Levent Sarsıncı’nın yazısını okuyunca aynı konulara kendi gözlemlerimi eklemek istedim.
Siyaset gündemi ve tartışma konuları epeyce zenginleşti. Tartışma programları da öyle.
Son zamanlarda tüm muhalif blok temsilcileri Sayın Cumhurbaşkanının aday olamayacağını, bunun anayasaya aykırı olacağını, Yüksek Seçim Kurulu’nun buna onay vermesi durumunda anayasal suç işleyeceğini, böyle bir suçu işlemeleri durumunda ilerde müebbet hapisle yargılanacağının altını çiziyorlar. Bununla ilgili Yüksek Seçim Kuruluna şikâyette bulunacaklarını beyan ediyorlar. Bu tartışmalar büyüdükçe, detaylandırıldıkça tüm kamu çalışanlarının tedirgin oldukları görülüyor. Daha düne kadar önlerine gelen her şeyi okumadan onaylayan bürokratlar artık aynı rahatlık içerisinde değiller gibi. Sayın Cumhurbaşkanını kaygılandıran, tereddütte düşüren de bu durum.
MHP ve Sayın Bahçeli’nin sorunu Sinan Ateş. Bu cinayet onların tüm kimyasını bozdu. Çünkü tüm oklar MHP’yi gösteriyor. Bu konuda sorulan normal bir soruya bile tahammül edemiyorlar. Sayın Cumhurbaşkanımız bile bu konudan sessizliğe büründü. Cinayetle ilgili kamuoyu baskısı iyiden iyiye artıyor. Seçime konsantre olamıyorlar. Tek söyleyebildikleri bizim adayımız net. O da Sayın Recep Tayyip Erdoğan. Bu cümleyi de biraz Sayın Recep Tayyip Erdoğan uyarırcasına söylüyorlar. MHP’nin seçim ile ilgili tek tedirginliği biraz baraj gibi.
MHP ve AK Parti’nin konuşmalarını yazanların psikolojilerinin iyi olmadığını düşünüyorum. Çünkü gerek sayın Erdoğan’a gerekse sayın Bahçeli’ye okutulan metinler hiçte sağlıklı olmayan bir ruh ve düşüncenin ürünü. Yapılan konuşmaların, açıklamaların, yorumların, tartışmaların ülke ile, ülkenin ekonomik güçlükleriyle uzaktan yakından ilgisi yok. İnanılmaz sert, saygı ve nezaket sınırlarını aşan bir dili tercih ediyorlar. Vatandaş hem yorgun hem yılgın hem de çok gergin.
Sayın Bahçeli HDP’nin kapatılmasıyla ilgili alenen mahkemelere talimat verir gibi açıklamalar yapıyor. Hatta Anayasa Mahkemesi kapatılsın diyebiliyor. Bugün hukuk gereğini yapmıyor, yapamıyor. Ama yarın koşullar değiştiğinde hukuk harekete geçecektir. Hukukun bu kadar hafife alındığı itibarsızlaştığı başka bir dönem var mı çok merak ediyorum. Çünkü hiç kimse işini yapamıyor. Seçim yaklaştıkça, yaşanan hukuksuzluklar, daha sık ve yüksek tonda dillendirildikçe kamu görevlileri de bir o kadar cesaretleniyorlar.
Daha düne kadar tüm kanallarda iktidar yanlısı konuşmacılar programlarda karşıt görüşlü katılımcıları tehdit ediyorlardı, haddini aşan ifadelerde bulunuyorlardı. Karşı tarafı terörist, ajan, fetöcü, devlet düşmanı, vatan haini gibi akla gelmeyen birçok suçla itham ediyorlardı. Şu aralar oldukça sakin, suskun, saygılı olmuşlar. Yüzlerinden, durgunluklarından, beden dillerinden bu üslup ve tavırdan yoruldukları anlaşılıyor. Ortada öylesine tehlikeli bir sistem var ki bugün muhalifleri döverken, cezalandırırken güzel görünen şey yarın sap, keser misali döndüğünde bugünün kendini güçlü ve güvende hissedenlerini vurabilir. Sorgusuz sualsiz 6 yıl bir insanı içeri atabilen bir sistem. Anayasal hakkı olan fikrini açıklayan yaşını başını almış hasta komutanları içeriye tıktıran sistem. Göz göre göre ölüme terk eden bir sistem. Bu koşullarda yarın kumanda el değiştirdiğinde diye bir olasılığı televizyonlarda bağırıp çağıran, tehditler savuranlarında düşünmeye başladıkları her hallerinden okunuyor. Hepsi değil tabi!.. Bazıları hala aynı. Fena kaptırmışlar. Seçime kadar daha çok şey gözlemleyeceğiz. İzleyip göreceğiz.
Saygılarımla.