Bayramın son gününü de bitirmiş, üzerimizde tatil rehaveti, geniş aile ile dolu dolu geçmiş günlerin huzuru ve tatlı yorgunluğu var. Sabah anne evinde uyandık. Kardeşim Adana’ya, yeğenim İstanbul’a dönüş için geri sayıma başlamış, abim çoktan Antalya yoluna revan olmuş. Torunumun sıcacık elleri avuçlarımda market yolundayız. Kalabalık kahvaltı yapılacak sayılı günümüz kalmış hakkını vermek gerekir. Anlayacağınız huzursuz olacağım paronoik sanrılar hissedeceğim bir durumum yok. Balkonda sabah kahvesi içerken, market yolunda hatta mutfakta işlenirken içimi kemiren bir merak ve huzursuzluk var. O genç kim? Klasik Melek! Böyle durumlarda yapacağım belli. Mutfaktan hızlıca sokağa çıktım ve beni huzursuz eden durumla yüzleştim. Bilmece gibi konuştuğumun farkındayım; niyetim sizi meraklandırmak değil. Sadece süreç nasıl işledi bir çerçeve çizmek istedim. Gencin karşına geçiverdim. Elinde kürek ve süpürgesi öylece kalakaldı. Otuzlu yaşlarının ortalarında, sakin görünüşlü, açık kumral, çok da iri sayılmaz. Pardon! Belediye çalışanı mısınız? diye sordum. Yooooo değilim dedi, garipsemiş bir edayla. Neden sabahtan beri sokağı süpürüyorsunuz, üstelik aynı bölgeyi uzunca bir süredir? Çünkü kirli dedi. Başka kim süpürecek ki! Bu sokakta mı oturuyorsunuz çünkü sizi daha önce görmedim. Cevap yine hayır. Arka sokaklardan biri. Neden kendi sokağın değil de burası? Cevap: buradan oraya gider çöpler. Ben sizin niyetinizi bilemem, bir evi mi gözetliyor sunuz? Başka bir amacınız mı var? Kimsiniz siz diye soruverdim. Bu arada iki beyefendi yanımıza geldi, annem az ötede kaygılı izliyor, kardeşim balkonda ne olduğunu anlamaya çalışıyor. Neyse ki gelen komşular genci, ailesini tanıyormuş ve bana hak vermekle birlikte kişinin zararsız olduğuna kefil oldular. Eve döndüğümde annemden sağlam bir fırça yediğimi itiraf etmesem de zaten siz tahmin edersiniz. Ya bana zarar verseydi? Soru bu. Sonrasında çok kötü hissettim kendimi. Genç kızlığımda sokakları boydan boya süpürüp yıkadığım günler ve o günlerin masunluğu geldi aklıma. Biz ne ara bu kadar güvensiz bir toplum olduk? Masumiyetimizi kaybedeli kaç mevsim geçti. Benim o temiz duygularla siz de süpürün herkes yapmalı diyen gence bir özür borcum; tekrardan eski değerlerimizi hatırlamaya ihtiyacımız var. Yaşadığımız toplumsal ve kültürel erozyonu durdurmak ve yeniden temel insani değerlerimizi masumiyetimizi hatırlayıp hayata geçirmeye çok ihtiyacımız yok mu? Geç hiçten iyidir diyorum; siz ne dersiniz?