MENÜ
İzmir 35°
Menemen'in Sesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Mekanlar ve İnsanlar
Güncel
15 Şubat 2019 Cuma 14:46

Mekanlar ve İnsanlar

Mekanlar ve İnsanlar köşemizde bu hafta, Kubbeli Bakkal geleneğinin üçüncü kuşak temsilcisi Ali Haydar Ayla ile 600 yıllık tarihi mekanda bir söyleşi gerçekleştirdik.

Mekanlar ve İnsanlar köşemizde bu hafta, Kubbeli Bakkal geleneğinin üçüncü kuşak temsilcisi Ali Haydar Ayla ile 600 yıllık tarihi mekanda bir söyleşi gerçekleştirdik.

 S.D.B: Öncelikle kısaca sizi tanıyabilir miyiz?

Ali Haydar Ayla: 1957 Menemen doğumluyum. İlkokulu Kubilay İlkokulu´nda, ortaokul ve liseyi Menemen´de, üniversiteyi Adana´da Endüstri Mühendisliği bölümünde okudum.

S.D.B: Ama hiç mesleğinizi yapmadınız değil mi?

Ali Haydar Ayla: Bugünkü şartlara göre düşününce niye yapılmadı diye bir soru gelebilir akla. O zaman mezun olduğumuz sıralarda 1980´di. İhtilal yılları, o günkü olayları izah etmek çok zor. Ben de ailenin tek oğluyum. Babam da yaşlanmış artık devam etmek istemiyordu daha fazla. Allah´a şükür böyle bir imkanımız var elimizde, destek olursan bu işi götürürüz sen bilirsin diyerek kararı bana bıraktı. Bir başlayalım bakalım, belki ilerde fikir değiştiririz veya başka bir tarafa geçeriz diye düşündüm.  O gün için elimizde başka da bir imkan yoktu. Bu düşünceyle bir başladık. 81´de dükkanın kaydı üzerime geçti. O günden bu güne 37-38 sene oldu işte.

S.D.B: Ondan öncesi yaz tatillerinde, okul dışı zamanlarda babanızın yanına gelir miydiniz?

Ali Haydar Ayla: Menemen´de zaten eskiden bir adet vardı. Çocukları hep çırak olarak bir mekana verirlerdi. Benim de gelebileceğim yer bu dükkandı. Evimiz de malum yakındı buraya. Buraya geli, çevredeki başka çıraklarla sohbet eder oynardık. Çocukluk bu ya uykumuz gelirse çuvalların üzerine kıvrılır uyurduk. Tabii ki bizlere heveslenelim diye cüzi bir haftalık da verirlerdi. Hatırlar mısınız bilmiyorum, bir de o yıllarda bankalar kumbara verirdi, o paralar kumbara içinde biriktirilir, bu şekilde tasarruf düşüncelerimiz de vardı. Yıllar böylece geçti.

S.D.B: Biraz daha geriye gidecek olursak bu mekandan kaç nesil geçti?

Ali Haydar Ayla: Rahmetli dedem ile başlamış. Onun da adı Ali Haydar´dı. Sonra babam malum senelerce o işletti. O da babadan devralmış. 3 kuşaktır bizde devam ediyor.

 M.B: Peki sizin çocuklarınız var mı devretmeyi düşündüğünüz? Kubbeli Bakkalın bu ruhla, bu anlayışla devam etmesini bir Menemenli olarak canı gönülden isterim.

Ali Haydar Ayla: Allah bağışlarsa bir oğlum ve bir kızım var. Oğlum öğretmenlik yapıyor şu anda. Kızım da zaten bu işi yapamaz haliyle okuyor. Bizle beraber sürecek, bakalım nereye kadar sürecek.  Bir de şöyle bir şey var ki, bu işi yapacak olan kişinin sırf maddiyata odaklı olmaması lazım. Buradan servet kazanır mıyım düşüncesi içinde olmamalı. Hizmetini yapacaksınız müşteri onun mükafatını veriyor zaten.  

M.B: Üç nesil devam eden bir gelenek aslında bu. Böyle mekanların ciddi de bir misyonu vardır. Yüzlerce bakkal da olsa, onlarca market ve hipermarket de olsa Kubbeli Bakkal olarak buranın bir geleneği var. Aynı kalitede bu işi sürdürebilmek adına bu ciddi bir sorumluluk da gerektiriyor. İlk başladığınız yıldan bu güne kadar işletmede sattığınız ürünlerle ya da işletme tarzınızla ilgili bir değişiklik yaptınız mı? Bu misyonunuzu nasıl sürdürüyorsunuz?

