?Ete kemiğe büründüm insan olarak göründüm?
demiş YUNUS.
?Hamdım, piştim, yandım? diye özetlemiş MEVLANA
?Her ne arar isen, kendinde ara? buyurmuş HACI BEKTAŞİ VELİ
Sevgi dili ile gönülden gönüle aşmış gelmişler.
Rahmetli babamın dost meclislerinin sohbetlerinde.
Tasavvuf ehli muhabbetlerde dinlerdim çocuk yaşlarda.
?Şu karşı yaylada göç katar katar
Bir güzel sevdası gözümde tüter
Bu ayrılık bize ölümden beter
Geçti dost kervanı eyleme beni?
PİR SULTAN ABDAL´ dan dizelerle, nefes nefes hecelerle.
Bazen gündüz bazen gecelerce muhabbetin tadına varamadım
be babam.
Eskilerden düşünür oldum bu ara.
Samimi sohbetleri,
Yapıcı gönülden muhabbetleri.
Bu günü anlamak için düne baktım.
Yarını görebilmek için bu günü tarttım.
Sonuç?
Ne varsa yine bizim kültürümüzde, toprağımızda var.
Bu coğrafya erenleri, değişleri, türküleri ile var olmuş var etmiş.
Sonra ne olmuş unutmuşuz aslımızı özümüzü.
Toprağa küsmüşüz önce.
Türkülerimizi, değişlerimizi yok saymışız.
Baba nasihatlerini unutmuş.
Atasözlerini es geçmişiz.
Bilimsel gerçeklikleri yok saymışız.
Dünden gelen ruhumuzu, bu günün bedenine sığdıramamışız.
Çok geç olmadan.
İş işten geçmeden
Yeni nesilleri barıştırmak lazım toprağımızla, kültürümüzle.
Bu da ancak eğitimle olabilecektir.
Ve de nasıl bir eğitim olması gerektiğini yine
ULU ÖNDER MUSTAFA KEMAL ATATÜRK çok güzel izah etmiştir:
?Bir ulusal eğitim programından söz ederken,
Doğu´dan ve Batı´dan gelebilen bütün etkilerden tümüyle uzak,
ulusal kişiliğimiz ve tarihimizle uyumlu bir kültür kastediyorum.
Çünkü ulusal dehamızın tam olarak gelişmesi
ancak böyle bir kültürle sağlanabilir.
Herhangi bir yabancı kültür,
şimdiye değin izlenen yabancı kültürlerin
yıkıcı sonuçlarını yineletebilir.?