Bu yıl yaz nasıl geldi; ne ara gitti? Farkında olan var mı?
Ben hiç anlamadım. Dün akşam yazlık şort tişört,yalın ayak.
Bu akşam pijama,sabahlık çorap. Şaka gibi.
Klimalardan kurtulduk derken, efil efil perdelerin arasından tatlı serin esintinin
tadına varmadan kapandı pencereler.
Rüzgarın hükmü var sokaklarda.
İçimden bir ses dur hemen panik yapma birden gelmez kış.
Hep ilk bahar kandırmaz bizi bu da yalancı sonbahar diyor.
Bir yere gittiği yok öyleymiş gibi yapıyor.
Rüzgar mı? Şöyle bir estirir gider korkma!
Öyle çabuk gelmez soğuklar daha pastırma yazı şölenleri var.
Az sabret duygusu ferahlatıyor içimi.
Daha yapraklar sararmadı,solmadı güneşin yüzü bu ne acele?
Otur oturduğun yere rüzgar efendi.
Belen kahvede demli çay içeceğiz İlknur´la, annem Adana´dan gelecek.
Eski Foça´da sezon sonu yapacağız.
Bir sürü iş, paylaşılacak zaman var son deminde son mevsimin.
Ağır gel, ağırdan al kış kış uzak git daha bitmedi sonbahar planları.
Benim hissiyatım budur.
Henüz erken, hazır değilim kışa.
İki rüzgar esti diye vaz geçmeyeceğim planlarımdan.
Düşüncem odur ki, birkaç güne mevsim normallerine döner.
Hakkınca yaşarız sonbaharı.
Kış mı? Gelecek illa ki gelecek. O zaman da gereği yapılır elbette, ama şimdi değil!
Daha vakti var.
Tıpkı giden ilk gençlik günleri gibi ardımızda kalsa da yaz, bir başka güzeldir sonbahar.
Ne hoyratça harcanacak zaman, emek vardır, ne de yazın rehaveti.
Kıymetini bilmek lazım kalan güneşli günlerin.