Hep duyardım. Belki hepimiz çok duyduk. Ama yeterince üzerinde durmadık. Çoğumuz merak bile etmedik. Neden gençler bu düşünce akımına yöneliyor. İlginç olansa din eğitimi gören yeni nesil bu konuda daha fazla yönelim içerisinde…
Bu durum Diyanette ve muhafazakâr partilerde kapalı kapılar ardında yapılan değerlendirmelerde kaygıyla inceleniyor. Çünkü bugüne kadar muhafazakâr söylemleri hep işe yaramış, sorgusuz sualsiz ihtiyaçları olan oyları bu kesimlerden fazlasıyla almışlardı. Bu konuda diyanetin tarzı, tavrı her zaman işe yaramıştı. Camiler, kuran kursları, tarikatlar bu konuda oldukça işlevseldi. Ama sonra sonra bir şeyler olmaya başladı.
Genç muhafazakâr kuşak bu gidişatı sorgulamaya başladı. İdealize ettikleri muhafazakârlık, dindarlıkta bir sorun vardı. Bu konuda söz söyleyen kurum ve kişilerin işin özünü değiştirerek siyasi beklentilerine uygun bir anlayışa oturtmaya çalıştıklarını fark ettiler. Kırsalda yaşayan, eğitim seviyesi düşük, daha çok kapalı bir hayat süren, muhafazakâr jargonda söylenen her şeyi tartışmasız kabul eden kesimlerde işe yarıyordu. Ama biraz eğitim gören teknolojiyi kullanan, dünyayı takip eden kuşaklarda (Özellikle Z kuşağı olarak tanımlanan) işe yaramamaya başladı. Sosyal medya ve internetin gücü ve etkisi siyasilerin propagandasından daha etkili ve ikna ediciydi. Soru sormak yerine kafasındaki tüm soruların yanıtlarını arayıp, bulan, kıyaslayan, karşılaştıran dinamik bir genç nesil ortaya çıktı.
Onlar camilerde, tarikatlarda, kuran kurslarında, yurtlardaki klasik propagandalardan etkilenmiyorlar. Çünkü bu propagandaları yapanlardan fazlasını biliyorlar, konuşuyorlar, tartışıyorlar. İnsanlık tarihi boyunca Allah tarafından gönderildiği kabul edilen tüm dinlerin, tüm inançların neredeyse aynı amaca (İnsanların iyiliği ve mutluluğu) yönelik olduğunu, bilinen tüm dinlerin birbirinin gelişmiş, yada geliştirilmiş versiyonları olduğunu kavradılar. Bununla birlikte okuyan, öğrenen, takip eden bu jenerasyon din adına her türlü sömürüyü yapabilenleri gördükçe, sözüm ona din adamı olarak servis edilen insanların savunmasız çocuklarla ilgili, kadınlarla ilgili taciz ve tecavüzlerini duydukça, gördükçe, dini konulardan çok kadınlarla çocuklarla ilgili cinsel içerikli, daha çok belden aşağı iğrenç fikirlerini öğrendikçe Allah ile kulu arasındaki tüm bu organizasyonları ve kimselerin gereksizliği düşüncesi güçlendi ve anlam kazandı. Ayrıca tüm alemin var olma sebebi Allah’sa aradakilere ne gerek var duygusu öne çıkmaya ve karşılık bulmaya başladı. Bu dönüşüm tüm sermayesi din olan siyasi hareketlerin kâbusu olmaya başladı. Çünkü bu düşünceyi üreten ve yaygınlaştıran nesiller çoğalmaya, eski değerlerle oy tercihinde bulunan nesiller hızla azalmaya etkisini kaybetmeye başlıyor. Muhafazakâr organizasyonlar bu gerçeklik karşısında kendilerini değiştiremez, geliştiremezlerse değirmenin suyu iş görmez hale gelecektir.
Geçen gün bir arkadaşım anlattı.
Mahalledeki parkta oğlum ile birlikte yürüyüş yapıyorduk. Bir taraftan da merak ettiği soruları soruyordu ve yürüyüş aramızdaki bu sohbetle zenginleşiyordu dedi.
Sonra oğlu hiç beklemediğim bir soru sormuş;
- Baba Allah var mı? diye…
Arkadaşımın verdiği cevap çok net olmuş.
-Elbette var canım.
Bu konuda ki fikrini DEİST düşüncedeki kadar net ifade belirtmiş.
Ama devamında oğluna aynı netlikte şunları söyleyememiş.
- Dinlerin ve din adamlarının hepsini de dinen Allah uygun görmüştür diyememiş.…
Sorun o kadar açık ki.
Allah’ın insanlara gönderdiği, sevgi dini olarak tanımlanan İslamiyet özü itibari ile özgün bir öğüt ve tavsiyedir...
Bugün din adına diye; duyduğumuz, gördüğümüz, yaşadığımız rezilliklerin hiç birine dair Kuran’da en ufak bir ima yada ibare yoktur. Düşmanlık, kötülük, kavga, şiddet diye bir şey yok. Tamamen sevgi ve iyilik tavsiye edilmiştir. Ne yazık ki pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da okumadan yargı üretiyoruz. Kulaktan dolma bilgiler yerine konuyu kaynağından öğrenmiyoruz. Din kisvesi altında cemaatler, tarikatlar oluşturarak, toplumun manevi duygularını sömüren, fetva veren sahtekâr ve ahlaksız meczupların kirli emellerini dindarlık sanıyoruz…
Şimdi DEİZM’in kelime anlamını da biraz açıp öyle yazımı toparlayayım istiyorum.
Deizm nedir?
Yaradancılık anlamına gelen Deizm, tüm dinleri reddeden ancak tanrının varlığına inanan deizm, peygamber, kutsal kitap, cennet ve cehennem, melek ve şeytan gibi kavramların hiçbirini kabul etmez. Deizme göre mutlak bilgiye ulaşmanın yolu vahiy ve peygamberlerden geçmez. Doğa, bilim ve akla dayanır. Bu inanca göre insan aklı yeterli olduğu için vahiy ve kutsal kitaplara da gerek yoktur. Yaratıcının dünyayı ve evreni bir kez yaratmış, sonra kendi yasalarına göre işlemesi için insanları ve evreni kendi haline bırakmış olduğunu savunurlar. Deizm inancına göre Allah evrene ve dünyaya müdahale etmemektedir.
Deist kime denir?
İnanışın tanımlanmasında kullanılan doğal din ya da doğal inanç kavramları, hiçbir aracı olmaksızın sadece akıl yoluyla kavranabilecek yalın bir Allah inancını belirtir. Bu inancı benimseyen kişiye Deist denir.
Saygılarımla…