S.D.B: Özengin Matbaacılık´ın kurucusu olarak öncelikle kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
Oktay Özengin: 19 Mart 1966 tarihinde Menemen´de doğdum. İlk, orta ve meslek lisesi hayatım Menemen´de geçti. Anne tarafım Girit´ten, baba tarafım Makedonya´dan Menemen´e göç etmişler. Aile bireylerimiz 120 yıldır Menemen´de yaşıyor.
S.D.B: Matbaacılık mesleğine başlangıcınız nasıl oldu?
Oktay Özengin: Matbaacılığa, Menemenli matbaacı Muharrem Balseven´in yanında 10 yaşında çırak olarak başladım. Yıl 1976´ydı. Sonra kalfalık ve ustalık dönemim geldi. Bir şansıma benim dönemimde Muharrem Balseven´in çıkardığı Menemen yerel gazetesi vardı. 1969 yılından beri o gazete yayınlanıyordu. 1997 yılına kadar da yayınlandı. İşte ben de o gazetenin dizgi bölümünde çalışıyordum. Haberlerin dizgisini yaparken haberci olduk çıktık. Ama çok büyük bir merakım vardı gazeteciliğe. Ustamı kıskanırdım haber yaparken, fotoğraf çekerken. O aynı zamanda bazı gazetelerin bölge muhabirliğini de yapıyordu.
S.D.B: Peki sizin gazetecilik maceranız nasıl başladı?
Oktay Özengin:Matbaada çalışırken, Allah rahmet eylesin Oğuz Fırat abim vardı. O Hürriyet Gazetesi Menemen muhabiriydi. O´nun muhabirliği bıraktığını duydum. 1984 yılının Mayıs ayıydı, Hürriyet Gazetesine müracaat ettim. Menemen´de muhabirlik yapmak istiyorum dedim. Onlar da beni araştırdıktan sonra kabul ettiler. İlk Hürriyet Gazetesinde başladım. Aslında daha öncesinde Haber Postasında da haberlerim kendi ismimle olmasa da çıkıyordu. Yani haber yapmasını biliyordum. Meslek lisesinde okurken ben aynı zamanda okulun da fotoğrafçısıydım. Okulda da fotoğraf çekmem Hürriyet gazetesinde muhabirlik yapmama vesile oldu. 1984-85-86 yıllarında Hürriyet Gazetesi´nin Menemen muhabirliğini yaptım. Daha sonra İzmir´de Hürriyet gazetesinin merkezinde muhabir olarak görev aldım. Askere gidesiye kadar orada çalıştım. Askerlik dönüşü İzmir´e ulaşım meselesinden dolayı İzmir´de gazetecilik yapamayacağımı anladım. Çünkü İzmir´e ulaşım gerçekten büyük bir sorundu o dönemde. Ne yapayım, ne edeyim derken rahmetli ustam Muharrem Balseven´in isteğini de kıramadım, yine ustamın yanında Menemen Haber Postası Gazetesi´nde çalışmaya başladım. Hem matbaacılık, hem gazetecilik derken 1988 yılında?Menemen Sanayi Ticaret ve İş Rehberi´ adlı bir kitap da çıkardık. Çok büyük bir ilgi gördü Menemen´de. Ustamla ortaklaşa çıkardık ama tabiî ki emek olarak ben çok uğraştım. O kitap çok talep görünce bunun akabinde ne yapabiliriz diye düşünmeye başladık. Ben, çok küçük yaşlarda rahmetli teyzemde bulunan Menemen´in eski fotoğraflarını almış, özenle saklamıştım. Arada bir çıkarıp bakıyordum. Hatta Menemen Belediye binasının 1949 yılındaki bir fotoğrafı vardı bende, o fotoğrafı alıp o meydana giderdim, bir fotoğrafa bakardım bir meydana bakardım, arada ne kadar değişiklik olmuş diye. Sonra bir gün, matbaada çalışırken yaşlı bir amca geldi, elinde eski öğrencilik günlerine dair tarihi bir fotoğraf vardı. Onu bana göstererek ?Bunu gazetede yayınlar mısınız?? dedi. Bu bende bir ışık uyandırmıştı o zaman. Acaba bu tür başka fotoğraflar var mıdır diye. O amaçla ben önce kendi akrabalarımı, sonra komşularımı, sonra tanıdıkları derken herkese haber bıraktım. Bu arada 1990 yılında ustamı kaybettim ve ardından kendi matbaamı kurdum. 