Hoş geldin yeni hayat. Tam altı yıl önceydi; kaygı, heyecan, mutluluk hepsini bir arada yaşadığımız duygular fırtınası içerisinden geliverdi güzel bebek. Erkenci olması nedeniyle anne kucağı yerine kuvöze alındı miniğimiz. Kürdan gibi elleri, minnacık bedeniyle kıpır kıpır halleriyle o zamandan belliydi gayretli, algıları açık bir çocuk; muhteşem bir yaşam enerjisi bize bahşedilmişti. Kokusu en sevdiğimiz, sesi kulağımıza nağmeler, illa ki o maviş bakışları. O minik bebek artık altı yaşında bir abla. Hala aceleci, daima enerjik ve bir o kadar da duyarlı. Anladınız tabii ki Arya benim büyük torundan bahsediyorum. Bu gece pastasını üfledi küçük bir aile kutlaması, bolca hediye çok mutluydu. Hayatın başında taze bir can. İnsan gözlerinden sakınıyor. Evlatlarımız, torunlarımız ve bütün çocuklarımızı. Dört nesil yine bir arada şükredecek çok şeyimiz olduğunun farkında anın tadındayız. Peki bu yeter mi? Adını bilmediğimiz, göz yaşını silmediğimiz, gülüşüne eşlik edemediklerimiz de. Toplumumuzun canlı taze filizleri. Aldıkları her nefese, attıkları her adıma cihanın mülkü değişilmezlerimiz. Sadece çatımızın altında, genlerimizi taşıyanlar değil, hepsinden sorumluyuz. Sağlıkları, güvenlikleri, duygusal ve zihinsel gelişimlerinden de. Toplum olarak her birinden, her birinin saçının bir telinden hepimiz sorumluyuz. Peki nasıl yerine getireceğiz bu sorumluluğu? Öncelikle yetişkin bireyler olarak bu durumun farkında olarak. İnsan olarak vicdanımız ve aklımızı bu konuda sağlıklı kullanarak. Umursamazlığa, aymazlığa, gaflete ve delalete kapılmadan. Onların çocuk, annelerinin birey ve insan olduğunu unutmayarak. Onlara bayram hediye eden Atamızın vasiyetine sahip çıkarak. Özgür bir ülkenin, mutlu bireyleri olmalarının toplumca en büyük menfaat olduğunu asla unutmayarak. Büyükler aklı selim olsun ki gülsün çocuklar. Sevgili Arya yetişkin bir kadın olduğunda sen ve tüm jenerasyonunun hakkettiğiniz hayatı, onurlu ve özgür bireyler olarak yaşayabilmeniz de en büyük dileğim.