Duşunu almış mis gibi ütülülerini çekmişsindir.
Üstelik taptaze yeni bir güne başlamışsındır.
Dinç, dingin, tertemiz. Dalarsın hayatın içine.
Yolunda mutlu mesut ilerliyorken; pervasız bir sürücü,
dalar su dolu çukura ve üzerine sıçratır çamuru.
Yağmur yağar ıslanırsın.
Rüzgar tozu dumana katmış arada sen de kaynamışsındır.
Ya da tamamen senin dikkatsizliğinle üzerine dökmüşsündür
yediğin, içtiğini. Bilememişsindir oturduğun yerin hijyenini.
Nerde kaldı o ütülülerin?
Gençlikte böyledir işte.
Kaygısız atıldığın yollar,
Umursamadığının toz, boran artık sana tecrübe olarak dönmüştür.
Sonra yolda yürürken daha dikkatlisindir.
Su birikintilerinden uzak durmayı öğrenmişsindir.
Bilirsin orada durmaman gerektiğini.
Rüzgara, yağmura önlemin; yemeğe içmeye dikkatin vardır.
Gün sonuna ulaştığın gibi.
Yetişkinler dünyasına biraz yorgun, biraz hasarlı girersin.
Büyük Usta Aziz Nesin demiş ya:
Bütün genç kızlar çok tatlı, çok güzel; bu cadı kadınlar nereden geldi?
Biz ona yaşanmışlık diyoruz.
Bir kereden çok şey olur. Sınırlar delinir; mesafeler aşılır.
O ilk adım sonrakilerin başlangıcıdır.
Gençlikte öğrenirsen iyi çitlerin iyi komşular yarattığını.
Duvarlar örmene gerek kalmaz husumetli sınırdaşına.
Arkadaşlıklar, dostluklar da böyledir.
Kirpi mesafesi gerektirir.
Dikenlerin batmayacak kadar uzak; üşümeyecek kadar yakın.