1996 yılına geldiğimizde çevremden edindiğim 40´ı aşkın tarihi Menemen fotoğrafını arşivlemiştim. Bunu nasıl değerlendirebilirim diye düşündüm. Menemen´in tarihçesi bu güne kadar belli bir yere kadar yazılmıştı, ben de bir katkı da bulunayım dedim. Böylece ikinci kitabı yayınladım. Çok büyük ilgi oldu. 2-3-4-5 derken 6. kitabımızı geçen haziran ayında çıkardık. Şu an iki bine yakın belki de geçmiştir Menemen´in tarihi fotoğrafı var. Araştırmalarım büyük boyutlara ulaştı. Yurtiçi ve yurtdışında gittiğim ülkelerde Menemen tarihini araştırma fırsatı da buldum. Halen de araştırıyorum. Birçok yabancı insanla tanıştım. Hala ilişkilerimiz devam ediyor. Onlardan bilgi akışı var. Bugüne kadar biri Kubilay Olayı, diğerleri Menemen tarihi olmak üzere toplam 6 ayrı kitap yayınladım. Ama son kitabım görsel anlamda çok zengin. Hatta dünyada iddia ediyorum ki, belki de bu kadar sayıda tarihi fotoğraf yer alan ender kitaplardan biri. Fotoğraf sayısı olarak 1325 tarihi fotoğraf kullandım. Orta büyüklükteki bir ilçenin tarihini yansıtan 1325 fotoğrafın bir kitapta yer alması bence Menemen için büyük bir ayrıcalıktır.
S.D.B: Yedinci kitap hazırlıklarınız var mı?
Oktay Özengin:7. kitabımı?1922 öncesinde Türk ve Rum İlişkileri´ üzerine hazırlamayı düşünüyorum. Bu konuda ön hazırlık çalışmalarım var. 1922 öncesi Menemen´de 4 bine yakın Rum nüfus vardı. Menemen´in 9 bin nüfus olduğunu düşünürseniz bu ciddi bir sayı. Rumların yanında ayrıca Levantenler, Yahudiler ve Ermeniler de vardı. Bunların dini inancı gereği tabii ki ibadet ettikleri binalar vardı. Bunlarla ilgili çok bilgiye sahibim. 1922 öncesi toplumlar arası ticari, siyasi, kültürel, ekonomik akla gelebilecek ne varsa ortaya çıkarma amacındayım. Ancak işin zorluğu çok. Özellikle yurt dışından sağladığım dokümanların farklı dillerde olması beni tercüme açısından çok zorluyor.
M.B: Yazılarınızda gördüğüm kadarıyla akademik bir çalışmayı sade bir dille herkesin anlayacağı bir hale getiriyorsunuz. Tarihçilerin ya da akademisyenlerin ilgisini çekti mi kitaplarınız? İşbirliği oldu mu?
Oktay Özengin: Çalışmalarım çok ilgi çekiyor. Birçok tarihçi ile tanıştım. Bazılarından bana sürekli bilgi, belge ve doküman geliyor. Sürekli bilgi alışverişi içerisindeyiz. Medyada televizyon programlarına çağırıyorlar. Gazete ve dergiler için röportajlar veriyorum. Kısaca bu sayede Menemen tarihini anlatma imkanı buluyorum.
M.B: Belli ki büyük bir aşkla, severek yapıyorsunuz bu işleri.
