Marifet;
farklılıkları yaşatabilmekte gösterdiğiniz
beceridir.
Amerika´yı süper güç yapan şey farklı düşüncelere yaptıkları yatırımdır. Aykırılıklara tanıdıkları fırsatlardır. O yüzden Amerika fırsatlar ülkesidir. Amerika dünya üzerindeki tüm coğrafyalarda yaşayan, ancak yaşadıkları ülkelerde anlaşılamayan, yadırganan, baskı gören, cezalandırılan insanları bulup onlara her konuda sahip çıkıyor. Onların yorumlarına, bakışaçılarına, teorilerine, fikirlerini önemsiyor. Bu insanları gerçek birer Amerikan vatandaşı olarak kabul ediyorlar. Onları istedikleri taktirde Amerikan vatandaşlığına alıyorlar. Yeter ki Amerika´da kalsınlar, Amerika´nın büyük hayallerini gerçekleştirmek için çalışsınlar diye. Dünyaya hükmetmek, Dünyayı yönetmek, belirleyici ve yönlendirici bir güç olmak; farklı kültürleri, farklı inançları, farklı ideolojileri, farklı hayalleri, farklı duyguları biliyor, anlıyor olmaktan geçiyor. İşte bizim pekte beceremediğimiz, tahammül edemediğimiz şey budur. Muhalif yaklaşımlar Amerika´da insanlığın geleceği ile ilgili yeni stratejiler üretiyorlar. Orada siyaset çözüm ve gelecek üretiyor. Farklı düşüncelerden korkmak yerine onlardan faydalanmayı tercih ediyor. Çünkü geçlü bir demokrasileri, çok genç ve dinamik bir insan kaynağına sahipler. Ve onlar hala dünyanın her yerinden kendileri gibi düşünmeyen insanları arıyorlar. Dünyanın tüm farklılıklarıyla zenginleştirilmiş büyük hayallerini, büyük umutlarını hayata geçirmek için çok yönlü çalışıyorlar.
Komşularınız kadar güvendesiniz...
Başka ülkelerde siyasetçiler ve siyasi partiler sorun çözmek için göreve talip oluyorlar. Bugün yaşadıklarımıza bakıldığında bunu ülkemiz için söylemek hiç de kolay değil. İçimizde kendimize bile itiraf edemediğimiz kaygılarımız büyüyor. Neredeyse yaşadığımız mahalle ve coğrafyada komşusuz kaldık. Amerika´nın yaptığı gibi farklılıklarımıza yatırım yapıp onları güvence altına almak yerine, yanlış siyasi söylem ve politikalarla her biçimde kaybettik. Artık ölümler, acılar, yaslar karşısında bile kitleler halinde çarpık tepkiler vermeye başladık. Birlikte üzülmeyi, birlikte gülmeyi, birbirimiz için kaygılanmanın önemini unuttuk. Ülkece uçuruma doğru freni patlamış bir kamyon gibi hızla ilerliyoruz. Bu işin bir adım sonrası felaket. Yani öyle televizyonlardan, kürsülerden, sosyal medya platformlarından atıp tutmakla hiç kimsenin kendisini güvende hissedemeyeceği zamanlara geldik. Tıpkı Irak ve Suriye´de yaşananlar gibi. Geldiğimiz noktada hiç birimiz masum değiliz. Henüz ve hala bir şansımız var. O da biraz bizim gibi düşünmeyenler için kaygılanmak ve onların hakları için sorumluluk almamızdan geçiyor. Barışın, özgürlüğün, huzurun ve mutluluğun bedeli tarih boyunca hep ağır olmuştur. Yine kolay olmayacak. Allah hepimizin yardımcısı olsun.
Memleketimizde bir kesim demokrasinin, adaletin, özgürlüklerin, insan haklarının olduğunu iddia ediyor ve alkışlıyor. Oysa bu kavramlar bir kesim için değil, her kesim için varsa var denebilir.