KOSGEB mi?
KOSGEB kelimesinin anlamı, Küçük ve Orta Ölçekli Sanayiyi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı’dır. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere bu kurum girişimcileri desteklemek amacı ile kurulmuştur.
Böyle resmi dille yazılmış bir tanımlamayı okuyunca insan bir duruyor. Biraz mesafeleniyor değil mi?
Ancak konu ile ilgili doğru bilgi alabileceğiniz deneyimli bir rehber eşliğinde girişimciler için çok ciddi katkı sunan bir organizasyon olduğunu göreceksiniz.
Bu konuda bir dostumun başlamadan önceki ve başladıktan sonraki deneyim ve düşüncelerini sizlere aktarmak istiyorum.
Bu işi yapmaya karar verdiğimde aklıma hep o “OF” dedirten süreçler geliyordu.
Nedir onlar?
Gidip bir KOSGEB anlaşmalı kursa kayıt yaptırmam gerekecek. Sonra kendi kurs dönemimi bekleyeceğim. Benim gibi ihtiyaçları, kaygıları ve beklentileri olan insanlarla aynı sınıfta birkaç hafta yüz yüze eğitim alacağım. Sonra sınava gireceğim.
Bu yaştan sonra “ya olmazsa” korkusu yaşayacağım.
Ya katılım sertifikasını alamazsam, bütün planlarım, hayallerim uçup gidecek korkusu sarıyor insanı.
Tüm bunlar yolunda gitti ve sertifikanızı aldınız. Sonra da işin yok, onay alacak bir proje belirle… Arkasından proje hazırlık dönemi, sonrada projenizin değerlendirme stresini yaşayacaksınız. Yazarken bile bitmek bilmiyor.
Ayrıca belli bir yaştaysanız, toplum önünde tanınan bilinen biriyseniz işler daha da güçleşiyor. Sanki bu kurslara sadece gençler ve kadınlar katılabilir gibi bir algı ve önyargı var. Üstüne üstlük birde sizi tanıyan, bilen meraklıların sorularıyla muhatap oluyorsunuz. Canınız sıkılıyor. Geçmişte bu sınavlara katılanlar tüm bu anlatmaya çalıştıklarımı bilirler. Diyordu.
KOSGEB eğitimlerine başlamadan önceki düşünceleri yukarıdaki gibiydi.
Bu kaygılarını bana anlattı.
Ben de konuyu bir arkadaşımıza danıştım. Onun yönlendirmesi ile süreci başlattık. Dostumun şirketini kurmakla ilgili biraz da acelesi vardı. O yüzdende katılsam mı, katılmasam mı diye iki arada bir derede kalmıştı. Eğer geçmişteki gibi birkaç hafta sürecek bir kurs ve sınav dönemi olacaksa bu iş zaten yatacaktı.
KOSGEB danışmanı arkadaşım, kendisi ile iletişime geçti.
Pandemi dönemi ile birlikte bu sınavların artık yüz yüze bir sınıf ortamında değil, E-devlette kolaylıkla girilebildiğini, birkaç günlük bir planlama ile de sonuçlandırılabileceğini söyledi.
Başta ben de bir tereddüt ettim. Çünkü KOSGEB’de, kullanılacak kaynakta ciddiydi.
Neden bu kadar basitleştirmiş olsun ki diye düşündüm?
Sonra dostum, hafta sonu e-devlet hesabından girerek bir gecede kursu tamamlamış. Gayet de başarılı olmuş.
Bence asıl önemli olan ve paylaşılması gereken bu bir günlük yoğun kurs sürecinde edindiği deneyim ve kanaat.
Bu yazımda biraz onlardan da bahsetmek istiyorum.
Kurs sizin tüm zamanınızı işgal etmiyor.
Hiç kimse dikkatinizi dağıtmıyor.
Anlamadığınızda aynı dersi tekrar tekrar izleyebiliyorsunuz.
Her dersin sonunda o dersle ilgili sınava giriyorsun.
Aynı sınava puanınızı yükseltinceye kadar tekrar tekrar girebiliyorsunuz.
Bu arada da farkında olmadan anlatılanları pekiştiriyor ve gerçekten öğreniyorsunuz.
İşin güzel yanı dersi kıramıyorsunuz, dersleri atlayamıyorsunuz.
Bir ders bitmeden diğerine geçemiyorsunuz.
Dersi tamamlamadan sınav olamıyorsunuz.
Sınav sonucu sizi tetikliyor. Sonra farklı derslerde sınavı birkaç defa daha deniyorsunuz. Bir de bakıyorsunuz ki konuyu gerçekten anlamışsınız. Çünkü sınavdan aldığınız notlar yükseliyor. Yaptığınız yanlışları görünce biraz kızıyorsunuz. Çünkü tamamen dikkatsizlikten yapılmış yanlışlar. Bu da biter mi dediğiniz sınav bir de bakmışsınız bitmiş. Tebrikler eğitiminizi tamamladınız diye bir mesajla karşılaşıyorsunuz. Aynı mesajda katılım sertifikanız elektronik olarak düzenlenecek ve aynı biçimde adresinize ulaştırılacak deniyor. Sonra da bu eğitimlerle ilgili bir değerlendirme isteniyor. Ben de bu konudaki memnuniyetimi çok net biçimde belirttim. Evet kursu bir günde bitirmek istediğinizde 6 - 7 saat alıyor ama buna değiyor.
İşin ilginç ve güzel yanı, bildiğimizi sandığımız kavramların çoğunu aslında bilmediğimizi görmemiz ve doğrusunu öğrenme imkanı bulmamız. Size aslında bu sürece başlarken ne olduğunuzu, neyin içerisine girdiğinizi, önünüze çıkabilecek sorunlardan ve bu süreçlerden geçerek nasıl sonuca gideceğinizi öğretmeye çalışıyorlar. Düşünebileceğiniz tüm detayları, aklınıza gelmeyen tüm olasılıkları sırasıyla anlaşılır, sade ve net dille anlatıyorlar.
Benim için gerçekten ilginç ve öğretici bir deneyim oldu… Diyordu dostum.
Bu işin ilk ve en can sıkıcı ayağıydı.
Şimdi işin ikinci ayağı var. Proje hazırlama, sunma ve sonuçlandırma. İşin bu aşamaları da geçildikten sonra kendisiyle bu kısımları da konuşup sizinle paylaşmayı ümit ediyorum.
Eminim bu deneyim sizlerin de ilgisini çekecek.
Ya kendiniz, ya eşiniz, ya çocuklarınız, ya bir dostunuz, ya sevdikleriniz için belki bir fırsat olacaktır. Bilmek insanı cesaretlendirir.
Muhtemelen bazılarımız hemen bu süreci başlatmak isteyeceklerdir. Zaten KOSGEB’in amacı da bu.
Bu yazı ve sonraki konu ile ilgili yazacaklarım da bu hizmetin daha fazla girişimciye güç vermesi için…
Sevgi ve Saygılarımla...