesef şehit olur. Babam, iki kız kardeş, bir anne ile hayat mücadelesini verir. Çalışır, evlenir. Bu arada askerden sonra yine hayvancılık devam eder. Kendine göre başarılı bir çizgi çizdi diyelim, Allah rahmet eylesin. Bu sefer kendisi kahya olunca Emiralem Karagöl kıyısında (o zaman orman teşkilatı yok) bir yurt edinir ve orada hayvancılık yapar. Soyadı kanunu çıkınca da Karagöl soyadını alır. Yalnız bir konu var ki, babamdan ve büyüklerimden dinlediğim eski zamanın dürüstlüğünü unutamam, fevkalade bir dürüstlük vardı özellikle ticari ilişkilerde. Bu arada babamın okuma yazması yok. Savaş yılları hiç öğrenemiyor. Ağaç dalına çetele atılırmış hesap yapmak için. Banka filanda bilmezdi babam. Çok iyi hatırlıyorum, para lazım olunca sütçümüz, mandıracımız vardı. Banka gibi oraya gidilirdi. Ticaret tamamen itimat, insani değerler üzerine dayalıydı.

 

S.D.B: Siz o dönem Emiralem´de mi yaşıyordunuz?

Av. Hasan Karagöl: Hayır.  Emiralem´de yerleşimimiz sadece hayvancılık ve mera açısından. Karagöl´de orman idaresi teşkilatı kurulunca babam, Emiralemli Koca Ağalardan şu anki merayı satın almış hayvancılıktan kazandığı para ile. Çok çalışmış. Onun için kuzu, süt parası çok kıymetli, pamuk parası kıymetsizdi. Abilerim pamukçuluk yapıyordu.  Neyse bizim yerleşim yerimiz Kazımpaşa Mahallesi´ydi. Ben orada doğmuşum. 5 yaşında iken İzmir Caddesi´ne gelmişiz. Tevfik Fikret´te okula gittim dolayısıyla. O dönemde Kazımpaşa´nın üç tarafı Giritli mahallesiydi, aşağısı da Çerkez mahallesiydi. İnsanlar dışardan gelmiş birbirinden güç alırdı. Hoş karşılamamış yerliler. Hatta Giritliye yerli kızı istendiğinde aaaa Giritliye kız mı verilir, mis gibi kuzu etinin üzerine zeytinyağı ile kuzu eti pişiriyorlar derlermiş.Zaman içinde bu değişti tabii. Menemen Ortaokuluna gittim. Allah rahmet eylesin Niyazi hocamız her zaman için önderimizdi. 1 Mayıs o zaman bahar bayramı idi, 60 sonrası işçi bayramı oldu, ortaokulda her 1 Mayıs´ta Kubilay´ın eteklerine ağaç dikerdik okullar olarak yine Niyazi hocanın önderliğinde. Anılarımızda bir şey daha vardı ki unutamam, yazları bağa göçme meselesi. Yazlar mükemmel geçerdi. İnanın şu anda mavi bayraklı plaj kumundan daha temizdi Menemen ovasının kumları, toprağı. O kum ile tencereler ovulur, yıkanırdı. Tabiat çok doğal, ilaç filan yok. O yıllara dair sizinle ilgili bir anımızı anlatayım. Bağa su motoru almak gereği duyuldu. Bu motoru kuracak, bize akıl verecek kim var? O dönemde önder çiftçi, okuma yazma bilen, kaç metrede motor su çeker bu konuların uzmanı Köprülü Hüseyin Amca, sizin de dedeniz, bizim bahçeye motoru kurmaya geldi. Ağzında sigara, fötr şapkası ile gözümün önünde. Lise çağlarındayım. Motoru bağlamak için beton dökerken ben de yanlarındayım bana döndü ve Söyle bakayım kimya okudum mu okulda diye sordu.  Okudum Hüseyin Amca dedim. Portland çimentosunun donma derecesi kaçtır dedi. Hık mık ettim bilemedim. Sonra hocalarımdan öğrendim.

 

S.D.B: Lise dönemine gelecek olursak o dönem Menemen´de sanırım lise yoktu?

