İlk fark etmem ne zaman oldu?
Hatırlamıyorum!
Çünkü zaten hep vardı.
Sonra var olanı tanıdım okul kitaplarından, şiirlerden.
Elimdeki paradan, duvardaki tablodan.
Annemden, babamdan, öğretmenlerimden.
Heykellerinden, büstlerinden; çiçeklerle süslenen.
Sonradan icat olan o pirinç soğuk metal çelenkleri
hiç sevemedim nedense.
Anladıkça varlığının bu günümüze
neler kattığını; işte o zaman sevdim hem de çok sevdim.
Bu yüzdendir her 10 Kasım günü boğazımda düğüm,
yüreğimden hüzün, gözlerimden yaşlar süzülür.
Körü körüne bir aşk değil benimki.
Hayranlık, saygı, minnet, vefa duygularıyla
harmanlanmış bir sevgi.
Hayranlığım: zekasına, iradesine, vizyonuna.
Saygım: devlet adamlığına, tevazuuna, kudretine.
Sevgim: insanlığına, vatanına, milletine olan bağlılığına.
Biliyorum ki, bu gün bir vatandaş olarak sahip olduğum
hakları ona borçluyum.
Biliyorum ki, bir kadın olarak iradi seçimler yapabiliyor,
yasal ve toplumsal haklarımı kullanabiliyor olmam
O´nun eseri.
Biliyorum ki, bir Türkiye Cumhuriyeti varsa bu onun vizyonu.
Yine de biliyorum ki, bütün bu kazanımları yaşatmak
yeni nesillere aktarmak bizim sorumluluğumuz.
İnsan olarak, vatandaş olarak varlığımızı ve birliğimizi
devam ettirmenin bir tek yolu var o da sahip olduklarımızı
korumak ve çoğaltmak.
?10 Kasım? fiziksel varlığı ebediyete intikal etmiş
Ulu Önder Atatürk´ün gidişine duyulan hüzün ile,
bıraktığı emanetlere duyulan şükran ve minnet günü.
"BENİM NÂCİZ VÜCÛDUM ELBET BİR GÜN TOPRAK OLACAKTIR;
FAKAT, TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLELEBET PAYİDAR KALACAKTIR"
Sözleri ile bize güvenen ve inanan Atamıza söz verme günüdür:
"SENİN NÂCİZ VÜCÛDUN TOPRAĞA KARIŞMIŞ OLABİLİR;
FAKAT, TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLELEBET PAYİDAR KALACAKTIR"