SAHİPSİZLİK DUYGUSU VİRÜSTEN DAHA TEHLİKELİ…
Bence şu anda ülkemizde yoksulluk ilk ve en önemli sorunumuz.
Arkasından korku ve kaygılarımız geliyor…
Sonra belki umutsuzluk, çaresizliklerimiz…
Bütün bunların yanında da SAHİPSİZLİĞİMİZ.
Vatandaş devletinin güvencesindedir.
Vatandaşın ne kadar devletine karşı ( kanunlara uymak, vergi vermek, seçme ve seçilme hakkı, askerlik yapmak gibi ) sorumlulukları varsa, devletinde vatandaşına karşı ( halkın elektrik, su, adalet, eğitim, ulaşım, güvenlik gibi alanlarda ihtiyaçlarını gidermek, halkın özgür, demokratik ve kanunlar önünde eşit olmasını sağlamak gibi) sorumlulukları var.
Bu ilişki, devletle vatandaşı arasında yapılmış gerçek bir sözleşmedir.
Devlet vatandaşının hayatını doğrudan etkileyen, her konuda aldığı kararlardan aynı zamanda sorumludur. Bu konuda hiç şüphe yok.
Nitekim; pandemi sürecinde diğer ülkelere göre sağlık alanında çok başarılı olundu.
Tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de vatandaşlarımızın sağlığı gereği sokağa çıkma yasağı uygulandı. Hayat durdu, iş hayatı durdu. İşsizken, çalışmazken, dışarı çıkamazken, bu kadar belirsizlikler arasında tek güvencemiz devletimizdir.
Vatandaşlar olarak devletimizin gücünü, varlığını, şefkatini görebilmeyi ümit ettik ve ediyoruz. Devletin varlığı böyle zamanlar içindir. Çünkü insani ihtiyaçlarımız var.
Düzenli ödenmesi gereken taksitlerimiz, borçlarımız, kiralarımız var. Elektrik, doğalgaz, su, internet, telefon gibi zorunlu ihtiyaçlarımız var. Tüketmek zorunda olduğumuz bu hizmetlerle ilgili ay sonunda ödenmesi gereken faturalarımız var.
Bu tür hizmetlerin faturaları ödenemediği takdirde kesintiye gidilmeyecekti.
Peki öylemi oldu.
Kocaman bir hayır…
Bırakın kesintiye gitmemeyi her şeye en az %30, 35 zam yapıldı.
Doğalgazı neredeyse hiç kullanmadığımız aylarda bile sayaç okunmaksızın geçmişte kesilmiş en yüksek fatura bedeli baz alınarak faturalar düzenlendi.
Evlerimize kapalıyken hayatla tek bağımız internet ve telefonlarımızdı.
Ama oralarda da katlamalı faturalar kapılara dayandı.
Bankalar kredileri ötelemek için faiz tuzakları kurdular.
Kamu bankaları insanların en çok destek beklediği, umutlarını bağladığı kurumlardı.
En basit örneği % 0,49 faiz, 6 ay ötelemeli, 10 bin lira ihtiyaç kredisiydi.
İnsanlar denize düşen yılana sarılır misali, günü kurtarmak adına bu kredilere başvurdular. Önce, bir ay kadar inceliyoruz diye oyaladılar. Sonra telefonlara krediniz onaylandı mesajları ulaştı. İnsanlar biraz nefes alabilmek adına umutlandılar.
Kredinizle ilgili internet bankacılığındaki formu doldurduğunuzda size bir bilgi mesajı veriliyor. “Kredibiliteniz ancak üç bin lira için uygun” diye..
Beş istemişseniz iki, üç istemişseniz muhtemelen bin lira öneriliyor. Çaresizce alıyorsunuz ama aldatılmışlık ve sahipsizlik duygusu çökertiyor insanı.
Her şeye doları bahane ederek neredeyse % 30, 35 civarında zam yapıldı.
Dolar yükselirken her şey hemen aynı paralelde yükseliyor.
Ama dolar gerilediğinde hiçbir şey gerilemiyor.
Gelen şişirilmiş faturalar için nereye gideceğinizi, kime şikayet edeceğinizi bilemiyorsunuz. Durumu aktarmak için ilgili kuruma gittiğinizde ise uzun kuyruklardan birine takılmanız gerekiyor.
Çünkü sizinle aynı kaderi paylaşan insanların buluştuğu yer orası.
Sıranız geldiğinde aldığınız cevaplar ise insanı daha da mutsuzlaştırıyor.
Kötü hissettiriyor. Çünkü aslında ne bir cevap, ne bir çözüm, ne de bir çare sunulmuyor.
Yaşananlar karşısında vatandaşın sürüklendiği çaresizlik duygusunun bir adım sonrası depresyon. Soruna bütün olarak bakıldığında, toplum olarak derin bir depresyona doğru sürüklendiğimizi, hal ve tavırlarımızdan görebiliriz. Ani parlamalar, bazen anlamsız gülmelerle, suskunluk vb. …
Evet zor günlerden geçiyoruz.
Anlaşılan o ki daha da zor günler bizleri bekliyor.
Devletin sadece kendisini değil vatandaşını da düşünmesi, koruması, kollaması gerekiyor. Biraz daha vatandaşına dokunması, şefkatli ve ilgili olması gerekiyor.
Konuşmak yerine, biraz dinlemesi, anlamaya çalışması gerekiyor.
Çarkların dönmesini, hukukun işlemesini, eğitimin sürmesini herkes için sağlaması gerekiyor. Vatandaşın şikayetleri var.
Herkesin sorunu, sıkıntısı kendi imkanları ölçüsünde büyük ve ağır.
Bugünlerde herkesi gücü vatandaşa yetiyor.
Oysa bu kocaman bir yanılgıdır.
Yarın seçim gündeme gelir, sandık kurulursa vatandaşın gücü, varlığı o zaman bir kez daha net olarak anlaşılacaktır.
Bu sıkıntılar ve zorluklar bir köşe yazısıyla anlatılamayacak kadar fazla…
Ne demeye çalıştığımı anlamak isteyen anlayacaktır zaten.
Umarım bu anlama süreci fazla uzun sürmez…
Allah hepimizin yardımcısı olsun…
Sevgi ve Saygılarımla.