Dış kapıdan attığım ilk adımla ensemden hissettiğim soğuk bir nefes gibi anladım kışın gelişini. Bu yıl ilk defa üşüdüm! Eyvah kış gelmiş! Ben sevmem kışı, soğuğu. Hemen canlandı zihnimde zemheri anılarım. İlk sahne Konya öğrencilik günlerinden. Çamaşırı yıkadım balkona astım. O da ne! Giysiler hazır ol’a geçmiş selam duruyor. Kara kışta balkona çamaşır asılmayacağını, oldu astın, buz tutup ayağa dikileceklerini o zaman öğrendim. İlk kez kışın o sert yüzünü orada gördüm. Bir İzmir’li olarak Ankara’lı ev arkadaşlarıma ve sınıf arkadaşlarıma hatırı sayılır espiri malzemesi vermeye başladığımın farkındaydım, ancak benim kış ve soğukla sınavımın henüz yeni başladığını nereden bilebilirdim ki. Yine başka bir coğrafya, Kars yıllarımın ilk günleri. Temizliği yaptım camları sileceğim ıslak bezi sürmemle camın üzerinde buz kristallerinden oluşan sanat eserim yine bir kış acemiliğimin nişanesi olarak uzun süre varlığını korudu. Ancak bu konuda zirveyi Kasım Ayı’nda Kars’ta merdivenleri “yıkayan” annem yaptı! İki kat buzdan merdivenlerimiz oldu bizim. Alt kattaki ev sahibimizle birlikte buzları çözmek için verdiğimiz emeğin çektiğimiz stresin hafif kaldığı asıl tehlikeyi rahmetli babamın donmuş merdivenlerden düşmesi ile yaşadık. Çünkü annem de ben de çift haneli eksili derecelerle yaşanan kara kışın acemisiydik ve uyum sürecinde bir dizi bazen komik bazen de riskli deneyimlerimiz oldu. Buzda yürümeyi başarmakta zorlandığım ve şehrin hemen her köşesinde düşme maceralım, donmuş sebzelerle ilgili deneyimlerimiz daha bir çok anı. İzmir’de öyle çok uzun süren kışlar, kar buz görmesek de bu günlerde olduğu gibi içimize işleyen soğuklarımız yok değil. Gerçekten son iki gündür yaşadığımız ayaz kışın o sert yüzünü fena gösterdi ve hatırlattı eski günleri. Hani bazı insanlar vardır her zaman naif, gülen yüzlü ve hayatı kolaylaştıran, nadiren kızdıkları zaman ne kadar da etkili olurlar; çünkü hazırlıksız yakalanırız. İzmir’in soğuğu gibi. Tabi ki bizim ailecek gurbet yıllarımızda bilmediğimiz, hazır olmadığımız durumlar için bütün bu yaşananlar normal. Dünyanın düzeni içerisinde kaçınılmaz döngü. Sevsek de sevmesek de yaşayacağız. 21 Aralık kış dönümü ile en uzun gece ve en kısa gündeyiz önümüzdeki mevsim paketinden nasibimizi alacağız. Önemli olan kaçınılmazın içerisinde sağlıklı, keyifli günler yaşamak ve ulaşmak yaza bahara ne de olsa bu da geçecek. Hiçbir şeyin sonsuz olmadığı gibi. “Kötü hava yoktur; uygun olmayan kıyafet vardır.” diyen İsveç deyimini de hatırlatıp sevginin ısıtacağı sımsıcak yüreklerle sağlıklı bir mevsim diliyorum. Geri sayım başladı bahara ne kaldı ki :)