Önce kırlangıçlar, Leylekler, topladı gitti baharın pembesini,
Güneşin sarısını, ağacın yeşilini.
Yerini dolduramayabiliriz giden renklerin ama biz varız dedi
Portakal, mandalina, ıspanak, turp, elma nar.
Kış geliyordu üşüdü hava, soğudu su, gayrete geldi toprak.
Döngü başladı ...
Ne kadar isyan etsek de.
Direnmek değil miydi yaşamak.
?Ha yüreğim ha gayret hele sıkı dur hele sabret ?
Zor günlerde içimden söylediğim o şarkı sözleri gibi.
Bu Kasım´ın bir Hızır´ı da var elbet ...
Eskiler iki mevsime bölmüşler yılı.
Yüz yetmiş dokuzuna Kasım, yüz seksen altısına da Hızır demişler.
Kasımla başlayan zorlu kış günleri.
Yüz beşinci gününden sonra ilk cemreyle baharın ayak sesleri.
Güzel bir halk özdeyişi ile veriyorum müjdeyi.
?Geldik yüze, çıktık düze?.
Hoş geldin, kor ateş namı diğer cemre...
Siz de aldınız mı baharın kokusunu?
Hissetmemek mümkün değil, hala üşüyor sokaklar.
Üflüyor yüzümüze yüzümüze soğuk nefesini doğa anne.
Kapıda bekleyen martın da farkındayım.
Kazma kürek olmasa da kombiler,
klimalar, sobalar henüz işiniz bitmedi.
Olsun ...
Gündüzümüz uzadı mesela, daha bir parlak aydınlığımız.
İlk cemre düştü ya havaya, sırada su ve toprak da var.
Açın yolları bulutlar, size tak olup taçlandırmak yakışır
kırlangıçların gelişini.
Aman diyeyim badem ağacı sık dişini o çiçekler bize lazım,
Çağla badem bereketini bekliyoruz sakın şaşma vaktini.
Koyunlar kuzulasın, yürüsün dallara ağacın ruhu.
Nisan yağmurları yıkasın kışın karını, kirini, pasını.
Hazır doğa tazelenip yenilenmeye durmuşken,
Bir güzellik de insanlık için istesem diyorum.
Düşse cemresi yüreği kasım olanlarımıza
vicdan, akıl,samimiyet,merhamet,
sevgi olsa o ateşin adı, güzel olmaz mı?
Yüreği hızır olanlarımız çoğalsa ve çoğaltsa
sevgiyi,barışı,adaleti.
Her mevsim bahar sevinci olsa yeryüzünde.
Havalar nasıl olursa olsun iyi olsa insanlığın havası.
Güneşin şavkı vursa yüzlere, gönüllere.