
Menemen Masterler:1- Aliağa Masterler: 2
Kubilay Kupası´nda Heyecan Sürüyor
16´ncı olma başarısını gösterdi

S.D.B: Öncelikle kısaca sizi tanıyabilir miyiz?
Dilaver Yeşilyurt: 27.10. 1960 tarihinde Menemen-Yanıkköy´de doğdum. İlkokulu orada başladım ve bitirdim. Ortaokula devam etmedim. Edemezdim zaten. 2 kız 3 oğlan toplam 5 kardeşiz, abim camcı Hüseyin Yeşilyurt okuyordu o dönem. Babamın ikinci bir kişiyi okutması mümkün değildi. Babamın köyde bir kahvesi vardı. Yıllarca oradan geçimini sağlamış, 5 çocuğu oradan kazandığı ile yetiştirdi, askere gönderdi, evlendirdi.
S.D.B: Babanız hayatta mı?
Dilaver Yeşilyurt: Evet, daha sağ. Babam Remzi Yeşilyurt 95 yaşında ve canlı tarihbir dinleseniz kopamazsanız. Çok keyifli sohbeti vardır.
S.D.B: Kaç yıl esnaflık yapmış?
Dilaver Yeşilyurt: Uzun yıllar. 82´de ben askerden gelince işleri bana teslim etti. O hesaba göre 60 yaşına kadar oluyor.
S.D.B: İlk ne iş yaptınız ilkokulu bitirince? Babanız sizi çırak mı verdi?
Dilaver Yeşilyurt: Aslında okuldaki durumum da çok iyiydi. Ama şartlar okumama engeldi. İlkokulu bitirdim ve iki yıl İzmir´de çalıştım. Babamın pazardan bir müşterisinin yanında, soğuk demirci de çalıştım. İki yıl baba dostu Aktuğ Pınar´ın yanında hem çalıştım, hem de evinde kaldım. Karın tokluğuna çalıştım diyebilirim. O zaman kahve yanı sıra Alsancak pazarına da giderdi babam.
M.B: Baban hem kahvehane işletiyor hem de pazarcılık yapıyordu o zaman? Ürünleri de sanırım kendi yetiştirdiği ürünlerdi?
Dilaver Yeşilyurt: Evet, haftada bir gün İzmir-Alsancak pazarına gidiyordu. Sonra onların aile arasında bir geçimsizlikleri oldu, ayrıldılar. Ben de işten ayrılmak zorunda kaldım ve kendi işimizde çalıştım. Aynı babam gibi hem kahve de, hem pazar da çalıştım. Benden üç yaş küçük kardeşim Bayram ve abim de bizle birlikteydi. Bir ara abimle geçinemedim, biraz asi ruhluydum ben. Babama bu konuyu açtım. Bu arada annemiz de rahatsız biraz, evhamlıydı. Bu nedenle babam onun başından hiç ayrılmıyordu. 30 yıl önce annemizi ani bir beyin kanamasında kaybettik. Tekrar konuya dönecek olursak ben dert yanınca babam iş konusunda bana dedi ki: Oğlum iki bağ ve iki tarla var. Sen onlara bak. Zaten askerliğinin de 2-3 yılı var, harçlığını benden alırsın. Kahveye uğrama. Kahve işini abinle, kardeşin yapar dedi. Bu şekilde işleri bölüştük. Çalışkan birisiydim, 16-17-18 yaş civarında o yaşlarda pazarlara gidiyordum. Askere gidinceye kadar böyle sürdü. Askerde iken kurdum kafamda: ben ne yapabilirim asker dönüşte diye. Asıl askerlik o zaman başlıyor. Bunca yıldır kendi işimizde çalışmışız. Bir başkasının yanında çalışamam dedim. Haftada bir gün pazara çıkıyordum. Önce babamın uzun yıllar gittiği Alsancak pazarından başladım. Sonra Çiğli´ye kaydık. Derken haftada iki gün yaptık. 89´da büyük oğlum dünyaya geldiğinde ve bu meyanda kardeşimi de evlendirdim. Annemin vasiyeti vardı: Kardeşin evlenmeden ayrılmak yok evden demişti bana. Onun için o evleninceye kadar evden ayrılmadım. İç içe yaşadık. Hatta eşimle akşam yemeğini babamızın evinde hep beraber yerdik. Kardeşim evlenince evimizi ayırdık. Yıl 89´du. Altınlarımızı bozdurup, borçla bir TM 25 araba aldım. 30 yıl yayan gezdik, onun bunun arabası ile iş gördük. Yoksulluk yaşadık. Bu konuda eşimden de Allah razı olsun. Büyük yardımı oldu. Nereye gitsem geldi, benimle beraber çalıştı. Kafa kafaya verdik. Şükürler olsun bu günlere geldik. İki oğlumuz var. Büyük oğlum ziraat mühendisi Ege Üniversitesi´nde okudu. Seracılık alanında isim olmuş Agrobay firmasında 2 yıl çalıştı. İlaç yazma yetkisini aldı. Kısa dönem askerliğini yaptı. Kendi işini kurmak istiyor bunun için de Dokuz Eylül Üniversitesi Maliye Bölümü son sınıfta okuyan kardeşinin okulu bitirmesini bekliyor. İki kardeş bir olup kendi işlerini kurmak istiyorlar. Tüm amacım onları okutmaktı, bunun için de her şeye göğüs gerdim. Ama her şeye değdi, başardılar, çok çalışkanlar ve çokta dürüstler. O yüzden hiçbir şikayetim yok. Her zaman önce kendimle, sonra eşimle gurur duyuyorum. Kolay değil bağdaşmak. Çocuklar da bize katıldı. Bizi bu anlamda örnek aile gösterirler.