Av. Hasan Karagöl: Evet, Menemen´de lise yok, Karşıyaka´da lise var. Benden evvel liseye giden bizim ailede yok. Tarım ve hayvancılık ile uğraştı abilerim. Aslında okuma yönünden abilerimde de hevesi vardı babamın, ama ailenin küçük çocuğu olmamım avantajını kullandım diyebilirim. Trenle gidip gelme zor olur diye yatılı okul aramaya başladık. Atatürk Lisesi´ne giremedim. Bu arada Av. Evcimikler (İlhan hanım-Şadan bey) bana yardımcı oldu. İlhan hanımın eniştesi Manisa´da Vali Muavini idi. O vasıta ile Manisa Lisesine yatılı olarak gittim. O dönemde hakikaten eğitimse eğitim, öğretmenler müthiş, bir de devlet parasız öğrenciler(leyli) vardı bizde. Öyle hocalarda okuduk ki, edebiyat bölümü mezunu idim, mantık-felsefe-sosyoloji bunlar bana hukuk fakültesinde ve meslek hayatımda da o kadar çok yaradı ki. Lisede gerçekten iyi bir eğitim aldık. İlk gece yaşadığım sıkıntı dışında yatılıya alışmam kolay oldu. Fakat nur içinde yatsın Emiralem´de Mustafa Girgin vardı, burada ilaç bayii Ziraat Mühendisiydi, Atatürk Lisesi´nde hocanın biri ile takışmış herhalde son sınıfta o gelmişti bizim okula, o bana abilik yaptı. Emiralemli Hakim Osman Çankaya´nın amcası da orada lise müdürüydü.  Büyüklerim sayesinde oraya alıştım. Lise o dönem 3 yıldı, Manisa lisesi kız-erkek karma eğitim veriyordu. 60´lı yıllarda daha aydın bir Manisa idi sanki. Manisa´da lisede iken, dağcılık kulübü önde geleni Tarzan´ın önderliğinde şu an Manisa sırtlarında Mevlana tepesinin altındaki orman bizim öğrencilerin 1 Mayıs bahar bayramını kutladığı, piknik yapılan, ağaç sevgisinin aşılandığı yıllardı. Lisede bir diğer unutamadığım tarih 1960 27 Mayıs müdahalesi. 15 Mayıs 1960 Menderes İzmir´de, o zamanlar lise 3´teyiz. Üniversite gençliğinden nümayişler, Menderes´e iyi bir karşılama olmadı.  Eskişehir´de tutuklandı zaten.

 

M.B: Hukuk okumaya nasıl karar verdiniz?

Av. Hasan Karagöl: Espri yapacak olursak ilkokulda İzmir Caddesi´nden geliyorum, okumayı yeni söküyoruz, o dönem İzmir Caddesi´nde avukat yazıhaneleri var, Adliye orada. A-vu-kat Ah-met Ha-sır-cı diye heceledim. Espri ama kafama takılmış işte. Bizim zamanımızda üniversite sınavları merkezi değil. Her fakültenin ayrı bir sınavı var. Ben hukuk istedim. Fakat hukuku o dönem kazanamadım. Bir sene İstanbul´da Ticari İlimler Yüksek Okulu´nda iktisat tahsili yaptım. Ertesi sene İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi´ne girdim. Zor bir eğitim, hele hele Anayasa Hukuku çok çok zor. O zaman 27 Mayıs´a önderlik yapmış hocalarımızın dersleri nasıl olurdu biliyor musunuz? Hukuk dersinde tıp, edebiyat öğrencileri yerlerde otururdu büyük amfide. Hukuku severek okudum. İzmir´de staj yaptım. Askere gittim. Bu ara bir tarihi süreç daha yaşadım. 12 Mart Muhtırası verildi. Yani Demirel´e güle güle denildiği dönem. O dönem topçu alayında adli subayım. Emir emirdir dediler ki, Kartal-Maltepe´de cezaevi kurma görevi topçu alay komutanlığına verildi. Derme çatma bir binayı cezaevine çevirdik. Hukuken ne lazımsa onu yapıyorum. Tutuklular arasında Çetin Altan var, ceza profesörü Çetin Özek hocam var, Cumhuriyet gazetesi yazarlarının hepsi orada, tiyatrocular, bu arada sağcılardan kabadayı Dündar Kılıç var. Tutulan geliyor. Çetin Özek hocayı sorgulamak üzere 1. Ordu Selimiye´ye götüreceğiz. İfade alacak askeri savcının masasında Çetin hocanın 141-142. maddeye dair kitapları var. Öyle günlerdi işte. Bir de bir binbaşının kızını Kartal-Maltepe´de evden kaçırma olayı oldu, Mahir Çayan olayı diye bilinir. O olaya da şahitlik ettim askerde. O olayda Mahir Çayan yaralandı, hastane ve tekrar cezaevi. İnatçı bir oğlandı, ilaç almayı ret ediyordu. Genç askeri doktorlar bizim görevimiz sizi yaşatmak, hakimler ne yapar orasını bilemem diyordu.

 

M.B: Şu anlattıklarınızdan gördüğümüz kadarıyla dolu dolu yaşamışsınız, serde gençlik de var İstanbul´da kalmayı tercih edebilirdiniz. Tekrar sizi toprağınıza çeken ne oldu?

