Şükür kavuşturana. Yazılarımı düzenli takip edenler fark etmiştir. Geçen hafta yazmadım. Yazamadım. Oldukça yoğun, üzüldüğüm, düşündüğüm günler geçirdim. Sonrasında kafamı boşaltmak için kendimi örgüye verip şişlerimin, tığlarımın ucundan akıtıp sağalttım içimi. Hayat işte doğum günleri haftası, pastalar, programlar derken birden değişti odağımız. Torunlarım Arya ve Demir bu salgın furyasından nasiplerini aldılar. Yüksek ateş ablayı, nefes darlığı kardeşi etkiledi. En kıymetlilerimiz hastalandı. Evet böyle böyle büyüyecek çocuklar bunda bir olağan üstü durum yok. Normal olmayan sonrasında da yaşadıklarımız oldu. Yine bana bir çok şeyi sorgulatan olaylar dizini içinde bulduk kendimizi. Hastanedeki dördüncü günümüzdü. Yorgun uykusuz başımı kaldırıp çocuklara baktım ve dilimden dökülüverdi o cümle. Anne mutfağı gibi olmalı! Ne alaka demeyin! Siz hiç annenizin mutfağında yer içerken sorgular mısınız, pis mi? Sağlıksız mı? Şişkin bir fatura ile yediğimin bedelini ödeyecek miyim? Niyeti ne? SORGULAMAZSINIZ… SORGULANMAZ! Anneler çocuklarının iyiliği için ne gerekirse fazlasıyla yaparlar. Güvenirsiniz ve bu boş bir güven değildir. Devlet hastanelerinde sıra ve yoğunluk; özelde tereddüt ve güvensizlik. Geçtiğimiz on günün özeti. Az önce Demir’in iyileşmeye başladığı haberi ve Arya’nın tekrar okula gidebilecek duruma gelmesi ile derin bir nefesle şükürler olsun diyebildim. Yine de sorgulamadan edemiyorum. Ne olacak halimiz? Müşteri değil İNSAN! Hastalık değil HASTA! Ah Hipokrat mezarında kaç takla atıyorsun bilmiyorum ancak bir çok konuda olduğu gibi burada da işler vahim. Et kokarsa tuzlarız; tuz kokarsa ne yaparız? Sağlıkta şiddete şiddetin her alanında olduğu gibi elbette karşıyız. Asla hoş görülemez ve hepimizin insani ve mesleki olarak nitelikli sağlık personeline ihtiyacımız var. Böylelerine de sonsuz saygımız; onlar sayesinde güvendeyiz. Yeni yetişenler ve sisteme yeni dahil olanların, bir şekilde sistemde olup eksiklikleri olanların iyi eğitim, mesleki etik, içselleştirilmiş bir sağlıkçılık bilincine gereksinimi var. Tabi ki temel konu; sosyal anlayışa sahip sağlık sistemine ihtiyacımız var. Tüm hastaların, sağlıkçıların kendini güvende hissettiği bir sağlık politikası da bekamız için en az eğitim, güvenlik kadar stratejik önem arzediyor. Özellikle neslimizi yarınlara en iyi şekilde her anlamda sağlıkla ulaştırmak bütün toplumum temel insanlık sorunu olduğunu da tekrar hatırlamaya ihtiyacımız var. Bütün çocuklarımızı gözü kapalı emanet edebileceğimiz bir toplum, anne mutfağındaymış gibi güvende hissedeceğimiz günler özlemimiz değil yaşadığımız gerçeğimiz olmalı.