Çocukluğumun, ilk gençlik yıllarımın simge isimlerinden biri Kaptan Kusto. Onunla tanıştık derinlerin gizemli renkli dünyasıyla. Derinler muazzam, derinlik zengin bir o kadar da macera yüklü. Her hafta sabırsızlıkla beklerdim, sevgili Kaptanla keşifin heyecanını. Buğulu sesiyle anlatıcının karizmasını da unutmuyorum elbette. Nostalji bazen iyidir de şimdi ne alaka diye düşünebilirsiniz. Haksız da sayılmazsınız tabi ki, illa bir çağrışım olmalı değil mi? Elbette var. Yaklaşık yirmi gündür annemle birlikte onun acılı, sancılı ve tanısı henüz konulmamış sağlık sorunları ile uğraşıyoruz. Sıkıntılı bir süreç. İllaki bitecek, annem sağlığına kavuşacak, bundan eminim. Bu günler de geçecek, hiç şüphem yok. Zor zamanların bana düşündürdükleri ise o çarşaf gibi uçsuz maviliklerin görüntüsü. Yüzeysel olarak baktığında tuzlu su; oysa derinlerde sınırsız bir hayat zenginliği var. Tıpkı insanlar gibi. Derinlikli düşünceler, incelikli paylaşımlar aynen gerçek sevginin, aile olmanın ve dostluğun sıradan arkadaşlıktan öylesine dahil olmaktan farklı olduğu gibi. Derinlik iyidir, bereketlidir. Öyle sığlıklar gibi çamura dönüşmez. O yüzdendir seviyorum o derinlikli duyguları, derin düşünceli insanları. Onlarda günü kurtarmanın kurnazlığı yoktur, gelecek güzel günleri birlikte yaratmanın coşkusu ve emeği vardır. Zor günler, zorlu zamanlarda sağlam paylaşımlar ve dayanışmanın güçlü çapası vardır. Aidiyet ile buradayım diye düşündüren, güven veren. İncelikli düşünen, müşfik insanların, okyanus yürekleri en büyük tesellisi değil midir, zor zamanların ve sığ kıyılı insanların.