Oktay Özengin: Kesinlikle. Mesela o kadar işin içine girmişim ki, Kubilay kitabını yazarken Kubilay´la tanıştım rüyamda. O kadar içime işlemiş. Kubilay olayı konusunda çok iddialıyım. 12 sene araştırdım. Geleceğe dönük çalışmalar da yapıyorum. Yaklaşık 6-7 seneden beri Menemen´in bütün tarihi binalarını fotoğrafladım. Rum evleri, eski Osmanlı evleri hepsi şu an arşivimde mevcut. Bununla birlikte video çekimleri de yapıyorum. Daha geçen hafta arabama fotoğraf makinesi koydum, video tuşuna bastım,Menemen içinden Buruncuk´a kadar gittim, geldim. Binaları, arazileri, yollardaki her şeyi kaydettim. Neden? Büyük bir yapılaşma içerisindeyiz. 20 sene sonra o yeşillikleri göremeyeceğiz. Ayrıca, yeni yapılan bir binanın da her aşamasını fotoğraflıyorum. Temel amacım geçmişi unutturmamak, gelecek nesillere aktarmak. Tarihe not düşmek. Bugün yazdıklarım belki 200 yıl sonra birilerine kaynak olacaktır.
S.D.B: Peki üniversite tahsiliniz var mı?
Oktay Özengin: Üniversitede gazetecilik fakültesini kazanmak için her şeyi yaptım ama ben meslek lisesi çıkışlı olduğum için üniversite kazanma şansım çok düşüktü. Bizim dönemimizde bizlerin görmediği bir çok dersten soru çıkıyordu. İnatla, 7 kez üniversite sınavına girdim sadece gazetecilik okumak için. Her defasında birinci sınavı kazanıp, ikincide elendim. Bu nedenle de üniversiteye gidemedim tabii. Kısmet değilmiş yani.
S.D.B: Yazarlık hayatınızda sizi etkileyen kişiler varmıdır?
Oktay Özengin:Tabii ki var. Birincisi Akgün Kırtasiye sahibi rahmetli Osman Akgün´ün babası Halil İbrahim Akgün. Menemen´in ilk fotoğrafçısıdır. O´nun çektiği fotoğraflar olmasaydı benim 6 kitap yazmamın, 11 sergi açmamın ve Menemen tarihini anlatmamın imkanı yoktu. 1926 yılından itibaren çok güzel fotoğraflar çekmiş. Yazıyı destekleyen fotoğraftır ve fotoğraflar da asla yalan söylemez. O fotoğraflar bana çok destek oldu. Son kitabımı Halil İbrahim Akgün´e ithaf ettim zaten. İkinci önemli konuya gelelim. Donanımlı olabilirsiniz, projeleriniz de güzel olabilir ama evdeki eşinizin bu işe gönlü yoksabu çalışmaları zor yaparsınız. Eşim eğitimci olduğu için başından sonuna kadar bana hep destek çıktı. Kitaplarım basılmadan önce son kez gözden geçirmeleri hep o yaptı. Eşim konusunda çok şanslıyım. Hakkını yiyemem bu konuda. Çünkü bu iş çok feragat istiyor. Ailenizle birlikte gezmekten, eğlenmekten, dinlenmekten vazgeçiyorsunuz çünkü.
M.B: Ciddi bir çalışma yapıyorsunuz, Kültür Bakanlığından destek almayı düşündünüz mü?
Oktay Özengin: Gerek kalmıyor. Çünkü, başta Menemen Belediyesi olmak üzere sivil toplum kuruluşlarımız, esnaflarımız ve halkımız bizi her zaman desteklemişlerdir. Bu konuda hiçbir sıkıntımız yok. Önce eserimizi ortaya çıkarıyoruz, sonra tabiri caizse görücüye sunuyoruz. Sonuç her zaman olumlu oluyor.
M.B:Bunların yanında matbaacılık apayrı bir iş, kendi mekanını ne zaman açtın?
