S.D.B: Öncelikle kısaca sizi tanıyabilir miyiz?
Murat Yüksel: 16.12.1958 Menemen doğumluyum. İlk-orta ve lise eğitimimi Menemen´de tamamladım. İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Fakültesi Beden Eğitimi Spor Bölümü´nü bitirdim. Evliyim. Eşim de Menemen´in yerlilerinden. 2 kız-1 erkek 3 tane çocuğumuz, 2 de torunumuz var. Büyük kızımdan 17 yaşında genç kız torumuz ve oğlumuzdan küçük bir Murat Yüksel daha geldi.
M.B: Bildiğim kadarıyla çalışmaya çocuk yaşta başladınız. Hem çalıştınız hem okudunuz. Hep denir ya elimizde imkan mı vardı biz de okurduk, ya da elimizde imkan mi vardı biz de iş kurardık. Bu anlamda yaşamınız insanlara güzel bir örnek olur diye düşünüyorum. Oradan başlayalım. Kaç yaşında başladınız çalışmaya?
Murat Yüksel: 7 yaşında babamı kaybetmekle birlikte çalışma hayatım başladı. Genç yaşta rahmetli oldu babamız. Abim ve ablam da vardı. 3 çocuk kaldık annemle birlikte. O tarihten beri çalışıyorum diyebilirim.
S.D.B: İlk iş neydi yaptığınız?
Murat Yüksel: Abimin kireç, kömür ve çimento dükkanı vardı. Yaz kış fark etmez okul dışında zaten dükkandaydım. Okula gittiğim dönemlerde sabah okul saat 9´da başlardı. Biz 7´de kalkar dükkanı açardık. O tarihlerde tüp tarzı şeyler olmadığı için bütün lokantalar mangal kömürü kullanırdı ve ben 7-8 lokantaya teneke teneke mangal kömürü taşırdım. Bisikletin ön tarafına tenekeyi koyardım, götürür dökerdim. İlk yaptığım iş oydu. 12 yaşıma geldiğimde abimle bir konuda ters düştüm, evden kaçtım ve artık bundan sonraki yaşamım tek başına devam etmeye başladı.
S.D.B: Nereye kaçtınız, nerede kaldınız ve ne kadar sürdü bu süreç?
Murat Yüksel: Karşıyaka-Şemikler´e gittim. Orada bir merdiven altında kaldım. Yaklaşık 4 yıl sürdü. Zaman içinde beni bulsalar da geri dönmedim. Annemle görüşüyordum zaten, abimle görüşmüyordum. Bu arada Şemikler´den Menemen´e okulumu bırakmamak için bisikletle gidip geldim. Orada geçimimi kendim sağladım. Fırınlara odun, pirina, inşaatlara kum, çimento, tuğla taşımaya, o zaman bugünkü gibi temel kazmak için kepçe olanağı yoktu onları kazmaya kadar çeşitli işler yaptım. Daha sonra inşaat sevgisi ben de arttı. İnşaatlara süpürgecilikle başladım. Bu arada okul da devam ediyor tabii. Elim mala tutmaya başladı. Önce yerleri temizlemek için kullandım malayı. Daha sonra ustam tuğlayı nasıl koyuyor diye merak ettim. Onu koydum. Sonra sıva nasıl yapılıyor diye merak ettim, onu yapmaya çalıştım. Ve kısa süre içerisinde lise yıllarında mesleği kavramış durumdaydım.
M.B: Ama şöyle düşünmemişsiniz. Merdiven altı da olsa kalacak yerim, işim var diyerek okul hayatını bırakmamışsınız.
Murat Yüksel: Bunlar tamamen yaradanın takdiri. Çok ilginçtir, kaldığım merdiven altı yerin yanı başı kumarhane idi. Ve ben onun temizliğini de yapardım. O zamanlar kumarhaneler yasaktı ve bu nedenle gizli yapılırdı. Para karşılığı kumar oynarlardı. Hatta benim çok sevdiğim bir öğretmenim de o kumar oynayanlardan bir tanesiydi. Onu gördüğüm zaman çok üzülürdüm benim öğretmenim niye kumar oynuyor diye.