Av. Hasan Karagöl: Şimdi ben fakülte son sınıfta sözlendim. Şimdiki eşim yengemin yeğeni. Üniversitede kalmak diye düşünürsek, o zamanlar üniversite hakikaten bağımsız. YÖK yok. Kürsü başkanı ne derse o oluyor. O zor bir şeydi. Fakat biraz da akademik kariyere hevesim vardı. Bir hocam da beni çok çok seviyordu. Buraya geldim ki asistan ihtiyacı oldu. Kendisine mektup yazdım, Hasancım asistan olarak gelmene çok sevindim. Hayatını adliye koridorlarında tüketme. İlim yapmak çok güzel bir şey, gel dedi. İyi ama 540 veya 580 lira asistan maaşı. Evleneceksin, İstanbul´da yaşam zor. Bu arada İstanbul´da yaşamak büyük de bir ayrıcalıktı, Beyoğlu büyük bir kültür kaynağı. Bir örnek verecek olursak Beyazıt´tan arkadaşım ile Beyoğlu´na inerken hadi taksiye binelim diyorum hayır pantolon buruşacak diyor ve otobüsün arkasında ayakta duruyor. Kültüre bakın. O dönemde zaten üniversiteyi bitirmek bir iş bir eş sahibi olmak için kafidir. Fazla bir donanıma gerek yok. Artı Çapa Eğitim Enstitüsü Öğretmen Okulları haziranda mezun veriyor. Hemen tayin oluyordu. Böyle atama beklemek, işsizlik filan yok. Netice olarak memleketimize geldik, iyi de oldu, aklımızın erdiği kadar ilçemize hizmet ettik. 71 yılında yazıhane açtım. Geldiğimde 10-12 kadar avukat vardı. İlk yazıhanem Ticaret Odası karşısındaydı. Sonra Ticaret Odasına geçtim. Her türlü davaya baktık. Menemen´de iş hacmi güzeldi. Ablalarımızı, abilerimizi iyi örnek aldık. Hayat çalışma içinde geçti. Eşim çalışmadı bizlere baktı Allah razı olsun. Bir kız bir oğlan iki tane çocuğumuz, 4 oğlan torunumuz oldu. Artık 3 senedir dava almıyorum. Ara ara buraya geliyorum. Hala daha Yargıtay´da gelmeyen davalarımız var. Onları takip ediyorum. Hukukun yanında benim hiç bırakmadığım bir işim daha var ki, o da çiftçilik. 1979 yılında yüksek sistem bağcılık başladığında Menemen´de hemen hemen 3. 4.olabilir yüksek sistem bağ yaptım. Çok çeşitli meyve ağaçları diktim. Bunlarla da ilgilendik. Bir ömür boş kalmadım. Bunun yanında seyahati, tiyatroyu severim. Allah´a çok şükür yapamadım dediğim bir şey olmadı. Şimdi Emiralem´de Karşıyaka Koleji yanında babadan kalma eski çiftliği anı evine dönüştürdüm. Ablamlar, yeğenler, çocuklar oraya geliyor. Anılar canlanıyor. Tavuklar, kazlar var, orada vakit geçiriyoruz. Yazın Foça´ya gidiyoruz. Kitap okuyorum. Siyasetle hiçbir zaman uğraşmadım, bir partiye de kaydım olmadı o nedenle özgürce fikirlerimi söyleyebilirim. Son söz olarak yargı bağımsızlığı, hukuk devleti hepsi bağırıyor lafa geldi mi. Yargı bağımsızlığı, hakim teminatı, yetki kuralları nedir üç basit kural var. Şimdi bunların hiçbirisi yok. Haliyle bunlar kararları da etkiliyor. Hayatta bir insan için en önemli servet itibarını yitirmemektir. Sen düşünebiliyor musun bir memlekette yargı teşkilatı itibarını yitirmiş. En acısı da bu?

BİZDE KALANLAR

Adliye´nin karşısındaki yazıhanesinde ziyaretine gittiğimiz Avukat Hasan Karagöl ile sohbetimiz Emiralem´deki baba yadigarı arazideki eski besi evlerinden restore edilmiş anı evinde tamamlandı. Bizim için planladığımızın ötesinde bir gün oldu ancak itiraf edelim çok da iyi oldu. Hasan bey hayatının her anını dolu dolu ve farkındalıkla yaşamış, oldukça donanımlı ve derinlikleri olan bir büyüğümüz olarak sohbetinde bize yaş almanın yaşlanmak değil zenginlik olduğu çok naif bir incelikle hissettirdi. Umarız okuduğunuzda bu duygu size de geçmiştir. Girit kültürü ve mübadele sonrası hayat, ellilerde öğrenci, atmışlarda asker, yetmişlerde avukat, hukuk ve hayata dair konuları içeren çok güzel bir sohbet oldu. Anı evinin duvarlarında bir çok aile fotoğrafı içerisinde özellikle iki tanesi Baba Arif Kahya´nın zamanın ötesinden gururla bu günü görürmüş gibi baktığı gençlik anı ve Anne Zeynep Hanım´ın 1934 yılı kıyafet devrimi sonrası Manisa´dan alışveriş sonrası Cumhuriyet Kadını olarak çektirdiği ilk asri fotoğrafı çok anlamlıydı. Temiz hava, güzel sohbet, bahçede pekin ördekleri derken zaman nasıl geçti anlamadık. Hasan beye nazik ev sahipliği ve samimi sohbeti için teşekkür ediyor, kendisine ve tüm aileye sağlıklı mutlu yıllar diliyoruz.

 

Eski Foto1: 1958 lise yılları

 

Eski Foto2: 1968 üniversite yılları

 

Eski Foto3:  1972 eylül ilk avukatlık yılları

 

 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu haber henüz yorumlanmamış...

Benzer Haberler
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Menemen'in Sesi