MENÜ
İzmir 35°
Menemen'in Sesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
HAYAT EVE SIĞAR MI ??
Levent Sarsıncı
YAZARLAR
30 Aralık 2020 Çarşamba

HAYAT EVE SIĞAR MI ??

Merhaba.
Şu anlatacağım konuyu mahkemelerde işi olanlar hemen anlayacaklardır. Davalı olan taraf bir kamu kurumuysa davanın uzaması için savunma dilekçesini uzatır da uzatır, ilgili ilgisiz bir çuval ek belge koyar. Dosyayı hakimlerin savcıların gözünü korkutacak bir yoğunluğa ulaştırır. Ödev için verilmiş çok kalın bir kitabın öğrencinin gözünde büyümesi gibi. Hakimler, savcılar önlerine yığılan bu belge enkazını görünce hep yaptıkları şeyi yapıyorlar. Dosyanın incelenmesi, bilirkişi raporunun istenmesi diye başlayan, bir duruşma tutanağıyla birlikte yıllar sürecek bir davanın aylar sonrasında görülecek duruşma tarihini belirlerler. Yani davayı hep ileri tarihlere ötelerler. O gün duruşma tarihine kadar bekleyenler davacılar için zaman anlamsızlaşır.
O yeni duruşma tarihi verilene kadar ki tüm duygular havada kalır. Dosyayı şişiren karşı tarafın temsilcileri ne yaptığını gayet iyi bilir ve sizi içine düştürdükleri bu mutsuzluk, belirsizlik karşısında kıs kıs gülümser. Böylece ne zaman nerede, nasıl sonuçlanacağı belli olmayan uzun bir davanın fitili ateşlenmiş olur. Çünkü her duruşma tarihinde zaten çöp kutusuna çevrilmiş dava dosyasına yenileri eklenir. Okuyacak hakimlerin, savcıların işi iyice güçleştirilir. Böylece sonuçlanamayan, sürekli ertelenen duruşma tarihleri nedeniyle mahkemelerin iş yükü altından kalkılamayacak bir hale gelir. Ne sizin nede başkalarının adalet beklentileri bir türlü gerçekleşemez.
Böylece herkes adalet önünde mağdur olur. Ya da mağdur edilir.
Adalet gecikir ve bu sıradan bir duruma dönüşür.
Derler ya; “Geciken adalet adalet değildir” diye. O zaman da adalete duyulan güven dibe vurur.

Şimdi gelelim asıl meseleye.

Ülke gündemi ve problemleri de tıpkı mahkemelerde yaşanan bu dava dosyaları gibi. Öylesine yapay olaylar üretiliyor ki siz yaşanmakta olan en ciddi sorunun özünü kavrayamıyorsunuz bile.
Ve hep birlikte ister istemez bu oyunun içerisinde buluyoruz kendimizi.
Oysa ciddiyetle ele alınması, detaylı ve derinlemesine tartışılması gereken konuları yüzeysel olarak bile konuşamadan yeni gündem fırtınası içerisinde kaynayıp gidiyor.
Ben bu oyuna alet olmamak için bundan sonraki yazılarımı farklı bir yöntemle yazacağım. Her konuyu kendi özelinde ele alarak, başka hiçbir konuya boğmayarak yazmaya çalışacağım.

Yazılarımda yerel ya da genel gündeme dair önemli konulara odaklanarak paylaşacağım.

İşe sağlık emekçileri ve onların süre gelen sorunlarıyla başlamanın doğru olacağını düşünüyorum.

Sağlıkçıların Covid-19’a yakalanma riski toplumun geneline oranla 14 kat daha fazla. Sağlık personeli yetersizliği yüzünden hasta olan sağlıkçıların çalışmaya zorlandıklarını kendi beyanlarından, pandemi koşullarında sağlıkçılara karşı şiddetin katlanarak arttığını az sayıda sosyal medyada paylaşımlardan öğreniyoruz.
Bununla birlikte kullandıkları kişisel koruyucu ekipmanın yeterince kaliteli olmaması nedeniyle sağlık çalışanlarını Covid-19 virüsü karşısında büyük risk altında çalıştıklarını görüyoruz.
Sağlıkçılar bu zor durumda genel olarak yorgun, mutsuz ve umutsuz.

