Uyandım. Saat olarak da kullandığım için elim hemen komidinin çekmecesine, oradan da telefona uzandı . Bankanın bildirimi. Emekli maaşım yatmış. Pandemi dönemine kadar pek farkına varmadığım, hastalık ve kapanmalar olduğunda, bütün işlerin durduğu bir zamanda varlığını hissettiğim. Kardeşimin abla senin bir düzenli gelirin var demesi ile kıymetinin farkına vardığım yılların emeğinin meyvesi. Neyse konuyu dağıtmayayım. Kahvemi hazırladım, hafif serin. Birden aydım! Haziran gelmişti. Yeni ayın ilk günü. Pencereyi açtım, içimde bir eksiklik duygusu. Geçmiş haziranlarda olan, evimin en sevdiğim güzelliklerinden biri. O canım iğde kokusu. Tam da bu mevsimde her yanı saran camdan evime sızan yaşama sevincim. İşte o zaman fark ettim karşıdaki iğde ağaçları kesilmiş. Söyle bir düşündüm aslında aylar önceydi hızarın sesi. Ne çok şeyin değerini bilmediğimiz geldi aklıma. Asıl önemli olan bir çok şey varlığında çok ilgimizi çekmiyor. Nasılsa var. İçinde yaşarken kıymetinin farkında olmayıp ıskaladığımız ancak bir yoksunluk hissiyle fark ettiğimiz neler var diye düşünmeden edemedim. Bir köşede saf sevgi ile sevilip dostluğunu fark etmediğimiz insanlar. Hayatının rutininde kaçırdığımız güzellikler. Yaşanması mümkün olup sırf biz önemsemediğimiz için yaşanamayan hayatlar. Kim bilir daha neler neler. Tercihlerimiz ve seçimlerimizin bizi yanıltmadığı bir hayat kurabilmek sanırım en büyük nimet. O ağaçları ben dikmemiştim, zaten hep oradaydılar. Kesen de ben değilim ancak şimdi yokluklarının eksikliğini burnumda ve yüreğimde hissediyorum. Güzel bir manzaraya bakmak. Güzel kokuları içimize çekmek. Derin sonbetler, keyifli yemekler. Küçük küçük anlar. İçimizdeki sevgiyi büyütmeyi, sevgiyle var etmeyi ve güzellikleri çoğaltmak bu kadar zor olmamalı. Hayatın gerçek anlamının hiç kimsenin bizden alamayacaklarında olduğunu bir kez daha hissettim; hem de en derinden.