2015 yılının ilk yazısını yazmak için bilgisayarın başındayım, ülkede kış tüm şiddeti ile hüküm sürüyor ben sıcak ortamda oturmuş yazıyı nasıl yazayım konuyu nasıl seçeyim gibi eften püften! şeylere kafa yormaktayım. Her hafta yazdığım konu acaba öğretici olur mu? Vatan ve millet için faydalı bir şeyler yapabiliyor muyum gibi endişeler taşıyorum. Yazılarımla sevgili okurlarıma doğru bildiklerimi aktararak, onların kafalarında ışık yakmayı, sorgulama yapmalarını, bu yolla da kendi doğrularını bulmalarına yardımcı olmayı hedefliyorum.
Bir hafta boyunca gazete ve televizyonlara dikkat kesiliyorum, acaba farklı bir şey yaşanır mı diye ama ne mümkün. Her gün yeni saçmalıklar ve siyasetçilerimizce üretilen yeni incilere şahit oluyoruz. Bunlara biraz kafa yorunca maalesef bizi yönetenlerin halen 600’lü yıllarda takılı kaldığını görüyorsunuz. Neymiş efendim kadının en büyük kariyeri analıkmış, evinin kadını olmakmış. Tam bir Arap zihniyeti bunlar atalarımızın yani Türk atalarımızın her türlü mecliste, savaş meclislerinde bile kadınların bulunduğunu bizzat başkanlık ettiğini bilmez mi? HATUN tabirinin Orta Asya’dan öz be öz Türk boylarının sevk idaresinde yöneten, idareci ana figürüne verilen isim olduğunu bilmez mi?
Hadi bunları bilmiyorsunuz, insanlıktan da mı nasip almadınız be kardeşim. Evlenememiş veya tıbbi nedenlerle, doğuştan gelen özelliklerle çocuk doğurma yeteneği olmayan hepsinin ötesinde de bu dünyanın çirkefinde ben çocuk bakamayacağım diye tercihini bu yönde kullanan kadınlarımıza haksızlık yaparken sıkılmıyor, utanmıyor musunuz? Bu tür söz yaraları ile insanların yüreklerini kanatmak sizce günah olmuyor mu?
Yılbaşı kutlamalarını, Noel haftası etkinliklerini israf gören zihniyet, kafasını dinsel etkilerden kurtaramıyor, başkalarının tercihlerine saygı duymuyor. Kendi dinsel törenlerimize, kutlama ve bayramlarımıza yapılan harcamaları, ekonomiye katkı, piyasaları canlandırma diye hoşgörü ile karşılayanlar, söz konusu başka din olunca her şeyi unutuyorlar. Öylesine unutuyorlar ki esas israfın dizi dizi milyon dolarlık makam araçlarına binmek olduğunu unutuyorlar.
Şu kış günlerinin ayazında, aç ve açıkta olan insanlarımızı, sokaklarda sığınacak yer bulma derdindeki hayvancıkları birazcık düşünseler, onlar için yapılabilecek şeylere kafa yorsalar, bakarsınız 1150 odalı SARAY’ı gariban insanlarımıza ve çaresiz sokak hayvanlarına açarlar. Bunca işlenen günahın yükü böyle biraz hafifler mi bilemem, bunu ALLAH bilir ama hiç olmazsa kanayan vicdanlar biraz teselli bulur diye düşünüyorum.
Başbakanımız çıkmış geçen gün, milletin gözünün içine dalga geçer gibi bakarak bundan sonra kamuda tasarruf tedbirleri uygulanacağını, plaket verme gibi alışkanlıkların kaldırılacağını söylüyor. Bizlerin aklı ile alay ediyorlar velhasıl. Son yıllarda hele hele son günlerde televizyon haberlerinde soygun, cinayet, kadına şiddet hırsızlık ve gasp, tecavüz olaylarındaki artışı izliyorsunuz. Düşünüyorum da bu kadar ahlaksız ve vicdansız bir toplum haline nasıl geldik. Hele hele nüfusunun yüzde 99’u Müslüman olan bir ülke için bu haberler utanç vesikası değil mi? Toplum hafızası ve aklı herkes herkese madik atıyor, herkes malı götürüyor, kimselere bir şeycikler olmuyor diye mantık mı kuruyor? Bütün bu eylemlerin dinimizce günah olduğu hatırlatıldığında, günah olsa büyüklerimiz yapmaz diye çocukça cevaplar alabiliriz diye düşünüyorum.
Gene de sevgili okurlarım her koyunun kendi bacağından asıldığını aklınızdan çıkarmayın ve de şunu hiç ama hiç unutmayın önemli olanın insanın aynaya baktığında kendi suretinden utanmamasıdır, yatağa girdiğinizde huzurlu uyumak istiyorsanız ONURLU, ERDEMLİ olmak mücadelesinden asla vazgeçmeyiniz. Ahlaksızlığa sessiz kalmak, haksızlığa uğrayanın yanında yer almamak, sizlerin hiç bir kötü tarafınız olmasa da sizleri günaha ortak olmak suçundan aklayamaz. Çok sevdiğim bir deyişle kapatıyorum;
CESURLAR BİR KEZ KORKAKLAR HERGÜN ÖLÜRLER
Saygı ve sevgi ile hoşçakalın.