Memleket olarak her türlü olayımızı hallettik, artık rahat nefes alabilir sıkılmadan, dertlenmeden yaşayabiliriz. Açlık sınırında yaşayanları, ayın sonunu getirmekte zorlanan emeklileri, şu kış günlerinde bir tas çorbaya muhtaç kimsesiz yoksulları unutun gitsin.
Dış borcumuzun yüksek oluşu, iç borçlanma oranlarının giderek artışı, ekonomik verilerin giderek kötüleşmesi bunlar zaten büyük laflar, unutun gitsin. Konu komşu, esnafa sorduğunuzda işlerinin çok iyi olduğunu mu söylüyorlar, yoksa siftahsız günler mi geçiriyorlar, ne dersiniz?
Yolsuzluk yapan büyüklerimizi, rüşvetle iş yapan memurlarımızı, hısım akrabasını devletin en kaymaklı kadrolarına yerleştiren siyasilerimizi, oy uğruna vatanın parçalandığını görmezden gelenleri, bizim kötü emellerimiz yok diyerek milletin gözünün içine baka baka yalan söyleyenleri, Türkiye’nin siyasi partisi olduğunu iddia edip toplantıda örgüt bayrağı açanları, bunları da unutun gitsin.
Etrafımız ateş çemberi, kaynayan kazan misali hemen güneyimizdeki sınırlarımızda kan gövdeyi götürüyor ve oradaki ateş bizi yaktı yakacak, içimizdeki hainler en zayıf anımızı kollamakta ve emperyalist ağababalarının işaretini beklemekte. Ama bizde ne gam! Rahatlık almış başını gidiyor, varsa yoksa ihtişamlı saraylar yapalım, oda sayısı şu muydu, bu muydu? İçerisinde kendisini sanatçı sayanları ağırlayalım, beğendiler mi, nasıl buldular bunlarla vakit geçirelim.
Derken bu Milleti mutlu edecek! Hayatını bayrama çevirecek iki müjdeyi sevgili ama çok sevgili! Başbakan ve de sözcüleri sevinç çığlıkları ile duyurdular. BEDELLİ ASKERLİK ve OSMANLICA DERSİ, hadi millet gözünüz aydın olsun!
Önce Osmanlıca konusuna bakalım. Dil konusunda o kadar yetenekli bir milletiz ki Osmanlıca bilmemekle eksik kalıyorduk. 21’inci yüzyılda güzelim Türkiye’mde, tüm dillerde vatandaşlar o kadar güzel anlaşıyor ki! Bırakın coğrafi bölgelerdeki farklılığımızı, bir şehirden diğerine birbirimizi anlamak için tercümana ihtiyaç var. Türkçe konuşan vatandaşlarımın, İstanbul Türkçesini, Muğla yöresinin Türkçe vurgularını, Erzurum yöresindeki Türkçemizi hatırlayın, yüzünüzde bir tebessüm görüyorum. Kürtçe konuşuyoruz diyen vatandaşlarımızın çoğunun kendi aralarında anlaşamadığını bizzat ben görüp duymuşumdur. Karadenizli sevgili kardeşlerimin, hoş konuşmalarını anlamakta zorlandığımı hatta onların birbirlerine kızarak, bu dağ tarafından biz deniz kıyısından gibi sataşmalarla konuştukları dilin farklılığını ortaya koyduklarını görmüşüzdür.
İnsanların anlaşmaları için ortak dil kullanmak şart, ancak esas anlaşma gönüllerde olandır. Gönülden anlaşıp sevgiyi sözcüklerle paylaşmak esastır. Bazen gönüllerle anlaşıp, gözlerle bile birbirimizi anlar severiz ve bu sevgi asırlarca sarsılmadan sürebilir. Türk milleti dediğimiz muhteşem mozaiğin en kaynaştığı birbirine dil farklılıkları olsa bile gönüllerden bağlandığı en kutsal ocak ASKER OCAĞIDIR.
ASKER OCAĞI zengin fakir, güzel çirkin diye sıfatların olmaması için tek tip üniforma kılık kıyafet birliği esası ile gençleri bir ülkü etrafında toplayan bir yapıdır. Bu yapının içinde yer alan insanların öyle arkadaşlıkları dostlukları oluşur ki yörelerimizi kaynaştıran en büyük harç budur. Ölüm tehlikesi altında birbirine canını emanet ettiğin, koşulsuz güvendiğin, icabında lokmayı bölüştüğün insanın sivil hayatında zenginmiş fakirmiş gibi konularını bilmezsin. Zaten bunların önemi de kalmamıştır. Özetle asker ocağını PEYGAMBER OCAĞI YAPAN değerlerin bir kısmını böyle özetledim. Anadolu’nun bilge insanları, askerliğin erkek evladına neler kattığını çok iyi bildiği için yüzyıllardır askerlik yapmayanı adamdan saymamış, kız bile vermemiştir. Paramı öder askerlik görevinden kaçarım diyen benim zavallı gençlerim, hayatlarının en güzel anılarının en güzel derslerinin kaçtığının farkında değiller, onlar adına çok üzgünüm.
Bu haftaki iki önemli gündemi sizlere çok kısaca arz ettim. Benim bu iki konudan çıkarımım şu, toplumumuzu yeterince bölmeyi başaramayanlar bizlerin Dil olarak daha da anlaşmamamız için aslında dil bile olmayan Farsça ve Arapçanın harmanlanması ile ortaya çıkan Osmanlıcayı ortaya atıyorlar biraz daha zor anlaşalım diye. Bununla da kalmıyorlar gönüllerde anlaşılan hem de ölümüne anlaşılan ASKERLİK gibi kutsal bir görevi sulandırarak toplumu tam ortasından bölüyorlar. Vatandaşın kafasında beliren algı şu; FAKİRLER ASKERLİK YAPAR, ZENGİN HAYATINI YAŞAR. Yazık bu milletin varoluşu için yıllardır ortaya konan onca emek iktidarın paragözlüğü yüzünden heder oluyor. Bu kötülükleri görmeyen ve hala bu adamlara yazıları, sözleri, alkışları ve oyları ile destek verenler Gözünüz aydın! Bütün bunlara seyirci kalan bizlere de yazıklar olsun.
Saygı ve sevgi ile hoşçakalın