M.B: Ama yine bunu da yapmamışsınız, çocuk aklı işte kaybedenlere değil de para kazananlara özenerek kolay para kazanmanın yolu bu diyerek kumar oynamayı da öğrenebilirdiniz.
Murat Yüksel: İlginç olan orası zaten. Yaklaşık 13-14 yaşlarında böyle bir ortamda yaşıyor, çalışıyor ve bulunuyor olmama rağmen hayatımda hiç milli piyango bileti bile almadım bırakın kumar oynamayı. Tavladan başka oyun bilmem ve oynamayı da sevmem. Hiçbir şekilde ben de kumar oynayayım ben de kolay para kazanayım zihniyeti hiç hakim olmadı. Hayatım boyunca hiç kolay para kazanmadım, kazanmayı da düşünmedim.
S.D.B: Peki Beden Eğitimi Bölümü´ne başlamanız nasıl oldu?
Murat Yüksel: Zaten benim spor yaşantım da vardı. Futbola da devam ediyordum. Bilenler bilir İzmirspor´da Bahattin diye bir kalecimiz vardı, GS´nin kalecisi oldu daha sonra, ben onun yedeğinin yedeğiydim. İzmirspor´da üçüncü kaleciydim. Spor hayatım oralara dayanıyor. Daha sonra Menemenspor´da oynadım, takım kaptanlığı yaptım. 3 yıl kulüp başkanlığı yaptım. Dolayısıyla aslında lise bitiminde aldığım puanla Hava Astsubay Sınıf Okulları Sınavına girdim. Çok ilginçtir girdiğim sınavda Başçavuş şınav çektiriyordu. Benden öncekilere en fazla 3-4-5 şınav çektirdi. O arada biri geldi yanına onunla konuşur iken benim şınav 30´u buldu. Komutanım devam edecek miyim daha dedim. Devam etmeyeceksen kalk lan dedi. Dolayısıyla beden eğitiminden sınavı kaybettim. Ama çok ilginçtir aynı yıl o zamanki adıyla Buca Eğitim Enstitüsü Beden Eğitimi Spor Bölümü´ne ikincilikle girdim. Hiç unutmam derse yetişebilmek için evden 5 buçukta çıkmam gerekiyordu.
M.B: Siz ne yaparsanız yapın kader denen bir şey de var. Ama o zaman kötü diye üzüldüğün şey belki de şimdi ki hayatını yaşamana sebep oldu. O zaman astsubay olsaydın bu işlere atılamayacaktınız belki de?
Murat Yüksel: Mümkün değil. Bunlar hep yaradanın takdiri olan şeyler. 13 yaşından itibaren lise yıllarımın tamamını inşaatlarda geçirdiğim için ilk önce inşaat alanında üniversite eğitimi almaya niyet ettim. Üniversite sınavında aldığım 468 puanla birçok üniversitenin inşaat mühendisliği, harita mühendisliği bölümlerine girebiliyordum ve bana en yakın Adana ve Denizli idi. Denizli daha yakın diye Denizli´ye gittim. O günün Denizlisinde geçimimi temin edecek daha sonra da okula gidecek kaynağı bulamadım. Dolayısıyla okul kaydı yaptırmadan geriye döndüm. Aynı yıl 190 puanla Buca Eğitim Enstitüsü öğrenci alıyordu. Ben 468 puanla Buca Eğitim Enstitüsüne girdim. İkinci sınıftan itibaren Dokuz Eylül, Buca ve Manisa Spor Akademileri birleşti. Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Fakültesi Beden Eğitimi ve Spor Bölümü adını aldım. 82 yılında onun ilk mezunlarıyız.
