Levent’in yazısından sonra bu konuda fazla bir şey yazmak doğru gelmiyor. Zaten böyle zamanlarda çok laf sadece laf!. O yüzden bu konu ile ilgili sadece şunu söyleyebiliyorum. Hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar, yakınlarını kaybedenlere sabırlar, göçük altında kurtarılmayı bekleyenlere ise dayanma gücü diliyorum.
Öylesine bir felaket ki benzerini sadece filmlerde görebilirsiniz. Aynı gün içerisinde 2 büyük deprem. Biri 7.7 diğeri 7.6 büyüklüğünde. 5 ile 6,5 arasında sayısız artçı. Buna ne sağlıklı olan bir insanın kaldırabileceği, ne de bütün bu sarsıntılar arasında tesadüfen hayatta kalacakların kaldırabileceği bir durum. Tüm dünya yaşanan felaketin büyüklüğünü anladı, kavradı da biz bir türlü bunun ciddiyetini kavrayamadık. Devlete kızmalıyız, yönetime kızmalıyız, bu işte sorumluluğu olan herkese kızmalıyız ama bir konununda altını çizmeliyiz. Böyle bir deprem dünyanın neresinde olursa olsun bir ülkenin ya da hükümetin tüm bunların altından kalkması mümkün değil. Ama yapabileceklerini yaptığını görmek istersiniz. İşte sorun da tam olarak bu. Her şeyi bir tek insanın iki dudağı arasına sıkıştırırsanız ve her şey için emir, talimat beklerseniz insanlar ölür. Sabır ölür, vicdan ölür, umutlar ölür, insanlık ölür. Peki geriye ne kalır!.. İnsanlık adına hiçbir şey.
İyi ki bu ülkenin vicdanlı, merhametli, fedakâr insanları var. Onlar bu ülkenin yüz akları. Tek umudumuzda onlar. Bunlar öyle azımsanacak bir oran değil. Partiyle, siyasetle, ideolojiyle de bir alakaları yok. Sadece hala insani vasıflarını yaşatabilen gerçek insanlar. Allah onlardan razı olsun.
Depremi ilk duyduğumda hangi şehirde diye sordum. Kahramanmaraş ve çevresinde dendi? Sonra sadece Kahramanmaraş değil o bölgedeki tüm kentlerde aynı şiddette olduğunu öğrendim. 10 büyük kent. İlçeleri, kasabaları, köyleri saymıyorum bile. Resmen yerle bir olmuş. Yetmemiş gibi ayakta zor bela kalmış birkaç binayı da gün içerisinde gerçekleşen diğer büyük deprem yok etti. Şehirler dümdüz. Alan çok geniş. Göçük sayısı 10 binlerle ifade ediliyor ve her an artıyor. Durum çok vahim. Hiçbir kanal gerçeği söyleyemiyor. Birçok yerde su, elektrik, doğalgaz ve özellikle internet, telefon kesik. İnsanlar yardım isteyemiyor. Seslerini duyuramıyorlar. Televizyonlar sadece kurtarılanları gösteriyor. Kaç kişinin kurtarıldığıyla ilgili sayıyı tekrarlıyorlar. Yıkımı tam anlamıyla göstermiyor. Birileri hala siyaset yapmanın, bu işi de siyasete tahvil etmenin derdinde. İnsanlar, erzak kıyafet değil, kurtarma ekipleri istiyoruz diye çığlık atıyor. Çaresizlik her yere ulaşmış. Akıllar tutulmuş. İrade felç olmuş. Her nedense tüm felaketlerde ilk gördüğümüz Silahlı Kuvvetler yok. Emniyet yok. Kentler organ mafyasına, yağmacılara, hırsızlara, insan kaçakçılarına kalmış. Vicdan ölmüş, ahlak ölmüş…
Belki kentler yeniden yapılır. Acılar unutulur. Hayat devam eder ama bu travma ne zaman geçer bilinmez. Her sarsıntıda yürekler ağza gelmeye devam edecektir. Yaşanan travma 10 yıllar alacaktır. Çok ciddi bir terapi ve tedavi desteği gerekiyor. İnsan kaybettiklerini düşünmekten aklını kaybedebilir. Nedenlerini düşündükçe öfkesini kontrol edemeyebilir. Ya kendisine ya da çevresine zarar verebilir.
Bu felaketin ansiklopediler dolusu sonuçları olacaktır. Tüm bunlarla ilgili ciddi bir çalışma grubuna ihtiyaç var. En basitinden bu bölgeden çok yoğun bir göç olacak ve ülkenin tüm kentlerine dağılacak. Bu kadar ağır bir ekonomik krizle birlikte hazırlıksız olduğumuz bu yeni göç olayı sorunu alabildiğine derinleştirecektir. Bu bile kendi başına hayal edemeyeceğimiz daha pek çok sorunu tetikleyecektir. İş, barınma, gıda, eğitim, sağlık, kültür, örf, adet vb. daha pek çok şey...
Tek umudumuz bu ülkede birlikte yaşadığımız hala insani vasıflarını koruyan insanlarımız. Bunlar bu ülkenin %95’i gerisi ruhunu, vicdanını, insanlığını kaybetmiş azınlık. Evet bu depremde de canımızdan canlar gitti. Gidiyor. İşimiz zor ama imkânsız değil. Birbirimize tutunarak yeniden ayağa kalkacağız. Yeniden hep birlikte umudu büyüteceğiz.
Saygılarımla.