Bir gün bir dolap yerleştirirken, kutuları boşaltırken ya da bilgisayarında ilgisiz bir dosya ararken öyle ansızın geliverir önüne. Çoktandır unuttuğun ya da unuttuğunu sandığın anlar, insanlar. Öylece kalıverirsin. Mekânsız, zamansız. Bazen yüzünde bir tebessüm, bazen içinde bir burkulma. Yıllar öncesi, başka zamanlardan bakan gözlerde buluşur bakışların. Sanki yüz yıl geçmiş gibi, sanki hiç yaşanmamış gibi.
Eski fotoğraflara bakarken duygudan duyguya geçmeyen yoktur. Geçmişin bebekleri şimdinin anneleri babaları. Toprak olmuş canlarımız. Şimdi nerede ne yapar bilmediğimiz kayan yıldızlarımız. Hayata bırakılmış notlar gibi. Gençlik heyecanlarımız, aldanmalarımız, umutlarımız hepsi orada işte bakıyorlar. Kim demiş zamanda yolculuk yoktur diye, açın eski fotoğraflara bakın nasıl da gidiveriyorsunuz o yıllara.
Eskinin kartlara basılmış fotoğraflarının, albümlerinin yerine şimdi dijital dünyanın çekimleri aldı. Teknoloji değiştikçe bu çekimleri uzun ömürlü saklamak çok da mümkün olmayacak gibi geliyor bana. Yine eski usul bastırıp saklamak daha kalıcı bir yöntem. Yüreklerimizde taşıdığımız anların, güzel duygularla umutlarla sakladığımız hatıraların en somut halleri. Yaşadım dediğimiz hayatların hayal olmadığının kanıtları fotoğraflar, aniden olmadık bir anda eline geliverir seni alıp yıllar öncesine götürür. Bugüne dönmek güzeldir yine de sonuçta o günleri yaşamamış olsaydın bu günkü sen olamayacaktın. Şimdi yaşamak ve yarınlara güzel anlar, güzel kareler bırakma zamanı.