Yazımın başlığı bu konudaki öfkemi, içimde kopan fırtınaları, tükenmekte olan inancımı, giderek zayıflayan ümitlerimi anlatıyor sanırım. Dünyadaki en kötü duygu insanın inandığı, güvendiği kardeşim diyerek sırtını dayayacağı kimselerin kalmayışına tanıklık etmesidir maalesef. Ben işte tamda bu duygu çöküntüsü içerisinde, memleketimizde yaşananları izliyor ve adeta kahroluyorum.
Yakın tarihimizden çoğunuzun haberdar olduğunu düşünüyorum, sizlere gene de 95 yıl önce yaşadıklarımızı şöyle bir hatırlatmak istiyorum. Tarih 15 Mayıs 1919 Yunan ordusu işgal güçleri güzel İzmir’imize o pis ayaklarını basıyorlar. Tabii ki bu cesareti nereden aldıklarını hatırlayın. Bu eylem Yunanlıların kendi başına aldıkları bir karar değil, zaten buna cesaret bile edemezler AMA arkalarını sıvazlayan dayıları var, bu dayıları tanırsınız, ABD, İNGİLTERE, FRANSA. Nerede bir vukuat var, nerede pis işler çevriliyor az araştırın karşınıza hep bu isimler çıkar.
Yunan ordusu, İzmir’e çok görkemli bir giriş yapıyor, her yer ABD, İNGİLİZ, YUNAN bayrakları ile süslenmiş o zamanki ahaliden olan Rum, Ermeni vatandaşlar işgalcilere büyük alkış tutuyor, halk bezgin o zamanki yöneticiler çaresiz, hadiseleri boş bakışlarla seyrediyorlar. Tam bir gaflet, delalet hatta ve hatta hıyanet içerisindeler. Vatanın kahraman evlatları da var, Hasan Tahsin gibi ilk kurşunu düşmana sıkıyor, uyanın ey gafiller der gibi.
Hani bir söz var ya; KESER DÖNER SAP DÖNER GÜN GELİR HESAP DÖNER diye büyük mücadelelerden sonra hesap dönüyor. Bu vatanın kahraman evlatları düştükleri yerden kalkmasını biliyor, kanları canları pahasına yapılanların hesabını soruyorlar. Yunan askerini, caddelerde sokaklarda sevinç çığlıkları ile çiçeklerle karşılayan sözde kardeş ve dostlarımız, Türk ordularının zaferinden sonra, bize yar olmadı bizden sonrakilere de yar olmasın diyerek güzel İzmir’i yakarak arkalarına bile bakmadan kaçtılar.
Bir kaç gün önce güney doğumuzda, Kobani denilen yere peşmerge güçlerinin kuvvet sevkiyatını yazılı ve görsel medyadan izlemişsinizdir. Ben izlerken utandım ve kahroldum. O bölgede yaşayan bizlerle kardeş olduğunu iddia eden vatandaşlarım ne kadar peşmerge sevdalısı imişler, sevgi tezahüratlarını görünce, oradan geçen konvoyların büyük kahramanlıklardan sonra vatanlarında karşılandığını sandım. Hâlbuki o topraklar bizim toprağımız, alkış tutanlar bizim vatandaşımız, oradan geçip gidenler de para ile bir araya toplanmış savaşçı bile diyemeyeceğim insan güruhundan başka bir şey değil.
Bu turistik savaş seyahatini yapan gurubun ve onları alkışlayarak bir şeyler demeye çalışanların da bu cesareti nereden aldıklarına bakalım. Aman Allah’ım o da ne, bunların dayıları da aynı Yunanlıların dayıları çıkmasın mı?! Dayılar aynı oyun değişik, ana hedef aynı, sonuçta istedikleri bizi yani TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ parçalayarak yok etmek. İşte ben o alkış tutanlara ve onlara bu cesareti verenlere küçük bir hatırlatma yapayım. 9 Eylül 1922 günü İzmir’de neler yaşandığını bilenlere sorsunlar, açıp okusunlar, HESAP DÖNER UNUTMASINLAR.
Saygı ve sevgi ile hoşçakalın