S.D.B: Büyük oğlunuz size yardım ediyor sanırım?
Dilaver Yeşilyurt: Evet, haftada 3 gün biri burada perşembe pazarı, Aliağa cumartesi pazarı, bir de yine burada pazar pazarına çıkıyoruz. Ayrıca küçük çapta da olsa çiftçilik de yapıyoruz. Büyük oğlum kışın buğday yazın domates ekti geçen yıl. Antalya-Elmalı´dan tohur elma aldı, işimiz gereği soğuk havaya koyduk. Bu işleri de çok iyi yapıyorlar. Önlerinde öyle ya da böyle kurulu düzen var. Ben böyle yaptım, siz daha farklı yaparsınız inşallah. Bu arada üniversiteyi bitirip de babasının işini yapan sadece siz değilsiniz derim.
M.B: İşinizden çocuklarınızı uzak tutmayarak işiniz içinde hem hayatı hem de ticareti öğrenmelerini sağlamışsınız. Bunun yanı sıra daha donanımlı yetişmeleri için de gerekli zemini hazırlamalarına destek vermişsiniz aynı zamanda. Eşiniz de bu fikre katılmış. Demokratik bir aile ortamı olduğunu düşünüyorum. Yanılıyor muyum?
Dilaver Yeşilyurt: Aynen, babadan öyle geliyoruz biz. Babam da şöyle derdi: benim fikrimi sorarsanız şöyle yapın, böyle yapın ama siz daha iyi bilirsiniz. Onun sağ olması, bu yaşta olması bizi hala bir arada tutuyor. Babamız üzülür diye kopamıyoruz. Her şeye rağmen Yanıkköy´den hiç kopamadık. Burada ev de edindik ama bir türlü gelemedik. Bunda babamızın da rolü var.
M.B: Babanız dendiğinde, babanızın size bıraktığı en değerli, en önemli miras ne dersek?
Dilaver Yeşilyurt: Titizlik. İşinde dürüstlük, başkasının dedikodusunu kesinlikle yaptırmaz. Osmanlı bir adamdır.
M.B: Annenizden?
Dilaver Yeşilyurt: Annemizi fazla göremedik, çok küçük yaşta kaybettik. Annem deyince aklıma sevgi, özlem geliyor. Dile kolay 30 yıl oldu.
M.B: Peki siz çocuklarınıza ne verdiğinizi düşünüyorsunuz?
Dilaver Yeşilyurt: Çocuklarımıza, benden ziyade eşim daha çok şey verdi. Ben işim itibariyle çocuklarımla fazla ilgilenemedim. Sabah 5´te evden çıktım. Akşam 11´de girdim. Eşim yün örgüsünü alır, Karşıyaka´da dershanede çocukların çıkmasını beklerdi. Ben Pazar dönüşü onları Menemen garajından alırdım evimize giderdik. Hep birbirimizle irtibat halindeydik. Zaten başka bir türlü olsaydı, bir pazarcı aile çocuğu olarak üniversiteyi bitiremezlerdi. Çocuklar da bizler de çok özveriliydik. Mesela küçük oğlan üniversiteye Antalya-Akdeniz Üniversitesi´nde başladı ve orada hazırlık dahil 3 yıl okudu. Puanı yetiyormuş Dokuz Eylül´e yatay geçiş yaptı. Peki niye, sırf ailesine faydalı olmak için. Orada evi vardı, parası gidiyordu, Abim, babam yalnız kalıyor burada dedi. Bizlere yardım edebilmek için kendini feda etti. Sırf bu yüzden 5 ders bu yıla sarktı. Geçen yıl bitecekti oysa.
M.B: Peki pazarda alışveriş yapan kişilere neler önerirsiniz?
Dilaver Yeşilyurt: Pazarda 3 türlü pazarcı vardır. Biri çıkma satar, biri orta satar, biri de süper satar. Bazen de mala bakmak gerekmiyor, esnafın yüzüne bakmak yeter. Bunu öneririm. Anlatabildin mi. Maldan ziyade pazarcının duruşu, bir de istikrar çok önemli. Bir defa, bilemedin iki-üç defa müşteri aldanır. Dördüncüde aldanmaz ki, kim kaybeder, her işte olduğu gibi bunda da esnaf kaybeder. Dürüstlük ve istikrar çok önemli. Esnaf vardır bir de esnafçık vardır. Bir de tabii ki güleryüz. Bunlar çok zor şeyler değil. Üzücü olan maalesef değer yargılarımızı kaybettik.
