Önce hava karardı, ardından birkaç damla ve aniden şiddetini arttırdı yağmur.
Arabanın silecekleri pür telaş çalışıyor. Birden çat diye geldi sesi ve kopup giden bir parça. O bile dayanamadı bu şiddete. Artık önümü de göremiyorum akan trafikte. Birkaç riskli durum yaşadıktan sonra çok ta uzakta olmayan bir tamirciye ulaştım. Yaşadığım o dakikalar, saatler gibi geldi bana.
Yıllardır okuruz, dinleriz iklim değişikli olacak, buzullar eriyor, ozon tabakası deliniyor. Sanki çok uzak zamanlara dair bir kehanet, ya da şehir efsanesi tadında hikayeler gibi. Sanırım o günlerdeyiz. Yarın artık bugün olmuş.
Son yıllarda ardı ardına yaşanan küresel felaketler, seller, su baskınları, pandemi.
Adım adım yaklaşan bir karabasan gibi.
Mevsimler değişti evet.
Güneş artık bir başka yakıyor evet.
Yağmurlar bildiğimiz yağmurlar değil.
Yağmasa kuraklık, yağsa afat; korkar olduk rahmetten.
Bir tarafta küreselciler; diğer tarafta komplo teorisyenleri. Manipüle edilen gerçekler. Herkes kendi dahil olduğu bloğun tezlerini savunuyor, ne yazık ki bilim bile taraflı.
Aynı dünyada aynı sorunlar ve riskler hepimiz için geçerliyse biz ne yaşıyoruz?
Ormanları kesip talan eden, yeraltı kaynaklarını kurutan bir güruh. Çılgınca hunharca talan edilen doğa. Kendi döngüsünde tekâmül eden Mavi Küre. Sorumsuz insanlık. Sorunları yaşayan insanlar. Allah’ım nasıl bir denklemin içerisindeyiz?
İnsanlık çıldırmış olmalı. Benim kadar aşırı iyimser biri bile bunları düşünüyorsa tuz kokmuş demektir.
Yerküre ile uyum içinde yaşamayı beceremeyen insanoğlu kendi sonunu mu getiriyor demeden edemiyor insan.
Peki milyon dolarlar uğruna bu kadar tahribatı yapan küresel dünyanın büyük adamları onlarla biz başka dünyaların insanları mıyız?
Kendi gücü ve etki alanı içerisinde küçük hesaplarla bu talana alet olan kesim; onların da gidecek başka dünyaları mı var?
Bundan başka bir dünya var da biz mi bilmiyoruz?