Bu hafta köşe yayın tarihlerimizi bir haftalığına Erhan Bey ile değiştirme ihtiyacı doğdu. Bu nedenle sadece bu hafta sizlerle perşembe günü dertleşmiş olacağım.
Öncelikle Erhan Özalp’in dün köşesinden paylaştığı Diş Hekimi Mehmet Ergüneş’i iyi tanıyorum. İsmini ben de duymuştum ancak yoğunluğundan böyle bir göreve aday olabileceğine ihtimal vermemiştim. Menemen’de doğmuş büyümüş bir kardeşimiz. İşini gücünü Menemen’de kurmuş önemli bir girişimcilik örneği sergiliyor. Çok şey anlatmaya çalışmayacağım. Tanıyanlar zaten benzer bir değerlendirme yapacaktır. Tanımayanların da tanımasını tavsiye ediyorum. Kendisine çıktığı bu yolda başarılar diliyorum. Seçeneklerin çok olması her zaman iyidir. Umarım sonunda Menemen Ticaret Odamız kazanır.
Bir süredir ülkemizdeki mülteci konusunu takip ediyorum. Bu konuda vatandaşlarımızın kaygılarını, korkularını ve kızgınlıklarını dinliyorum. Görüştüğüm herkeste, sessiz bir istila altındaymışız hissi var. İnsanların en net söylediği şey
İnsan kendisini yabancı gibi hissediyor.
Güvende hissetmiyorum.
Ben de benzer düşünceler içerisindeyim. Eminim ki pek çoğumuz dile getirmesede bu tür duygu ve düşünceler içerisindeyiz. Kaygılanmalı mıyız?
Evet bence kaygılanmalıyız.
Eskiden çevremizdeki insanlarla tanışmasak da karşılaşırdık, tanıdık gelirlerdi. Göz ucuyla bakar, selamlaşır sonrada ya bir düğünde ya bir cenazede ya bir okulda ya bir sohbette ya bir iş yerinde bir biçimde tanışır ve kendimizi daha güvende hissederdik. Kim olduklarını, kimlerden olduklarını, memleketimizin neresinden yola çıkıp ne sebepten buraya geldiklerini öğrenirdik. Yani bir biçimde birbirimizden haberdar olurduk.
Artık her sokakta, her binada yani her yerde, her gün çoğalan bir yabancı nüfus var. Ve bu insanların çoğunun kim olduğunu, neden buralarda olduklarını gerçek anlamda kimse bilmiyor. Birçoğu kaçak yollarla geldiği için devlet envanterinde kayıtları bile yok. Hayalet gibiler. Bir suça bulaşsalar izini bulmanız, ulaşmanız mümkün olmayacak. Çoğaldıkça cüretleri de artıyor. Daha çok gruplar, kümeler halinde geziyorlar. İnsanlarımızın onları tehdit gibi algıladığının farkında değiller. Daha çok, vatandaşlarımızı kendileri için tehdit olarak algılıyorlar. Birçok bölgede, birçok ilçede zaten çoğunluk durumuna gelmişler bile. Ülkemizde kendi geleceklerini inşa ediyorlar. Kendi ekonomilerini yarattılar. Alışverişlerini kendi aralarında yapıyorlar. Tüm bunları yardımlarla, desteklerle, devlet güvencesinde yapıyor ve yaşıyorlar. Tüm bunlar olup biterken bizim vatandaşlarımızın güçlükleri ortada. Bir anlamda kaderlerine terkedilmiş durumdalar.
Amacım yabancı düşmanlığı yapmak ya da körüklemek değil. İçlerinde suçsuz, günahsız, çaresiz çok fazla insan olduğunu, hayata tutunmak için olağanüstü bir çaba içerisinde olanlarında olduğunu biliyorum. Ama büyük yangınlar küçük bir kıvılcımla başlıyor. Koca koca ormanlar o önemsiz ve bir şey olmaz dediğiniz kıvılcımın neden olduğu yok oluşu doğuruyor.
Demem o ki bu iş ciddi ve çok yönlü bir sorun. Bir yıl bu konuyu konuşsak bitmez. Çünkü süreç devam ettikçe yeni sonuçlar ve sorunlar doğuruyor. Her an uyanık ve tetikte olmamız, acil önlemler üretmemiz gereken bir problem.
Bugün sadece bu konuya dikkatinizi çekmek sonraki haftalarda bu konuyu daha fazla ve detayla konuşalım istiyorum. Çünkü bu problem lokal bir problem değil, salgın gibi memleketimizin her noktasına yayılmış bir mesele.
Güzel günler görmek ümidiyle…
Sevgi ve Saygılarımla..