Mahallelerimiz vardı yaz sıcağı günlerde kapısında tül perde
Efil efil evlerimizin olduğu.
Şimdi üçer beşer kilit sistemlerimiz, çelik kapılarımız var.
Cam çerçeve sımsıkı klima serini odalarda
dijital hayatlarda insanlar.
Hem de yediden yetmişe.
Sokaklarımız vardı sabah süpürüp yıkadığımız.
Gölgesinde konu komşu oturduğumuz.
Bütün çocukları kardeş, değerde biri birine eş.
Şimdi kapısında güvenlikli, kamera sistemli sitelerde
alarm takılmış evlerde onca önleme rağmen güvende
değil insanlar.
Külüne muhtaç olduğuna kapı açamayacak kadar hem de.
Haklı korkularla aldığımız önlemler.
Büyük bir çemberin daralması gibi yavaş yavaş bizleri sarıyor.
Korunmak ve de güvende olmak adına sınırlıyoruz
kendimizi, hayatımızı.
Yalnızlaşıyoruz kalabalıklar içinde.
Binlerce takipçimiz, bir elin parmaklarını geçmeyecek dostumuz;
şehir yalnızlığında hayatlarımız var cümbür cemaat.
Amacımız neydi?
Daha konforlu yaşanabilir bir hayat.
Esiri mi olduk o konforun?
Ben özledim o tül perde kapıları.
Çat kapı dostlukları.
Sokak arası çiğdem eşliğinde sohbetleri.
Evden eve, elden ele gezen tabakları.
Bir yolu olmalı, bir umut olmalı.
Bir şekilde o samimiyeti tekrar yaşamak ve yaşatmak için.
En azından bunu bizden sonraki nesile borçluyuz.
Biz bozduk, düzeltecek olan da bizleriz.