M.B: Aynı anda iki kariyer bir arada yürümüş. Biri inşaat alanı iken diğeri spor alanında üstelikte bunun okullusu alanında olmuş. Aynı zamanda futbolu da bir arada yürütmüşsünüz. Bir de geçiminizi idame ettirmek için çalışmakta zorundaymışsınız. Bir koltukta 3 karpuz diyebilir miyiz? Hayatın birçok alanını eş zamanlı sürdürmüşsünüz.
Murat Yüksel: Peki ilginç bir şey daha söyleyeyim size. Üniversite birinci sınıfta eşimi kaçırdım, evlendim. Kendi karnımı doyuramazken bir de onun sorumluluğunu aldım. Üçüncü sınıfta da kızım oldu. Dolayısıyla sorumluluk daha da arttı. Sınıfın babası idim. İş, okul ve aile hayatı hep birlikte geçti. Hep şunu gördüm kendimde: yaşıtlarımdan yaklaşık 5-6 yıl önde hep mesafeleri kat ettim. Ama şöyle bir gerçekte var ki, şimdiki gençlikte bu enerjiyi, bu sinerjiyi göremiyorum. Sabahlara kadar çalışıyordum hiç uyumadan, sabah okula gidiyordum. Yolda giderken araba uyukluyordum. Şoföre de tembih ederdim ben falanca yerde inmek zorundayım ne olur beni kaldırın diye. Uykumu buralarda alıyordum. Özellikle üniversite yıllarında haftanın 5 günü okula gidiyor, eşime çocuğuma bakabilmek için hafta sonu da çalışmak zorundaydım. Yaşamımın o günkü mücadelesine baktığımda şu anki gençlikte o eforu, o mücadele azmini, o hırsı göremiyorum. Ben bu gücü ve azmi nereden buldum, onu da çok merak ediyorum. Yaradanın takdiri diyorum. Oysa gençlerin bize göre bilgi birikimimi çok daha fazla. Gençlerin şu alanda kendimi yetiştirdim, çok yüksek ücretle iş bulmak istiyorum fikrini kabul etmiyorum. Merdiveni basamak basamak çıktığınız zaman hem yorulmadan, hem de tökezlenmeden çıkarsınız. O anlamda gençler kanaatkar yapıya sahip olmalılar. Öncelikle işi sevmeliler, kazanç daha sonra mutlaka gelecektir. Türkiye adına bir kaygım da var geleceğe yönelik, sanatkarlığa yönelik nesil maalesef yetişmiyor. Bizim meslekte de sıkıntı var. Gençler hafta sonu çalışmasın, sabah 8 akşam 5 masa başı iş istiyor. Böyle bir dünya yok. Mücadele başarının anahtarı. Bu konuda büyük bir görev de ailelere düşüyor. Çocuklarını yaz tatilinde mutlaka çalıştırmalılar ki para kazanmanın değerini anlasınlar.
M.B: Aynı zamanda annenizin de geçimini sağlamakla ilgili sorumluluklarınız vardır diye düşünüyorum.
Murat Yüksel: Babasız kalmakla birlikte annem bize kol kanat gerdi. Özellikle evden kaçıp tekrar geriye döndükten sonra biz annemle birlikte yaşamaya devam ettik. Evliliğe kadar bu böyle devam etti. Evlilik sonrasında 8 yıl yine aynı mekanda yine annemle birlikte yaşamaya devam ettik. 1985 yılında okulu bitirmiş ve askerlik müracaatını yapmıştım. Askerde iken eşime, çocuğuma ve anneme bırakabildiğim bir dairenin kira geliri vardı. Bir de annem, eşim ve çocuğumun oturduğu daire vardı. Kira geliri ile evin ihtiyaçları eşim tarafından karşılandı. Ben de askerde ailemden 5 kuruş almadan askerliğimi sürdürme durumundaydım. Amasya´da 6.5 aylık kısa dönem askerlik sonrasında tekrar iş hayatı başladı. Ondan sonra mücadele hiç durmadan devam etti.
