Yetmişli yıllarda Menemen´de birçok aile yaz aylarını
üzüm bağlarında geçirirdi. Bizde de durum böyleydi.
Okullar kapanınca bağ evlerine taşınır eylüle kadar
dönmezdik. Çocukluk anılarımda toprak, doğa,
dalından yenen meyveler, üzüm kasalarında kullanılmak
üzere gelen kilo ile alınmış gazetelerden takip ettiğim bir dünya,
bir de gökyüzüne bakarak kurduğum hayaller var.
Çiğli Havaalanından kalkan uçakları
Menemen ovasının kızgın kumlarından kaçarak
uzandığım asma gölgelerinden izlerdim.
Bir gün bu uçaklara bineceğim, Avrupa´ya, Paris´e gideceğim derdim.
Sekiz yaşlarında bir çocuk için hem de o yıllarda şaka gibi bir şeymişim.
Ben o uçaklara bindim. O şehirleri gezdim.
Bu ve benzer pek çok hayalimi yaşama fırsatı bulduğum
için hep şükran duydum.
Kardeşimin bana Şükür Abla demesi bu yüzdendir.
Onun içindir ki hayalleri olan insanları severim.
Hayallerinin peşinden giden mücadeleci insanlara saygım büyüktür.
Hedeflerine ulaşmış insanların yüzlerindeki dinginliği tanırım.
Emekle verilen mücadelelerin haklı gururunu,
naif bir alçak gönüllülükle taşımayı bilen insanlardır.
En çok ihtiyacımız olan da bu değil mi?
Ne istediğini bilen, samimi, çalışkan, donanımlı,
iyi niyetli aklı selim yetişkinler.
Sevgi dilinde birleşen, insana, doğaya saygılı, üreten bir toplumun
mutlu insanları olmak hayal değil; ancak bir hedef olabilir.
İnanıyorum ki o günler çok da uzak değil.