Sağlık-İş Genel Başkanı Bacaksız sağlıkçıların yaşamakta olduğu durumu şu sözlerle anlatıyor. Sağlıkçıların bu salgında en ön saflarda, en yüksek risk grubunda ve hastalığa en yakın temasta oldukları unutulmamalı. Büyüyen ekonomik sorunlar da bunun cabası.
 İktidar sağlık çalışanlarının yaşamakta olduğu bu sorunlara karşı kör, sağır ve dilsiz
diyor.

İşte bazı sağlık çalışanlarının Corona virüs mesailerine dair söyledikleri…

Mesleğimiz itibariyle hastalığın merkezindeyiz. Elbette sağlık çalışanları olarak kaygılı ve huzursuzuz. Ancak mesleğimiz ve ettiğimiz Hipokrat yemini her şeyden önce geliyor. Huzursuzluğumuzun nedeni sadece kendimiz değil, yakınlarımıza bulaştırma riskimizden kaynaklanıyor.
Biz de işin ciddiyetini ve tehlikesini her geçen gün dünyayla birlikte öğreniyoruz. Bütün dünyada diğer meslek grupları evlerine çekilip kendilerini korumaya alırken sağlık çalışanları olarak bizler daha fazla mesai yapmak zorunda kaldık.
Poliklinik hizmetlerimiz neredeyse durdu. Bir anlamda sağlık hizmetleri tümüyle Corona virüse endekslendi. Hastanelerde Corona virüsü kapma riskinin en fazla yaşandığı yerler acil servisler olduğunu belirten acil servis hekimleri sorunu şöyle anlatıyorlar; “Corona virüsü nedeniyle halkımızda bu konuda haklı bir tedirginlik var. Mevsimsel olarak ateşli hastalıkların sık görüldüğü bir dönemdeyiz. Corona virüs endişesi nedeniyle ateş şikâyeti olan hastalar panik halde acil servisimize geliyor. Biz de sağlık çalışanları olarak risk altındayız. Halkımızın da bu konuyu ciddiye almasını, mümkünse evlerinden çıkmamalarını, hijyene her zamankinden daha fazla dikkat etmelerini tavsiye ediyoruz diyorlar.

Bir başka sağlık çalışanı ise şunları söylüyor; biz ailelerimiz için, ailelerimiz bizim için endişeleniyor. İnsanların mümkün olduğunca evlerinde kalarak, hastalığı çevrelerine bulaştırmayarak bize yardımcı olmalarını istiyoruz diyor...

Salgın ile ilgili hala gerçek bir tedavi yok.
Aşı ve aşılamayı konuşuyoruz. Bir yandan da virüsün mutasyona uğradığı haberleri geliyor. Aşının tam olarak sonuç verip vermeyeceği de tam olarak bilinmiyor. Aşı işe yarasa bile bu aşılama sürecin nasıl işleyeceği, ne kadar zaman alacağı ve dünyanın bu beladan ne zaman kurtulacağı henüz belli değil. Bir yandan da hastalığın yayılmaya devam ettiğini biliyoruz. Bu durumda sağlık çalışanlarının mevcut yoğunluğu her geçen gün arttığı ve bu artışın uzun bir süre daha devam edeceği çok net görünüyor.

Virüsten hayatını kaybeden sağlık çalışanlarımızın sayısı 300’ü geçti. Siyasi iktidarın veri paylaşımı konusundaki tutumu toplumun tüm kesimlerinin sağlığını tehlikeye atacak nitelikte. İnsanlar problemin gerçek boyutlarını kavrayamadığı için rahat davranıyor.
Böylece hastalığı her yere bulaştırıyor. Bu durum sağlıkçıların üzerindeki yükü iyice arttırıyor. Sağlık çalışanlarında salgın semptomları görülse bile Covid-19 testi pozitif çıkana kadar görevine devam etmeleri isteniyor. Oysa bu durum bile hastalığın yayılmasını artırıyor.