S.D.B: Müteahhitliğe ne zaman başladınız?
Murat Yüksel: Askerden döner dönmez 1986 yılında müteahhitliğe başladım. Daha öncesi zaten 7-8 yıl taşeronluk dönemim vardır. Yaklaşık 25-30 arkadaşla çalışıyorduk, onların yöneticisi konumundaydım. Süpürgecilikle başladığım inşaat işinde yapmadığım iş kalmadı. İşimi de çok seviyorum. Ne bulduysam bu işimden buldum.
S.D.B: Peki spora dair içinizde bir şeyler kaldı mı?
Murat Yüksel: Hala daha sokakta iki çocuğu top oynarken görürsem topun bana kaçması için dört gözle bakıyorum topa vurabileyim diye. Masterler spor kulübünde lisanslıyım. Ara ara da olsa gidip idmana katılıyorum. O ayrı bir zevk benim için. Bedenden can çıkmadığı sürece ben de spor sevgisi bitmez. Bedensel olarak yapamayacağım zaman da seyirci olarak devam eder.
M.B: Yüksel İnşaat nasıl kuruldu?
Murat Yüksel: Buradaki müteahhitlerden rahmetli Aydoğan Gürakar´ın dama taşıydım. Lise yıllarımın bir bölümü hatta üniversite 1´e kadar böyle sürdü. Her işini yapardım. Tam bir joker görevini gördüm. Daha sonra Aydoğan abi iflas etti. Ben de o zamanlar üniversite öğrencisiydim. Gel birlikte çalışalım dedim. Hem okuyor hem de taşeronluk görevini yürüyordum. Beni ilk müteahhitliğe teşvik eden İsmail abi oldu. Niye müteahhitlik yapmıyorsun dedi bana. Ben de sermaye yok ki dedim. Naci Ertuğ´un istasyonda yeri var. Ben sana o yeri ayarlayayım yap dedi. İnan yapamam, sermayem yok, işi biliyorum ama zorlanırım. Aynı zamanda İsmail abinin 12 daireli binasının taşeronluğunu yapıyorum. Bak bizim işi yürütüyorsun. İş bitince kalıbını, keresteni al oradan. Nasılsa satarsın bir daire yürütürsün dedi. Cahil cesareti ile başladı. Ama İsmail abinin bu manada ciddi bir desteği vardı. İlk önderim İsmail abi. Naci abinin yerini bana kat karşılığı aldı. İlk binamı orada yaptım. Geçmiş gün daire mi, dükkan mı sattım hatırlamıyorum. Ama hiç sıkılmadan o yapıyı bitirdim. Akabinde bir diğeri bir diğeri diye sürdü. Öğretmenlik hikaye oldu. Hiç öğretmenlik yapma şansım olmadı. Yalnız 3 veya 4 ay kadar çok kısa bir süre Karşıyaka Lisesi´nde ücretli öğretmenlik yaptım. Rahmetli Niyazi Kaplangı hocamız vardı. O benim öğretmenimdi. Lisede sırtıma giydiğim pijamayı, elbiseyi, öğlenleri yediğim yemeği bana bulup tedarik eden insanlardan bir tanesidir. Dr. Erol Gerçeker de geçmişte okul ihtiyaçlarımı karşılardı. Netice itibariyle şu anki Adliyenin arkasında bir bina yapıyorum. Çalışma arkadaşlarım bir gün bana dedi ki, aşağıdaki amca her perşemde buraya geliyor ve oturuyor, yukarıya doğru bakıyor bakıyor ve kalkıp gidiyor. Kim acaba dediler. Merak edip şöyle bir baktığımda Niyazi hocamı gördüm, görünce aşağı indim hemen, elini öptüm sarıldım. Yapı itibariyle çok farklı bir insandı. Yeri gelir baba-anne şefkati, yeri gelir öğretmen ciddiyeti, yeri gelir basardı tokadı tam bir babacan. Ben şimdi öyle bir öğretmen de, öyle bir öğrenci de göremiyorum. Ne yapıyorsun sen dedi. Hocam üniversite bitti. 