TUZAKLARA DİKKAT

Yazımı hangi konu üstüne inşa edeyim diye kara kara düşünüyorum. Sınırların ötesi tam bir ateş çemberi, eskilerin tabiri ile At izi İt izine karışmış, kim düşman kim dost bilen yok. Zaten bu coğrafyada yani ORTADOĞU denilen cehennemde yüzyıllardır bu böyle. Sırtını kime hangi tarafa dönsen hançerlenmen an meselesi. Bakmayın din kardeşliği masallarına, Osmanlının son yıllarını hatırlayın, okuduklarınızı bir daha düşünün, para uğruna az mı satıldık, az mı kalleşçe hançerlendik.

Hep düşünmüşümdür bu bölge acaba günahkârların çokluğundan Allah’ın sonsuz gazabını mı hak etmiştir. Tüm dinlerin çıkış noktası olması tesadüflerle izah edilebilir mi? Yoksa buralarda ilahi nizama ihtiyaç vardı da, bunun gereği mi yapıldı. Bu konular başlı başına tartışma konusu yapılabilir, üzerinde saatlerce tartışılabilir. Netice olarak bizler maalesef sınırlarımız itibariyle bu bataklığın kıyısındaki son bereketli toprakların sahibiyiz. Topraklarımızın bereketini sadece verimlilik anlamayın. Oralardaki insanlara göre daha huzurlu  yaşamamız, çağdaş bir rejimle yönetiliyor olmamız, kültürel bağlarımızın güçlülüğü ve insani değerlere verdiğimiz önem de bizim topraklarımızı bereketli kılmaktadır.

Sınırlarımızın dibindeki bataklığa bir göz atalım, kendimizi korumak adına bir mücadeleyi göze aldığımızda düşmanımız kim? Biz kimlere karşı mücadele vermeliyiz? Bunun cevabını sıradan vatandaşlarımızı geçtim, başımızda bizi yönetenlerin bile verebileceğini sanmıyorum. Karşımızdaki düşman gurupların şu an birbiri ile çarpışıyor olması bizleri aldatmasın çünkü Ortadoğu denilen bataklıkta yaşayan aktörlerin taraf değiştirmesi sadece üç beş saat alır ve buradaki insanların neyi en çok sevdiğini maalesef en iyi bizler biliriz. Askerlerimizin karınlarını deşerek altın arayanların torunları sayılır şimdiki ışidçiler, nusracılar.

Sadece kısa hatırlatma yapıyorum, karşımızda çarpışan potansiyel düşman guruplarını bilin, bunlar sadece bilinenler. IŞİD, PKK, PYD, EL NUSRA, ÖSO, bunlar illegal örgütler, ayrıca yanlış politikalarla düşmanlığını kazandığımız Suriye hükümeti, Irak’taki kuzey kürt yönetimi ve daha isimlerini bile sayamayacağımız guruplar. İşte sevgili okurlarım bu kadar düşman bolluğunda bizim birbirimize kenetlenmemiz, sınırlarımız içerisinde tahriklere kapılmamamız gerekmektedir. Aman birbirimize, ırkı şuymuş, mezhebi buymuş, şu dine mensup bu dine mensup gibi ayrıştırıcı yaklaşmayalım. Bizi er meydanında yenemeyeceğini bilenler bizleri birbirimize düşürmenin yollarını arıyorlar, bu tuzaklara düşmeyelim.

Bu tuzağı bozacak, bizi birbirimize zamk gibi yapıştıracak, kenetlenmemizi 91 yıldır sağlayan en güzel reçete sevgili ATATÜRK’ÜN milliyetçilik ilkesinde şekil bulmuştur. Ne diyor sevgili ATAMIZ; TÜRKİYE CUMHURİYETİ SINIRLARI İÇERİSİNDE VATANDAŞLIK BAĞI İLE YAŞAYAN VE KENDİNİ TÜRK HİSSEDEN HERKES. Şu cümleye bakar mısınız ne şu ırktan olanlar, ne şu dinden olanlar lafı geçiyor sadece ve sadece hukuksal bağdan ve hislerden yola çıkmış. Sen ne büyük insanmışsın sevgili ATAM. Her geçen yıl, her geçen gün sana olan hayranlığımızın ve sevgimizin artmasına sebep oluyorsun. 

Sevgi ve saygı ile hoşçakalın.