Ali Haydar Ayla: Bir konuya dikkat çekmek isterim ki, daha önceden Menemen´de malum bir şey vardı herkes mesleği ile anılırdı. Kubbeli Bakkal Haydar, Terzi Kadir, Faytoncu Abdülkadir gibi. Meslekle onun şahsiyeti birleşmişti. Biz de o şekilde bu işi devraldık. Ve haliyle çocukluğumdan beri de bu işin eğitimini aldığım için benim açımdan misyonu sürdürmek zor olmadı.

 M.B: İstikrar gerektiren bir durum. Yıllarca aynı ortam, aynı sistem hiç sıkılmadınız mı?

Ali Haydar Ayla: Hayır, sıkılmıyorum. Bir söz vardır: İnandığınız gibi yaşayamıyorsanız, yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız derler. Onun için baktık ki istediğimiz gibi olmuyor o şartlar içinde biz de uyum sağlayıp devam etmeye başladık.

 M.B: Mekan da çok ilginç bir mekan, bu mekanın tarihi nedir, neye dayanıyor?

Ali Haydar Ayla: Üniversitelerden gelen sanat tarihçi hocalarımızdan edindiğimiz bilgilere göre, yandaki türbe ile yaşıt yapılmış bir yapı burası, öyle bir bağlantı kurdular. Aşağı yukarı 1435´ler gibi 600 yıllık bir yapı burası, Saruhan Beyliği zamanında imaret olarak yapılmış diye düşündüler. Şu anki aş evi gibi. Yandaki türbeye de Mühürlü Sultan diye bahsedilir ama hiç kimse merak etmez niye Mühürlü Sultan denir diye. Dikkat ettiyseniz pencerelerdeki demirde birer mühür vardır ama maalesef yağlı boya çekile çekile okunmuyor artık. Hatta o zaman hocalardan birisi şöyle bir ifade kullandı bu mühürlerin manası sorulduğunda bunlar burada yatanın aile bireylerinin isimleri. Seneler içinde demirin oksitlenmesi ve boya ile hiçbir şey okunmuyor şimdi. Bir de kitabesinin çalınması, yok olması büyük kayıp. Bütün iş kitabedeymiş. 

S.D.B: Siz kitabenin yerinde olduğu zamanları hatırlıyor musunuz?

Ali Haydar Ayla: Yok, bizlerden çok önce yok olmuş kitabe. Rahmetli dedem şöyle anlatırdı bu konuyu: kitabeyi sökerken buradaki esnaflar olarak görmüşler, niye söküyorsun diye sorduklarında hükümetten çıkartın inceleyeceğiz denildi biz de onun için çıkartıyoruz demişler. Cahil insanlar nerden bilsinler. Yoksa bir yerlere şikayet edilirdi. İnceleyecek olan yerinde de incelerdi. Böyle acı bir örnek daha var ki tarihimizde Osmanlı zamanında Bergama´daki Zeus Sunağını söküp götürürlerken oradaki Kaymakam İstanbul´a haber veriyor: burada Alman bir grup var, taşları numaralayıp götürüyorlar. Bunun üzerine İstanbul´dan cevap geliyor: Devlet-i Aliyyede taş çoktur, fazlasına gerek yoktur, yardım edin götürsünler.  Bu da gösteriyor ki o kültürü kim biliyorsa onun sahibi de o oluyor maalesef.

 S.D.B: Mekanda hiçbir değişiklik yapmadınız değil mi? Bu mekanın kuruluşu için bir tarih verebilir misiniz?

Ali Haydar Ayla: Hiçbir değişiklik yapmadık.  Tamamen orijinal. Dedemizin başlangıcı konusunda tam tarih veremem. Yalnız terazilerden bir fikir yürütüyorum, 1934´ün damgaları var. Hala daha aynı teraziyi kullanıyoruz.  Antika oldu. Bir de üzerinde 1871 yılı yazılı tarihi bir makas da var. Her bir parça tarih kokuyor bu mekanda. Duvarda asılı saat bile dededen kalma. Bir ara restore etmeyi düşündüm. İç mimarla görüştüm, gelip yerinde görünce o ruhu veremem dedi. Yayıntılı salaş hali ile devam ediyoruz.