5 gün Karşıyaka´da ücretli öğretmenlik yapıyorum, 2 gün de inşaatlarda çalışıyorum dedim. Hiç unutmuyorum, yaşım kaç hatırlamıyorum ama 25-26´dan aşağı değil, kulağımı tuttu ve kütletti. Sen kendini suç işlemeden zincire vurma. Git istifanı ver, malayı elinden keserini belinden bırakma. Senin istikbalin burada, hemen git istifanı ver dedi. Tamam hocam dedim ve öğretmenlik hayalimde Niyazi Kaplangı hocamın o ifadesi ile son buldu. İnşaat işine yoğunlaştık. Takriben Menemen´de bin 500-iki bine yakın bina yaptım. Küçük büyük ayırt etmeden her işi aynı ciddiyetle yürütmeye çalıştım. Benimle birlikte çalışıp da paramı alamadım diyen çıkmaz. Evime 50 lira ile gitmeye hazırım yeter ki işçimin parası tam ödensin. Bunu ilke edindim. İşçi arkadaşlarım da sağ olsunlar bu konuda bana çok destek verdiler, benimle birlikte kardeş gibi çalıştılar. O bakımdan yıllardır çalıştığım insanlarla hala görüşürüm dostluklarım devam eder. İşin akışı gereği bazen farklı ekiplere yöneldiğim olsa da genelde ekip değiştirmeyi sevmem. Fazla değiştirdiğin zaman sağlıklı sonuç elde edemezsin. Önemli olan insanı doğru tanımak, bu yönde sevk ve idare etmek.
M.B: Tek başına çıktığınız bu inşaat yolculuğunda çocuklarınız da aynı alana yöneldiler. Biraz da çocuklarınızla olan yol arkadaşlığı hikayenizden bahseder misin?
Murat Yüksel: Aşağı yukarı lise son sınıf safhasına geldiklerinde (büyük kızım hariç liseyi bitirdikten sonra eğitimine ara vermişti, üniversiteyi daha sonra bitirdi) küçük kızıma da oğluma da istikballeri için ne düşündüklerini sordum. Örneğin küçük kızım başlangıçta inşaat işi hiç düşünmüyordu, O hukukçu olmayı arzu ediyordu. Hukuk Fakültesini de kazandı. Ama öğretmenleri ısrarla yurtdışı eğitimi almasının daha doğru olacağını, uluslararası hukuk okumasının gerektiğini söylediler. İstanbul Hukuk´a kaydını yaptırmadı Almanya´ya bedava eğitime gidecek diye. Ama Almanya bize vize vermedi. İkinci müracaatımızda yaklaşık 8 aylık kayıptan sonra vizemiz onaylandı. Bu defa da kızım baba burada İngilizce eğitim gördüm, Almanya´da hazırlık okuyacağım, 5 yıl da hukuk okuyacağım 6 yıl, zaten 1 yıl da kaybettim etti 7 yıl, ben bir daha sınava girmek istiyorum dedi. Velhasıl 2´nci girdiği sınavda iç mimarlık eğitimi alma şansı yakaladı, burslu okudu. Yüksek lisansını da yine iç mimarlık konusunda yaptı. Yüksek lisans dönemine girdiğinde birlikte çalışmaya başladık. Boş zamanı oluyordu. Birçok arkadaşının pratikte elde edemediği bilgileri tecrübelerimle bütünleştirdi. Onun da son pratik bilgilere sahip olması, iyi bir bilgisayar programcısı olması nedeniyle eğitim ve pratiği birleştirince biz iyi bir ekip oluşturduk. 6-7 yıl kadar birlikte çalışmamız Belma´ya çok şey verdi. Muzaffer ise daha sonra aramıza katıldı. Önce Karşıyaka´da iş yeri açtı. 5 yıl orada tek başına çalıştı. Aile olarak kendisini destekledik. Daha sonra çocukların ısrarıyla Menemen´de Kütahya Seramik adıyla mağazamızın açılmasını sağladık. 3 kardeş bir çatı altında toplandı. Her türlü sorumluluk kendilerine ait, ben onların hiçbir şeylerine müdahil olmuyorum. Bana ihtiyaç duydukları her nokta da tabii ki varım. Çocuklarıma hep insan kandırma sanatıyla ticaret yapılmaz, doğru zaman, doğru fiyat, doğru teslimat demişimdir.
