Çok parası olan ülke. Görkemli kentler, görkemli stadyumlar, her şeyin en pahalısı, en iyisi, en benzersizi Katar. Göz kamaştıran bir organizasyon. Beklenti hep bu yöndeydi. Hele bir de Pandemi yüzünden ötelenmiş bir organizasyon olunca futbola acıkmış futbolseverler beklentisini daha da yükseltmişlerdi.
Tüm liglere 45 gün ara verildi. Uzun çok uzun ama Dünya Kupası o boşluğu tıka basa dolduracaktı. Beklenti buydu. Nedense öyle olmadı. Takımlar bir dünya kupası maçı değil de hazırlık maçı oynuyormuş gibiydiler. Maçlar ve takımlar dışında her şey mükemmele yakın ama tüm bunlar oynanacak müsabakalar için yapılmıştı.
İlk maçlar çok sönük geçti. Şampiyonluk adayları maçlarda pek bir şey ortaya koyamadılar. Önemli takımlar ilginç mağlubiyetler aldılar. Almanya Japonya’ya, Arjantin Suudi Arabistan’a yenildi. Daha grup maçlarında bu takımlar evlerine dönerse turnuvanın ne anlamı kalacak derken sonraki maçlarında Almanya İspanya ile berabere kaldı. Arjantin kazandı. Futbol severler yıldızları izleyebilmek için yeniden umutlandı. Ama yine de turnuvanın tadı tuzu yok desek doğru olur. Dünya kupalarında böyle başlangıçlar vardır. Sonradan efsane seriler ve sonuçlar ortaya çıkar. Bilinen yıldızlar değil, bilinmeyen yıldızlar parlamaya başlar. Bu nedenle umudu kesmemek lazım. Turnuva yeni başlıyor.
Geçen haftaki yazımda sizlere siyaset kulislerini yazacağımı söylemiştim. Bu konuda nabız tutmayı sürdürüyorum. Önemle isimlerle kulisleri konuşuyoruz. Görebildiğimiz kadarıyla rekabet şu an için partilerin kendi içerisinde yaşanıyor. Bu parti içi rekabet önümüzdeki günlerde çok daha sertleşecek gibi görünüyor. Şimdiden ekipler, gruplar oluşmuş. Çalışmalarını derinden yürütüyorlar. Herkes ekibini büyütmek, güçlendirmek için stratejik buluşmalar, görüşmeler yapıyor. Dar çerçevede hesaplar planlar, hayaller konuşuluyor. Parti içerisindeki rekabette ekipler gruplar arası oldukça mesafeli. Ama bu gruplar değer partilerdeki ekiplerle, gruplarla çok daha yakın bir temas içerisinde. Bu yakınlaşma önümüzdeki süreçte parti değişikliklerini önümüze getirecektir. Şimdilik kazan ısınıyor. Herkes kendi ikbaline odaklanmış durumda. Siyaset iki kutuplu hale geldiği için, partiler değil de ittifaklar konuşulduğu için seçmen de siyasette pozisyon arayanlar da partiler ve ideolojiler üzerinden değil. Kendi ikballeri üzerinden bir çalışma yürütüyorlar. İlişkilerini tabandan tavana buna göre kuruyorlar. Yemek hala masaya servis edilebilecek kıvama gelmediği için mutfaktaki hazırlıklarıma devam edeceğim. Bu nedenle isimler için çok erken. Hep birlikte izlemeye, konuşmaya devam edeceğiz. Bilgiler birbirini tamamladığında, paylaşılacak kıvama geldiğinde sizlerle isim bazlı düşüncelerimi de paylaşmaya başlayacağım.
Genel siyasette de acayiplikler oluyor. Anketler sağlıklı sonuçlara ulaşamıyorlar. Çünkü seçmen sessiz ve tepkisiz. Bunların birçok nedeni var. Hepimizin bildiği nedenler. Bu yüzden tek tek yazmayacağım. Ama görebildiğim kadarıyla iktidara karşı büyük tepki var. Bu nedenle seçmen daha çok kararsızlarda çoğalıyor. Tüm anketler bize kararsızların iyi analiz edilmesi gerektiğini söylüyor. Belki bu durumu en iyi gören de yine Cumhur ittifakı. Kararsızları döndürmek için her yolu deniyorlar. Ama işe yaradığı söylenemez. Çünkü kararsızlar ne geri dönüyor ne de muhalif partilere gidiyorlar. Bu çok riskli bir durum. Burada mıknatıs etkisini yaratabilen seçimin kaderini belirleyecek. Sanırım bu etki adaylar belli olup sahaya çıkıldığında ortaya çıkacak. Yaşayıp göreceğiz.
Saygılarımla