Kış iyiden iyiye kendini hissettirmeye başlamıştı. Sıcacık yanan sobanın yanında Ali pencereden yağan karı izliyor bir yandan da konusu anne olan ödevini düşünmeye çalışıyordu. Mutfakta yemek yapan annesine bakıyor, gelen mis gibi kek kokusunu içine çekmekle yetiniyordu. Nasıl anlatacaktı annesini defterini açtı kalemini eline aldı. Sanki kalemi değil, kalbi esir almıştı satırları.
Söyle başladı sözlerine;
Küçük yüreğime ve küçük bedenime bir hediye olarak görüyorum annemi. Kınalıdır elleri, topukludur terlikleri, güler daima o güzel yüzü. Öfkesine yenilmeyen gerçek pehlivandır der her zaman. Her sabah kuşlara ekmek kırıntısı koyar pencerenin kenarına, geceleri kitap okur masa ışığında. Duyarlı bir insan olmam konusunda uyarır beni. Dünyayı tanıtır yavaş yavaş. Bazen korkarım hayattan çekilirim kabuğuma, tutar ellerimden dayanak olur yüreğime.
O sırada annesi seslenir;
- Ali hadi kek hazır!
Ali kelimelerine son verirken süslü kelimelere gerek yok bence anne demek huzur demek diyerek dersini tamamlar. Ali’den annesini dinledik inanıyorum kimilerimizin anlatacak çok güzel anne hikayeleri vardır. Unutamadıklarımız ve unutamayacaklarımız. Bizlere gönderilen anne adı altındaki melekleri tüm sevecenliğimle kucaklıyorum tüm kalbimle katılıyorum Ali’ye.
ANNE DEMEK HUZUR DEMEK
Hoşça kalın