M.B: İş dışında sosyal sorumluluk ve siyasi yönünüz de var. O süreç nasıl başladı ve devam etti?
Murat Yüksel: Eğer toplum sizi bir yere getirmişse, her ne kadar benim gayretim, çabam, fedakarlığım, mücadelem, zekam tümü benim için artı değerler ise de toplumun bunu görmesi o değerlere sadık kalması çok önemli. Dolayısıyla eğer bu toplum beni yalın ayak gezdiğim bir noktadan bu günlere getirmişse, bu topluma karşı da ben sorumluluğumu yerine getirmeliyim. Okulların ihtiyaçları, eğitim imkanı olmayan öğrencileri desteklemek, Menemenspor´u desteklemekle başladı. Jandarma, emniyet ve kaymakamlık adına 3 derneğin kuruculuğunu da yaptım. Okul, kışla, cami fark etmez kimin ihtiyacı varsa araması yeterli. Bu arada 89-99 arası 10 yıl da siyasi faaliyetim oldu. 5 yıl ilçe yönetim kurulu üyeliği bşk. yrd. , 5 yıl da ilçe başkanlığı ve belediye başkan adaylığı. 99 seçimlerinden sonra tekrar siyaset yapmak istemesem de toplum sizi bırakmıyor 1 dönem AK Parti İl Genel Meclis Üyeliği yaptım. Şu an sadece parti üyesiyim, onun dışında hiçbir aktivitem yok. Artık gençlerin öne çıkması gerektiğine inanıyorum. Siyasi hiçbir beklentim yok. 30 seneyi buldu emniyet derneği başkanlığını yürütüyorum, inşallah bir daha ki döneme genç bir kardeşimize teslim ederiz. Bir yönüm de ilçeye gelip-giden tüm alay komutanlarımızın ve kaymakamlarımızın hoş geldin ve veda yemeklerini tertip ederim, özellikle belediyemizle ortaklaşa bu organizasyonu gerçekleştiririz. 89´dan beri iyi bir Kızılay kan bağışçısıyım. Bu konuda her türlü madalyam var. Organ bağışında da bulundum. Gençlerin bu konulara çok duyarlı olmaları gerektiğine inanıyorum.
M.B: Başarılı bir hayatınız olmuş, ama her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır derler ya, biraz da aile hayatınızda bahseder misiniz?
Murat Yüksel: O inkar edilmeyecek bir gerçek. Kaçarak evlendik, eşim beni tercih ettiğinde ekonomik olarak karnımı doyurmayacak bir yapıdaydım, bir de üniversite öğrencisiydim. Kendi ihtiyaçlarımı bile gideremeyen bir konumum vardı. Ama cahil cesaretiyle O da bana uydu. O yıllarda Şükran hanımın ailesi, Menemen´de 10 tane zengin say diye sorsalar ilk 3´e girecek durumdaydı. O nedenle benim aileme intibak etmesi kolay olmadı. Ama yine de ben beklediğimin çok üzerinde şeylerle karşılaştım. Beklemediklerimi eşim yerine getirdi. Evliliğimizin ilk yıllarından bu güne kadar katkısı inkar edilemez. Çocuklarım ve kendim için de dahil bir çorap bile almasını beceremeyen bir yapım var, tüm bu ailevi sorumlulukları eşim yerine getirir. Evlilikte 38 yılı doldurduk ben hala günlük kıyafetlerimi askıya asıp önüme koymazsa bir pantolon gömleği bulmakta ciddi şekilde zorlanırım. Programımın durumuna göre uygun kıyafeti bana hazırlar. Evin ihtiyaçlarını temin etmede çok becerikli bir insan değilim. Yapabildiğim tek şey güzel balık gördüğüm zaman eve alıp kendim pişirmek.