Birçok ilde Aile Sağlığı Merkezi çalışanlarına ödeme yapılmadığını, salgının ilk günlerinden bugüne kadar büyük bir özveriyle çalışan sağlık emekçilerinin çalışma koşullarının çok kötü olduğunu, bir an önce yeterli sayıda sağlık çalışanının istihdam edilmesi, personel açığının acil kapatılması gerekiyor. Sağlık emekçilerinin sürekli dile getirdikleri Covid-19’un meslek hastalığı listesine alınmasıyla ilgili taleplerinin ciddiyetle ele alınıp, değerlendirilmesi gerekiyor.

Tuhaf biçimde salgınla ilgili gerçek veriler hükümet tarafından paylaşılmıyor. Hastalar evlerine gönderiliyor! Bu koşullarda salgın yayılması nasıl önlenebilir. Alınan önlemler inandırıcı ve ikna edici değil. Ekonomik koşullardan dolayı tam kapanma uygulanamıyor.
Evde kalın denilen insanlarımız için, kapanan iş yerleri için gerçek anlamda önlemler alınamıyor.
Herkes salgın ve çaresizliği ile baş başa kalmış durumda.
İnsanlar bu salgın döneminde maruz kaldıkları ağır ve depresif ekonomik sorunlar altında Corona korkusunu çoktan aştı.
Sizin için Corona’ya yakalanmak mı yoksa işsiz kalmak mı daha korkunç olur? diye sorulduğunda; büyük çoğunluk işsiz kalmak diyebiliyor.

“Bu koşullarda hayat eve sığar mı?”

Hepimiz sağlık emekçilerimizi alkışlıyoruz.
Onlar kahramanlarımız diyoruz.
?
İltifatlarımızla onları yere göğe sığdıramıyoruz.
?
Ve hep o klasik söz dökülüyor ağzımızdan;

“Biz sağlıkçılarımızın hakkını ödeyemeyiz!”
Siz hele bir deneyin!..


Tüm insanlığa 2020’yi unutturacak kadar güzel bir yıl diliyorum.

Sevgi ve Saygılarımla…

 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Hasan Burgazlı
 30 Aralık 2020 Çarşamba 21:40
Teşekkür ederim ağzına sağlık levent maalesef menemen de yasaklara uyulmuyor hükümet meydanında 65 yaş üstü çok var ben işim olmadığı sürece çarşıya inmiyorum
 Dr.Hüsrev Çetin
 30 Aralık 2020 Çarşamba 20:34
Levent bey duyarlılığınız için tebrik ve teşekkür ederim. Bu görünmeyen bir düşmana karşı bir savaş. Cephede en önce sağlık çalışanları. Bırakın destek olmayı, bu dönemde Türk Tabibleri Birliği kapatılsın bile dediler. Nöbetlerinden kumandaları gördük. Ekmek arası, İnce bir dilim kaşar. Hasta olan her 10 kişiden biri sağlık çalışanı. Ölen her100 kişinin 1.2 si sağlık çalışanı. Aynı nüfusta olduğunuz, Almanya ile kıyaslandığında onlardaki sağlık çalışanı ölümü bizim onda birimiz. Bu neyi gösteriyor. Yeterince önlem alınmadığını. Eğer bu savaş en az hasarla bitecekse, sağlık çalışanlarının çalışmasıyla olacak. O zaman, onların daha az ölmesi için gereken yapılmalı. Sağlıkçılar yorgun, moralsiz. Herkes bilmelidir ki, sağlık çalışanları , ölürse, biz de ölürüz. Saygılarımla.
 LÂLE TEMEL
 30 Aralık 2020 Çarşamba 15:52
Duyarlılığıniz için sonsuz teşekkürler ama duyan varmı bilmiyorum
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Menemen'in Sesi