Muzaffer İzgü’den beni etkileyen bir alıntıyı paylaşmak istedim sizlerle. Diyor ki:“Babam okulda hademeydi. Annem çamaşıra gider, dağ gibi çamaşırları yıkardı bir liraya. Deterjan yok, küllü su ile yıkardı çamaşırları. Bir lirayı alır mutlu dönerdi evimize. O yoksulluk içinde üç çeşit yemeği vardı annemin; Etli bulgur, otlu bulgur, sütlü bulgur.
Etli bulgurda et yok. Ekmek kabuğunu kuyruk yağında kızartıp bulgurun içine katardı. Ebe gümecini toplar, bulgura karıştırır al sana otlu bulgur. Sütlü bulgur ise yoğurdu suyla karıştırıp ayran yapar, yedi kişinin yiyeceği bulgura karıştırırdı, güya sütlü bulgur olurdu. Ama diyor;
SEVGİ ÖYLESİNE ÇOKTU Kİ EVDE
SEVGİ KARNIMIZI DOYURUYORDU.”
Çocukluğumuz nasıl da her şeyi ele veriyor. Sevgiyi çocuk kalbi nasıl güzel anlatıyor. Bir insanın anavatanı çocukluğudur demiş Doğan hocam. Ben çocukken diye başlarız cümlelerimize. Bazen çocukluğumuzu anlatırken yaşlar süzülür gözlerimizden ya da tatlı bir tebessümle anlatırız yaşadıklarımızı. Tanırız o derinlerdeki çocuk ruhunu. Aldığımız sevgiyle dallanır budaklanırız. En temizidir çocuk kalbi, en masumudur çocuk aklı, bazen olmak isteriz çocuk gibi.
Şefkatle sarılalım çocukluğumuza yaşandı bitti. Gelin cömert olalım sevgide, nasıl bir çocukluk olurdu hayaliniz? Evimizdeki, yanımızdaki, sağımız ve solumuzda ki bizim sevgimize ihtiyacı olan çocuklarımızı basalım bağrımıza.
ÇÜNKÜ SEVGİ HER KAPIYI AÇAN SİHİRLİ BİR ANAHTARDIR.
SEVGİYLE KALIN.