M.B: İş dışında sosyal hayatınızda hobileriniz, bir uğraşınız var mı?
Murat Yüksel: Sporu seviyorum. Yapabildiğimce, yapamadığım zaman da iyi bir seyirciğim. Beşiktaşlıyım. Ama tüm takımları evden dikkatle takip ederim. Kahve alışkanlığım yok. Son hobime gelirsek, yaş ilerlediği için yavaş yavaş iş hayatına nokta koyma çabası olduğu için, 3 yıl önce bunun altyapısını kurduk, 2 dönüm kadar güzel bir hobim bahçemiz var. Orada tavuklarımız, köpeklerimiz, sebzelerimiz, meyvelerimiz var. Yaklaşık 150-200 m2 çim alanımız, havuzumuz var. Yazlığın yerini tuttu. İş hayatımı noktalayınca kafamda iki projem var: yanımda bir yardımcıyla ahşap CNC makinesi olan küçük atölye kuracağım. Mesela Atatürk portresi yapacağım, okulda başarı elde etmiş çocuklara hediye edeceğim karşılıksız. Türkiye haritası yapacağım okullara. Bu yılı tamamladığımda iş hayatını noktalamayı planlıyorum. Zamanımın bir bölümünü o atölyemde, bir bölümünü de bahçemde geçireceğim. Toprak işini çok bilmesem de büyük keyif veriyor bana. Gençlik yıllarımda yapmadığım istisna işlerden bir tanesi. 12 yıl oldu emekli olalı artık gerçek anlamda emekliliğin tadını çıkarmak istiyorum.
BİZDE KALANLAR
Bildik bir mekan, içinden, ucundan kıyısından bazen eşlik bazen şahitlik ettiğimiz hikayeler. İlk kez duyduğumuz, çocukluk, gençlik dönemi yaşanmışlıkları ile Murat Yüksel Abimizin konuğu olduk bu hafta. Pazar yerinin hemen yanındaki çalışma ofisinde güzel eşi Şükran Hanım da bize eşlik etti. Omuz omuza geçmiş yıllar ve aynı ruhla paylaşılan bir hayatın hikayesini de beraber paylaştılar bizimle. Aile işlerini emekle sevgi ile çoğalarak, çoğaltarak büyüten hayatın her anında birlikte var olup var eden dostlarımızla bu mecrada da bir arada olmak bizi de mutlu etti. Murat Beyin çocukluktan başlayan hayat mücadelesinde azimle çalışarak birçok zorluğun üstesinden gelinebileceğini, yok zamanında çekilen eziyetin de kendisine uzanan elin de hakkını verip, varlıkta paylaşıp el vermenin erdemini, zamanım yok bahanesine sığınmadan sosyal, siyasal, ticaret ve aile hayatının uyum içerisinde yürütülüp çok yönlü dolu dolu yaşanabileceğini gördük. Yetiştirdikleri evlatlarının aileden aldıkları disiplinle işleri başarı ile yürüteceklerinden emin aktif ticari hayatı onlara bırakıp sakin emeklilik günlerine hazırlanmanın huzuru vardı sözlerinde duruşlarında. Yüksel ailesine çocukları, çocuklarının eşleri, torunları, tüm sevenleri ve sevdikleri ile güzel günler diliyoruz