Azeri kızın açtığı gözlemelerden yemek için sıradayım.
Arkamda üç beş Suriyeli delikanlı.
Onlar da bizim gibi birkaç gün tatil için gelmişler.
Sabırsızlar nasıl olmasınlar? Çok acıkmışlar.
Ne de olsa bir önceki gün o havuz senin, bu havuz benim yüzdüler.
Çamur banyoları, Türk Hamamı illaki masaj falan da yaptırmışlardır.
Akşam da canlı müzik eşliğinde kız arkadaşlarıyla,
dansözle ciddi efor sarf ettiler.
Ülkeleri yanıyor`; onlar taranıyor.
Yer Denizli Türkiye Cumhuriyeti Toprakları.
Facebook durum mesajında bir arkadaş paylaşmış:
?Trafik ışıklarının altında sırılsıklam iki Suriyeli çocuk.
Ellerinde selpakları satmak için arabamın camına geldiler.
Nerelisiniz diye sordum AFRİN dediler. Çok tuhaf oldum.
Onlara para verdiğim için büyük bir sevinçle yanımdan ayrılırken
ben tarifsiz duygularla lanet olası İzmir trafiğinde yoluma devam ettim.
Onlara merak etmeyin çocuklar yakında evinize döneceksiniz diyemedim.
İçimde kaldı.? diye yazmış.
Ben öyle demiyorum. Diyemiyorum.
Suriye´yi görmüş biri olarak şöyle diyorum.
Fakir için fark etmiyor ha Suriye´de dilenmişsin, ha Türkiye´de.
Tuzu kurularınız orada da sefadaydı, şimdi aynı düzen burada da devam ediyor.
Sadece aynı utanç tablosunun farklı köşelerindeler.
Merak etme çocuk Mehmetçik senin adına da savaşıyor.
Yaşlı, çocuk, korunmaya muhtaç olanlarını anlıyorum da,
Ülkesi savaştayken ülkemde her bir köşeyi tutmuş genç yaşlı
Suriyeli erkeklerin varlığından inanılmaz rahatsızım.
Bir de bizim gençlerimizin sınır ötesinde ölümle yüz yüze
savaştıklarını biliyorken.