Günlerdir bu konu üzerinde düşünüyorum.
Hatta çok öncelerden içime düştü kaygısı.
8 Mart geliyor.
Bir kadın olarak bu özel gün için anlamlı bir yazı yazmak istedim.
Düşündüm, okudum, araştırdım. Bir de elli yıldır yaşadıklarım var.
Konu derya deniz. Ne yazsam az kalacak biliyorum.
İnsanlık tarihi boyunca çözülemeyen bir muamma.
Dini inançlarda, felsefi düşüncelerde, şiirde, sanatta.
Tarihte ve gelecekte.
Kadın hem her yerde hem de hiçbir yerde.
Ne muazzam bir çelişki.
Anne kutsal yüce varlık,
anne olabilme süreci küfürlere konu hakaret aracı.
Kutsal annelik; aşağılık kadınlık...
Biliyor musunuz? Osmanlıda on dokuzuncu yüz yıla kadar
Kadınlar yazmaktan uzak tutulmuş.
Sebep : ?Yazan kadın şeytanlaşır? inancı.
Kadını şeytana dönüştürecek olan ne?
Aşk mektubu kaleme alabilme ihtimali.
Namus anlayışı kadın bedeniyle sınırlandırılmış.
Kendi bedeni üzerinde söz sahibi olabilmenin tek yolu olarak
İntiharı seçmiş birçok kadın.
Ölümü zaferi olmuş, gidişi intikamı.
Namus bahaneli cinayetlere kurban gitmiş, gidiyor.
İkinci cinsiyet mi? Erkekten sonra gelen mi?
Melek mi? Şeytan mı?
Ataerkil eril düşünce bir yerlere sığdıramıyor kadını.
Evde bedava iş gücü, çocuğuna anne, kocasına kadın.
Herkes için bir şey olmuş da kendisi olamamış.
Erkekle aynı dünyada olmuş da,
aynı toplumsal koşulları paylaşamamış.
Fiziksel güç rasyonel aklın önüne geçmiş.
Aynı akla sahip olduğu erkekle aynı özgürlüğü paylaşamamış.
Bedensizleşen erkek aklı sayesinde
kadın bedeninden dolayı akıldan uzak tutulmuş.
Teknolojinin gelişmesiyle beden gücüne dayalı olmadan
üretim yapılabiliyorken, en az onlar kadar düşünebiliyor
Üretebiliyorken.
Yaşanan ne?
Pozitif ayrımcılık maskesi altında eve kapatılmaya çalışılan kadın
ve kadınlık bilinci.
?Toplumsal cinsiyette eşitlik?:
Fırsatları kullanmada.
Kaynakların ayrılması ve kullanılmasında.
Hizmetlere ulaşmada.
Bireyin cinsiyeti nedeniyle ayrımcılık yapılmaması.
Mevcut olmayan bu durumun mümkün olabilmesi için
kadının kendi bedenini, aklını kabul etmesi.
Gücünün ve haklarının bilincinde olması.
Ekonomik olarak da özgür olabilmesi gerekir.
İşte o zaman anne rahmindeki gibi eşit,
Azrail karşısındaki gibi aynı olabiliriz.
Erkeğin lütfuna sığınmamış bir kadınlık bilinci,
Çelişkilerden arınmış, insani bir erkeklik algısıyla
birlikte kurabiliriz kovulduğumuz var sayılan cenneti.