Oktay Özengin: 1990 yılına geldiğimizde, hem matbaacılık yönünden belli bir birikimim olmuştu, hem de çevrem çok genişlemişti. Dedik ki, bunun ikisini birleştirelim ve bölgesel bir hizmete başlayalım. Kendi matbaamızı doğum günümde kurdum, 19 Mart 1990 yılında. Hoş bir tesadüf oldu bu hafta sonu matbaamızın 27. kuruluş yıldönümü.1990 yılında Savcı Bahri Bey Caddesinde 30 m2 dükkanda başladım. 1996 yılına kadar o mekanda hizmet verdik. Ben işe başladıktan bir ay sonra büyük kardeşim Hakan, iki sene sonra da küçük kardeşim Serkan bana katıldı. Yani aile firması olduk. O günden bu güne işlerimizi sürdürüyoruz. 1996 yılında Kumru Sokak´ta kendi dükkanımıza geçtik. 2000 yılında da Atatürk Caddesinde bulunan bugünkü mekanımıza geçtik. Şirketimiz, işinin ehli elemanları ve güçlü makina parkuru ile Menemen, Foça, Aliağa gibi yakın çevrenin yanı sıra İzmir´in birçok bölgesindeki firmalara hizmet veriyor.
M.B: Yaptığınız işte özel bilgisayarlar (mac) ve programlar kullanıyorsunuz? Bunları nasıl öğrendiniz?
Oktay Özengin: 1990 yılında matbaayı açınca daha bilgisayar, mouse bile yokken, biz de bilgisayar vardı. Bilgisayarlı sisteme geçiş yaptık. Programların tamamı İngilizce, sözlüğe baka baka, deneme yanılma yöntemi ile programlara hakim olmaya başladık. Biri gelip öğretmedi veya kursa gitmedik. Ben başladığımda bilgisayar kursları zaten yoktu. Menemen´de bilgi alışverişi yapacağım kimse de yoktu. 1990 yılında aldığım bilgisayarı halen saklıyorum. Bir müze açılırsa vereyim diye.
BİZDE KALANLAR
Fonda ritmik bir melodi ile çalışan baskı makinalarının sesi. Havada kesif bir mürekkep kokusu. Her zamanki güleç tavırlarıyla karşıladı bizi Özengin kardeşler. Üç kardeşin işlettiği matbaadayız. Oktay Bey Girit ve Makedonya´dan gelen aile köklerini, mesleğe başlama hikayelerini özenli bir kronolojik sıralama ile anlatıyor. Ne de olsa o bir araştırmacı yazar, mekanlar, kişiler, tarihler hepsi yerli yerinde ve zamanında alıyorlar sohbetteki yerlerini. Günlük rutin baskı işleri, olağan sürecinde devam ederken bu mekanda tarihe notlar düşülüyor. Çocuk yaşlarda çıraklıkla başlayan matbaa işi, muhabirliğe duyulan ilgi ve fotoğraf aşkı Oktay Bey´in araştırmacı kişiliği ile birleşince ortaya on bir fotoğraf sergisi ve altı değerli kitap çıkmış, yedincisi de yolda. Hepsi ciddi araştırmalarla, tarihin izi sürülerek oluşmuş. Geçmişi unutmamak ve geleceğe notlar bırakmak adına verilen emekler. Her şey Rahmetli Halil İbrahim Akgün´ün çektiği fotoğraflarla başladı derken o ilk kıvılcımı ateşleyen Halil Amca´ya minnetini; Menemen esnafı ve kurumları her zaman destek verdiler diye anlatırken vefayı; onun desteği olmasaydı derken eşinin gösterdiği uyum ve anlayışın kıymetini; rüyamda Kubilay´la tanıştım derken de bir kitaba başladığında nasıl kendini adadığını anlatıyor aslında. İşini hobiye; hobisini işine dönüştürmüş, aile hayatı ile iş hayatını uyumla harmanlamış Oktay Bey´e, eşine ve kardeşlerine huzurunuz, bereketiniz daim olsun diyor ve yeni eserleri merakla beklediğimizi de söylemeden geçemiyoruz.