Son dönemde güncel gelişmeleri takip ettiğim pek söylenemez. Televizyon programlarını nerede ise hiç izlemiyorum. O sebeple olan bitenin bir kısmından haberdar olmayabilirim. Gündemi çok iyi takip edemiyor da olabilirim. Belki de o sebeple kalkıp 1000 yıl öncelerine gidip oralardan toparlıyorum düşüncelerimi :) Siz bana bakmayın bunlar benim gel-git düşüncelerim. Ama artık bu yazıyı toparlamam gerekiyor bunun da farkındayım.
Geçen haftalardaki yazılardan özetle son 1000 yılda Müslümanlığın rüzgarını da arkasına alan Türkler ile Hıristiyan batı arasında siyasal ve ekonomik bir savaşın sürdüğünü söyleyebiliriz. Üzülerek söylemem gerekli ki bunda başarılı olduğumuz hiç mi hiç söylenemez. Biz son beş- altı yüzyılı hiç de iyi geçirmedik. Bilimde, sanayide, eğitimde hiçbir gelişme sağlayamadık. Yirminci yüzyıl boyunca Türk dünyasını temsil eden tek devlet olan Türkiye Cumhuriyeti maalesef emperyalist güçlerce içeriden fethedilmiştir. Dünyanın güç odakları karşısında elimiz kolumuz uzun zamandır bağlıdır. Artık sağır sultan bile bilmektedir ki Türkiye´nin bir şekilde yeni parçalara bölünmeye çalışılması onların bizi son imha planıdır. Bunu sağlamak için yaptıkları hamleleri tutmadıkça, yeni, yepyeni saldırılar yaşamaktayız. Bu saldırılar kah bir darbe teşebbüsü, kah ekonomik, kah siber saldırılar olarak gerçekleşmektedir. Ülkemiz büyük tehdit altındadır.
İşte tam bu aşamada önümüze ?başkanlık? referandumu geldi.
Ben mesleğimi uygularken de, kişisel yaşamımda da hep olasılıklar listesi yaparım. Şimdi size yine bir olasılıklar listesi yapacağım. Amacım bir görüşü öne çıkartmak değildir. Aşağıdaki sıralama da rastlantısaldır. Aslında hangi olasılığın gerçekleşecek olduğunu benim de pek bildiğim söylenemez. Bu fikirler kimseden edinilmiş fikirler olmayıp benim özgün düşüncelerimdir. Bana göre başkanlık sistemi bize neler getirebilir?:
Ben bütün bir olasılıklardan hangisinin gerçekçi olduğuna yönelik hiçbir öngörünün sahibi değilim. Bilmiyorum, hiç bilemiyorum. O sebeple siz bana bakmayın. Siz neyi uygun görüyorsanız onu yapın.
Benim küçücük dünyamda kendimce bir görüşüm ve bir sebebim var. Ben devlet içindeki bazı devlet memurlarının işbirliği içinde bana haksızlıklar, hukuksuzluklar yaptıklarından dolayı çok kayıplara uğradım ve çok acılar çektim. Bu süre içinde devleti yönetenler benim haklarımı korumaya çalışmadılar. Cumhurbaşkanı´na, Başbakan´a yazdım kimse sesimi duymadı. Ne zaman ki tehdit kendilerine ulaştı ancak o zaman uyandılar ve en azından bir çete ile savaşa başladılar. Ben, devleti yönetenlerin tehdit kendilerine ulaşmadan, küçücük, önemsiz, yandaş olmayan bir vatandaşa yani bana yapılan haksızlıkları, hukuksuzlukları engellemelerini ve bana bu haksızlıkları hukuksuzlukları yapan kişileri cezalandırmalarını beklerdim. Bu onların asli göreviydi. O sebeple ben bir oy vereceğim ama ne diyeceğimi size söyleyemiyorum. Çünkü geçen gün ?hayır? diyenlerin darbecilerle, PKK ile işbirliği yapmış sayılacaklarını duydum radyodan. Darbecilere destek vermediğim apaçık ortada olmasına rağmen yine de korkmadım desem yalan olur. Ben ülkemizde her görüşe saygı duyulduğu, tek tip düşünmenin bir zorunluluk olmadığı, karşı görüş sahibi veya muhalif olmanın da bir hak olduğu bir demokrasi istiyorum. Bunun için oy kullanacağım. Oyumun rengini de kendime saklayacağım. Umarım ülkemiz için en hayırlısı olur.
Dr. Suphi Toprak
www.suphitoprak.com.tr