Her şeyimiz birbirinden farklı olsa da bizi bir araya getiren, benzer duyguda buluşturan yanlarımız vardı Menemenspor gibi. Tahir Şahin’in takımın yükselişindeki payını yok sayamam ama sonuç ortada. Takım saman alevi gibi parladı. Yükselişi göz kamaştırdı. Menemen dışından bakan herkes hayranlıkla bu başarıyı izledi. Alkışladı taktir etti. Her şey yolunda gibiydi. Hani dışı seni, içi beni yakar diye bir söz vardır ya. Gördüklerimiz, bildiklerimiz, tecrübemiz bu göz kamaştıran durumun aynı hızla sönebileceği riskini gösteriyordu.
Çünkü Tahir Şahin Belediye başkanıydı. Siyasi bir kimliği, siyasi bir ömrü, siyasi riskleri vardı. Tüm bunlar Menemenspor’un da kaderini belirliyordu. Tahir Şahin Menemenspor’u o kadar kendi malı gibi görüyor ve öyle hareket ediyordu ki tribünler her zaman huzursuz ve homurtu içerisindeydi. Tüm Menemen takımını sahiplenmekte güçlük çekiyordu. Bunu defalarca köşemden anlatmaya çalıştım. Gerçek bir yapılanmaya, kurumsallaşmaya ve kendi kaynağına yatırım yapması gerektiğinin altını çizmeye çalıştım. Ama saltanat ve güç öylesine kötü bir şey ki insan bir süre sonra etrafına karşı kör ve sağırlaşıyor. Sanırım Tahir Beyde de öyle oldu. Önünde duran riskleri, tehlikeleri göremedi, analiz edemedi. Etrafındakilerin dışında kalanları dinlemedi. Bu yüzden Menemenspor kurumsallaşamadı. Güçlü bir temele oturtulamadı. Menemenli sporseverlerle gönül bağı kurulamadı. Altyapısını planlayamadı. Kaynağı bilen, tanıyan insanlardan faydalanılmadı. Onlar da bir süre sonra küstü ve uzaklaştılar. Oysa her şey çok kolaydı. Helva yapmak için her şeyimiz vardı. Sadece iyi bir ustaya ihtiyaç vardı. O usta bugüne kadar bulunamadı. Yazık.
Tahir Bey’in başkanlık dönemi bittiğinde Menemenspor’da Tahir Bey ile birlikte inişe geçti. Tahir Bey gibi tecrübeli birisi gerçekten Menemenspor’u önemsese bu durumu çok kolay görebilir ve önlemini alabilirdi. Ama öyle olmadı. Tahir Bey Menemenspor’u kendisi için kurban etti. Saçma sapan tartışmaların içine çekti. Tribünleri huzursuz etti. Takımın ahengini bozdu. Birdenbire her şey negatife döndü. Takım mahkemelerde tartışılmaya, sokaklarda, kahvelerde, kulislerde takımın satılacağı konuşulmaya başlandı. Sahada da takım tel tel dökülmeye başladı. Tribünler dağıldı. Derken takım el değiştirdi. Gelen yönetim de bir saman alevi denedi. Uğraştı ama o saman alevinden de bir şey çıkmadı. Çünkü kent Menemenspor’un artık Menemenspor olduğuna inanmıyordu. Sadece üzerinden alışveriş yapılan ticari bir ürün olmuştu. Olan Menemen’in sporseverlerine ve spor hayatına oldu. En az 20 yıl geri gittik. Şimdilerde takım nerelerde bilen, merak eden bile yok. Freni patlamış bir kamyon gibi hızla yokuş aşağı gidiyor. Nerede duracak, nasıl bir faturaya dönüşecek, geriye bir şey kalacak mı bilemiyoruz. Yazık.
Trabzonspor fırtınasının arkasında Trabzonspor’un kendi insan kaynağı vardı. Hem sahada hem de tribünlerde. Durdurulamaz bir fırtınaydı. İnanılması zor başarılara imza attı. Ülkemizin 4. Büyüğü oldu. Hem de Anadolu’dan. Sonra işin içine, para, ulusal medya, magazin girdi. İstanbul’un takımları girdi. Onların dünyaca meşhur yıldız transferleriyle tribünlerini büyülüyor, taraftarını ateşliyorlardı.
Trabzonspor’un en büyük hatası bu durumu doğru analiz edememiş olması. İstanbul takımlarının kendi aralarında bir ligi ve rekabeti vardı. Trabzonspor’un ve diğer Anadolu takımlarının ise farklı bir futbol dünyası vardı. Para pul değil tutkuyla oynuyorlardı. Neredeyse tüm takım aynı koşullara sahipti. Tam bir amatör ruh hakimdi. Yetiştikleri kentin takımında oynamak, o kentin insanlarını onurlandırmak, mutlu etmek inanılmaz bir ruh hali, inanılmaz bir sinerji yaratıyordu. Saha ve tribün tek yürek oluyordu. Birlikte sevinip birlikte üzülüyorlardı. Ta ki işin içine, para, kariyerli transferler, ayrıcalıklı kimseler girinceye kadar. Trabzonspor bünyesinin alışık olmadığı bu atmosferde hastalandı. Ve uzun yıllar, büyük paralar, beklentilerle hayal kırıklıklarıyla dolu sezonları arkada bıraktı. Zaman zaman fabrika ayarlarına dönmeye çalışsa da bunu sürdürülebilir hale getiremedi. Bu yüzden inişli çıkışlı, maliyetli sezonlar geçiriyor. Zor bela elde edebildiği başarının ömrü bile ancak bir sezon olabiliyor.
Demem o ki Menemenspor’un yeniden ayağa kalkması, tüm kenti tribünlerde buluşturması, ortak sevinçlerimize, hüzünlerimize neden olması için kendi kaynağına dönmesi gerekiyor. Diğer tüm mahalle takımlarımıza liderlik yapması, onların hayali olması için kurumsallaşması ve bu kentte kök salması gerekiyor. Menemen ve Menemen halkının tüm duygularına ev sahipliği yapması gerekiyor... Mümkün mü? Biraz zaman alabilir ama elbette ki mümkün.
Sadece Menemen Belediyemizin bu meseleyi sahiplenmesi önemli. Sonuçta bu konu da Menemen ile ilgili. Hem de birbirinden farklı çok geniş kitlelerin ortak meselesi. Sayın Aydın Pehlivan’ın sporla ilgisini, spora ve sporculara verdiği değeri biliyorum. O samimiyeti gördüğünde bu konuya da kayıtsız kalmayacağından eminim.
Öncelikle bu konuda dünden bugüne kadar az ya da çok emeği geçmiş herkesin katılımıyla bir kaç çalıştay yapılmasına ihtiyaç var. Biraz zaman alabilir ama bu bile hem çok önemli hem de çok değerlidir. Ortak akılla yapılan her işin ürünü ömürlü olur ve geleceği mutlaka görür.
Saygılarımla