Standart bir hayatın içinde olan, fazla kaygısı olmayan bir insan olamadım
bunun için çok enerjiktim hala da öyleyim.
Biliyorum ki var olduğumuz evren uçsuz bucaksız ve oldukça enteresan.
Biz insanlar da öyleyiz.
Ancak emek harcamazsak bize sunulmuş birçok güzelliği göremeyiz.
Sığ bir bakış açısıyla kendimiz ve diğer insanların da
potansiyellerini keşfedemeyiz. Aynı nedenle farkındalık çok önemli.
Kendimizi ve evrenimizdeki insanları gerçek potansiyelinde yaşayabiliyor muyuz?
Hayatın bize sunduğu olanakları kullanabiliyor muyuz?
Sadece nefes almak değil, yaşadım diyebilmenin hakkını vermek
de bize düşen değil mi? En azından benim için öyle.
Kabul ediyorum hayat stabil değil.
Hepimizin hayatında oldukça ciddi sayılabilecek dönemler yaşanıyor.
Göbek bağından kurtulup yeni bağlar kurmak zorunda olduğumuz bir
dünyaya gelmekle başlıyor değişim.
Bebeklikten çocukluğa, oradan ergenliğe, yetişkinlikten menopoz,
andropoz derken bir bakmışız bizim için ayrılan sürenin sonuna gelmişiz.
Tabii ki şanslı isek! Zamansız gidişler her an hepimizin kapısında.
Bu değişimlerin dışında yaşanan travmalar, yıkımlar getirebiliyor.
Oldukça ciddi depremler ve yaşanan hasarlar da olabiliyor
ve bunun sonucunda o değerli hayatlarımızı olduğundan ucuz hissedebiliyoruz.
Peki gerçekte öyle mi? Sırf bu yüzden hakkettiğimizden daha azına razı olmak
endişelerimizi giderecek mi? Karakterimiz hangi yaşam tarzı için uygun?
Asıl önemli olan hayatın gerçekten güzel ve ilham verebilecek olduğunu anlamak.
Yapılabileceklerinin farkında olmak ve içinde bulunduğun koşulların potansiyelini görmek.
Ne istiyoruz? Gerçekten nelere ihtiyaç duyuyoruz? Bunları nereden ve nasıl temin ederiz?
Harcadığımız emek ve ödediğimiz bedel sonrasında elde edeceklerimize değer mi?
Doğru sorulara gerçekçi cevapları bulabiliyor muyuz? Değişime hazır mıyız?
Değişim dönemlerinde arkamızda bıraktığımız alışkanlıklar, ortamlar olabilir.
Peki bunları özleyecek miyiz?
Açıkçası değil, zaten ait olduğumuzu düşünseydik neden başka bir hayat isteyelim ki?
Dahil olmak farklı, ait hissetmek çok farklı.
Aradaki ince çizgiyi anlamak doğru karar için ilk çıkış noktası.
Alışık olduğumuz dünya bize dar geliyorsa terk etmek ve gelişmek hayatımızı zenginleştirir.
Kaygılarımız yüzünden direnmek yerine, cesurca harekete geçmek bizi güçlü kılacaktır.
Asıl korkutucu olan sınırlı bir hayatın için kaybolup gitmektir.
Yenilenmek ve gelişmek hayatın dinamiğinde var, yeter ki harekete geçecek cesareti bulalım.
Yaşam standartlarımızı daha da yukarı çıkarabilmek için ne istediğini bilmek ilk startı vermektir.
Hedeflerimiz ulaşılabilir olsa da uzak olabilir, gerçekçi hedefler ise asla imkansız değildir.