M.B: Peki Menemen pazarı ile ilgili söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Dilaver Yeşilyurt: Perşembe pazarı da Aliağa ve Karşıyaka´daki örnekleri gibi kapalı olmalı. Mesela Aliağa´daki tezgahlarımız orada duruyor. Tekerlekli, temizliği kolay. Eskiden şemsiye götürürdük. Bir de Perşembe pazarının park sıkıntısı nedeniyle çoğu insan gelmiyor, pazar pazarına gidiyor. Bir an önce Perşembe pazarı yenilenmeli.
M.B: Bir pazarcı olarak, marketlerin sebze-meyve reyonları hakkında ne düşünüyorsunuz? Bir de kredi kartı kullanımı da tercih sebebinde etken.
Dilaver Yeşilyurt: Pazarın vermiş olduğu tazeliği başka hiçbir şey veremez. Türkiye´de kolay kolay da pazar alışkanlığı bitmez.
M.B: Son olarak çiftçilikte yapıyoruz demiştiniz, gençlerin tarıma bakışı ve ülkemizin tarımdaki durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Dilaver Yeşilyurt: Kendi köyümden örnek verecek olursam evlenen tüm gençler Menemen´e gidiyor. Hepsi bulabildikleri işlere giriyor. Çünkü topraktan alacağı paraya güvenmiyor. Bir de gençler maalesef kolaya kaçıyor, yorulmak istemiyor. Bir de mevsimler değişiyor, sıcaklık arıyor. Onun için sadece bizim değil, bir pazarcının değil, nasıl marketlerin hepsinin soğuk hava depoları var, çiftçinin de evinin altında olacak. Dünya o sürece gidecek.
M.B: Geleceğe dair hedefiniz ne?
Dilaver Yeşilyurt: Hayatta birinci amacım kendime bir iş kurmaktı, ikinci amacım çocuklarımı üniversite mezunu yapmaktı. Onu da başardım. Şimdi ben zaten emekli oldum. Ama daha onları yönlendirme görevim var. Ben pazarcılık yaptım, oğullarım pazarlamacı olsun. Amacım bu. Hazirana kadar beraberiz. Ufak oğlum okulu bitirsin, artık top sizde diyeceğim. İlkokul mezunu ile üniversite mezunu bir olmaz. Onların görüşü farklı olur.
S.D.B: Son olarak unutamadığınız bir anınızı öğrenebilir miyiz?
Dilaver Yeşilyurt: Bir gün Kemalpaşa Yiğitler Köyü´nden şeftali aldım. Büyük oğlum Uğur 4 yaşında, küçük oğlum Umut 3.5 aylıktı. Tahir Amca vardı: Oğlum, bir tane nazar boncuğu takın .Menemen- Kemalpaşa Yiğitler Köyü arası 1.5 saat. Şu an köyde kimse ayağa kalkmadı, siz 3.5 aylık çocukla buradasınız dedi. Büyük oğlumu kayınvalidem bakıyor. Ama küçüğü bakacak yok. Bahçede ona salıncak kuruyoruz. Bunları yaşadık. İnan 5´te çıkıyor, 11´de eve geliyorduk eşim de hep yanımdaydı.
Bizde Kalanlar
Mekanlar ve insanlar köşemiz için genellikle biz haftanın mekanına konuk oluyoruz, ancak bazen de mekan sahiplerini kendi mekanımızda ağırlıyoruz. Dilaver Yeşilyurt bu haftanın konuğu olarak gazeteyi ziyarete geldi. Onun mekanı değil mekanları var çünkü o bir Pazar esnafı. Yanık köydeki arazilerinde ve tohur sistemi ile ürün aldığı arazilerde yetişen sebze ve meyveleri İzmir´in farklı ilçelerindeki semt pazarlarında alıcısıyla buluşturuyor. Üç kuşağın hikayesini dinledik, aile dayanışmasının, emeğin ve de işini bir amaç ve hedef bilinciyle yapmanın ne kadar önemli olduğuna bir kez daha şahit olduk. Babam, eşim ve oğullarım ile mutlu, güçlü bir aileyiz, ben buraya kadar getirdim, onlar daha ileriye taşıyacaklar işimizi derken gözlerindeki umudu fark etmemek imkansızdı.
?Ben pazarcılık yaptım oğullarım pazarlamacı olsun? diye koyduğu vizyonu ile iki oğlunun bu hedefe yönelik yüksek öğrenim yapmasını sağlamış, gerekli sermaye için yıllarının birikimini ortaya koymuş Dilaver Bey´e oğulları ile birlikte yapmayı düşündükleri yatırımları için başarılar; Aileye hep beraber sağlık ve bereket dolu bir gelecek diliyoruz.