GÜVERCİN TEDİRGİNLİĞİ İLE YAŞAMAK
7/23/2014
Hayatımız boyunca aldığımız eğitimler de komutan, öğretmen, yönetici yani liderlik gerektiren her türlü işte, sorumlulukların ve yetkilerin at başı gitmesi gerektiği öğretilmişti.
Ben ülkeyi yönetmeye talibim diye siyaset sahnesine çıkan beyefendiler; bu basit konuları bilmiyor olamazlar. Kendilerinde her türlü yetkiyi görenler, alelacele bir gecede çıkarılan yasalar ile kendilerini bu yetkilerle donatanlar, ülke sınırları içerisindeki her konudan sorumlu olduğunu bilecek!
Bunun en güzel örneğini eski bir devlet adamı, eski bir devlet büyüğümüzün şu sözlerinde bulabilirsiniz: “Fırat kenarında iki koyun kaybolsa, bu işten ben sorumluyum.”
Hele hele bir ülkeyi 12 sene kesintisiz yönetiyorsanız, olmuş, bitmiş iyi şeylere nasıl sahip çıkıyorsanız, kötü olan şeyleri de sahiplenmek yiğitliğini göstereceksiniz!
Ama bizim halen hükümet edenlerimizde bu hasletlerin kırıntısını göremezsiniz. Adeta ilkokul yıllarımızdaki mızıkçı çocuklar gibiler. Devamlı şikayet, devamlı mağduriyet. Ya kardeşim, siz şikayet ve sızlanma makamı değil, şikayeti çözecek makamlardasınız. Ama ne gezer. Bazen içimden inin oradan kardeşim biz başımızın çaresine bakalım diyesim geliyor.
Komedi sahneleniyor gibi yaşadığımız ülkede, 12 senedir devletin tüm istihbaratı, tüm güvenlik güçleri, yargısı ellerinde olmasına rağmen sıkılmadan utanmadan, kötü şeyleri ben yapmadım, paralelciler yaptı diye şikayet ediyorlar. Üstlerinden yorganı çekip almış da bu paralelciler bunların ruhu duymamış, çünkü o zamanlar – kendi ifadeleriyle- çok safmışlar. Düşünün bizi 12 sene kimler yönetmiş, bizler VATANI, MECLİSİ, BAYRAĞI kimlere emanet etmişiz!
İktidarın başındaki kişi rakiplerini devamlı olarak “Bunlar 3 koyunu güdemezler, kaybederler.” diyerek aşağılayıp duruyordu ya. Ben olsam şimdi bunu sorarım. Bize 3 koyunu kaybeder bunlar diyordunuz, sizin gözünüzden Sürmeyi çekmişler bu ne iş! Nasıl oldu! derim.
Memleketimizin bölünme tehlikesini, bizden olanlar, olmayanlar ayrımını, ülkemizin değerlerinin bir bir satılmasını, ileri demokrasinin ileri baskı rejimine dönmesini, hepimizin alın teri ile kazandıklarımızdan ödediğimiz vergilerin çarçur edilişini, ayakkabı kutularındaki paraları, pahalı saatleri, para sayma makinelerini, yandaş ihaleleri, kayırmaları v.s. bildiğimiz bütün bu kötü şeyleri unutabilir miyiz?
12 senedir aynı yüzleri, aynı sesleri, aynı mağduriyetleri, aynı serzenişleri, aynı filmi duymaktan, izlemekten sıkılmadınız mı? Ben çok sıkıldım. Bu kadar şaibeyle, kötü karakter oyuncularıyla dolu bir film izlemek istemiyorum. Daha değişik yüzler görmek istiyorum.
Kendisi de dahil herkese saygı gösteren, gözlerinin içi gülen, sevecen, nezaket ve kibarlık ruhunda olan kişilerle tanışmak, karşılaşmak istiyorum. Karşımda gördüğümde amcam, dayım, ağabeyim gibi hissetmek istiyorum. Onların bana verdiği güven duygusunu hissetmek istiyorum.
Sevgili okurlarım; Tebdili mekanda ferahlık var demiş atalarımız. Mekanı değiştirmeden içindekileri değiştirerek de mutlu olabiliriz. Kötülere, kötülüklere mecbur olmadığımızı gösterelim.
Sevgi ve saygı ile hoşçakalın.