Sabah güne haberlerle başlamak gafletinde bulundum. Zamlar, tacizler, insana yakışmayacak hal ve gidişler. Bir meczup kendini yakmış, başkası anadan üryan ortalığa salınmış. Askeri operasyonların ayak sesleri, savaş çığırtkanlığı beyanları. Kocaman bir ateş çemberi. İçinde yangın, dışında yangın. Bir gariplikler silsilesi. Gidip yeniden yatsam ve uyusam dedim. Henüz karga kahvaltısını yapmadan bu kadarı fazla geldi. Oysa yeni ayın yeni enerjisini hissederek kalkmıştım. Benim gibi iflah olmaz bir iyimserin bile hissettikleri bunlarsa; sahi biz ne yaşıyoruz? Yok yok gidip bir kahve yapayım, penceremi açayım, varsayayım ki yeni kalkmışım. Şöyle bir geçmişe bakayım. Devasa bir pandemiden çıkmışız, kışı arkamızda bırakmışız, dünde kalmış sayısız zorluklar biz neler atlatmışız. Şimdi size bir sırrımı vereyim, nasıl olsa biz bizeyiz. Hayat üzerime üzerime geldiğinde, umudumun kalesinin surları sarsılmaya başladığında, bu duygularla başa çıkmanın bir yolunu bulurum, yoksa nasıl çıkarız karanlıktan aydınlığa. Şu an bu yazıyı okuyorsanız siz de bunu başarmışsınız demektir ve çıkmadık canda her zaman umut vardır. Neyse konuyu dağıtmayalım. Nerede kalmıştık? Bir sırrımı paylaşacaktım. Bu benim sorunlarla başa çıkma yöntemlerimden biri aslında. Kendimi kötü hissettiğimde aklıma ilk gelen geçmişte yaşadığım beni en çok üzen, en çok yoran, karanlığa çeken anları ve sebep olan insanlık hallerimi, kişileri düşünürüm. O duygudan çıktıysam, o zordan kurtulduysam bunu da atlatacağım derim. Bunu ister kişisel ister toplumsal alın neleri aştık bunu da aşarız. Yeter ki kim olduğumuzu, sahip olduklarımızı, nelerden vaz geçtiklerimizi ve ne pahasına olursa olsun nelere dört elle sarıldığımızı unutmayalım. İşini, sevdiğini, parasını her şeyini kaybedebilir insan, ancak herkesin onu ayakta tutacak bir değeri, inancı tutunacak bir dalı vardır. Dün bir etkinlikte değerli arkadaşım mesleğindeki tecrübesine güvendiğim Psikolog Ahmet Konya bağımlılıklar için bir tanımlama yaptı: “Sorunlardan kurtulmak için tutunulan yanlış çürük dal.” Bu ister bir madde ister bir alışkanlık ya da bir duygu, bir insan olsun hiç fark etmez. Yeter ki tutunduğumuz dallar sağlam ve niyetimiz temiz olsun, illaki aydınlanır gelecek.