 M.B: Ürün çeşidinizi sorsak nasıl bir cevap verirsiniz?

Ali Haydar Ayla: Bakliyat, baharat, hırdavat kısacası Menemen´in dokusuna göre bir ürün çeşidi düzmeye çalışıyoruz. Siz bir şey sordunuz ve bende yoksa onu not eder, tedarik eder ve size söz verdiğim günde size ulaştırırım. Baktım ki birkaç kişi arıyor aynı şeyi o benim çeşidim olmaya başlar. Çiçeğe bakmak gibi ürün çeşidini de canlı tutmaya çalışırım. Veya olan yeri de tarif edebilirim. Tarifi de genellikle yakındaki komşularımdan yapmaya çalışırım.

Bir gerçekte var ki ürün tercihinde belirleyici olan özellikle son yıllarda televizyon programları oluyor. Şu ürün şu hastalığa iyi geliyor dendi mi hemen sözleşmiş gibi herkes o ürüne saldırıyor. Şu ara kabuk tarçın çok aranıyor. Bir de reklamın en etkilisi müşterinin müşteriye yaptığı reklam oluyor.

 S.D.B: Biraz da İzmir Büyükşehir Belediyesi´nin vermiş olduğu ödülden bahsedebilir misiniz. Nasıl gelişti?

Ali Haydar Ayla: 2012 yılıydı.  Öncelikle Büyükşehir´den mekanı incelemek için bir ekip geldi. Röportaj yaptılar ve fotoğraflar aldılar. Bizi aday gösterdiler. Jüri değerlendirmesi sonucunda ?İzmir Büyükşehir Belediyesi Tarihe Saygı Yerel Koruma Ödülleri´nde Tarihi Yapıda Yaşam Ödülü´ne bizi layık görmüşler.

 M.B: Kubbeli Bakkal olarak siz burada bir geleneği sürdürüyorsunuz ya insanların güvenini kaybetmemek adına ürünlerinizi alırken nelere dikkat ediyorsunuz?

Ali Haydar Ayla: Bir kere buradan bir mal satarken artık o mal benim itibarımdır.  Müşteri artık beni bilir. Onun için de aldığım yere çok dikkat ederim. Bana güven vermeyen insanlardan ucuz da verse mal almam. Benim ürün aldığım yerler sabittir, ailem gibi olmuştur o kimseler. Öncelikle aldığım mal kaliteli olacak. 1-2 lira pahalı olsa bile önemli değil. Çünkü bana gelen müşterim iyi mal almak için bana geliyor. Bir şikayet olmuşsa da müşterimden hemen malı iade ederim. Zararı da telafi ederim. Bir ikincisi de kendi evimde çocuklarımla yemeyeceğim hiçbir şeyi müşteriye satmam. İş bir yerde ibadettir. Ben o şekilde görürüm. Yoksa namazını kılıp gelmek değil sadece. Olayın yaşantımıza da yansıması olması lazım. Doğruluğu oraya da yansıtmanız lazım, yoksa kıymeti yok. 

BİZDE KALANLAR

Zamanın durduğu bir mekanda çocukluğumuzun naif anılarına dönmek nasıl bir duygu derseniz adres belli Menemen Kubbeli Bakkal. Altı yüz yılı aşkın bir süre önce imarethane olarak inşa edilmiş üç nesil geçmişten günümüze her çeşit bakkaliye, ıtriyat, hırdavat satışları yapılan bu mekan kuruluş yılının demirbaşını, konseptini korumakla kalmamış; geçmişin ticari ruhunu da bozmadan günümüze gelmiş. Ali Haydar Bey mekanın ruhuyla öyle bütünleşmiş ki sohbetimiz sırasında aynı naiflikle cevapladı sorularımızı. Kullan at; tüket, manayı terk et maddeye bak günümüz dünyasında kocaman bir kale gibi aslımızı hatırlatan bu tarihi işletmenin kıymeti görünenin de ötesinde. Fotoğraf sanatçıları için kaçırılmaz kareler, çocukluk anılarına dönmek isteyenler için sürpriz köşeler, sağlıklı gıda ürünleri ile dolu baharat kokulu bu mekanı Menemen´de yaşayıp da bilmeyen yoktur diyoruz. Ali Haydar Bey´e de bize ayırdığı zaman için teşekkür ediyor, kazancınız bol mekanınız daim olsun diyoruz.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu haber henüz yorumlanmamış...

Benzer Haberler
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Menemen'in Sesi