Yoğun işlerim nedeniyle uzun zamandır yerel, ulusal ve uluslararası gündemi sizlerle konuşma imkânı bulamamıştım. Nihayet yeniden beraberiz.
Köşemden sizlerle sohbet edemediğim zamanlarda düşünmek, okumak, notlar almak, farklı fikirlerdeki dostlarımla hayatı çok yönlü değerlendirme imkânı buldum.
Siyasette hiçbir şeyin bize söylendiği, gösterildiği gibi olmadığını artık daha iyi kavrıyorum. Eskiden siyaset Ankara’dan değil, tarlalardan, fabrikalardan, üniversitelerden, sendikalardan, sivil toplum örgütlerinden, sokaklardan, kahvelerden yani vatandaşın kendi iradesiyle şekilleniyordu. En aşağıdan en yukarıya kadar tamamen olmasa da vatandaş önemli ölçüde kendi vekillerini belirliyor, destekliyor meclise gönderiyordu. Yeri geldiğinde meclise kadar gidip vekilinden hesap sorabiliyordu. Meclis ise çiçek tarlası gibiydi. Aynı parti içerisinde farklı görüşler yaşayabiliyordu. Meclisin de siyasi hayatımızdaki partilerinde küçük büyük demeksizin toplumda bir karşılığı vardı. Her zaman olmasa da pek çok konuda ortak paydaları da vardı. Yani meclis duvarında yazan “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” sözünün sembolik de olsa bir karşılığı vardı.
Yazmaya ara verdiğim dönemde bu konulara epeyce zaman ayırdım. Sohbetini ve öngörüsüne güvendiğim dostlarımla uzun, derin ve detaylı sohbetler etme imkânı buldum. Tüm bu değerlendirmelerin sonunda daha net fark ettiğim birkaç düşüncemi buradan sizlerle de paylaşmak istiyorum.
Hiçbir yerde benzeri olmayan Başkanlık modeli ile birlikte vatandaşın iradesini temsil eden meclis tamamen siyasi etkisini kaybetti. İttifaklar arası seçim yöntemi de siyasi partileri siyasetten sildi. Artık partiler ya da temsil ettikleri dünya görüşleri değil tam olarak ne oldukları, neyi temsil ettikleri belli olmayan melez ittifaklar şeklinde seçim yarışına girmeye başladılar. Tıpkı torba yasalar gibi. Böylece daha seçimden sonra değil seçimden önce koalisyon yoluna gidiliyor. İttifak anlayışı üzerinde şekillenen siyaset tüm partileri yuttu. Sadece ittifakların lokomotif partilerinin liderleri görünür, konuşur, konuşulur oldu. Bilerek ya da bilmeyerek vatandaşın oyu da iradesi de boşa çıkarılmış oldu. Bu nedenle halkın iradesi seçim meydanlarında propaganda malzemesi olmaktan öteye gidemiyor.
Bu yeni sistemde artık tüm partiler yeni kadrolarını, adaylarını genel merkezlerde belirliyor. Vatandaş sadece listelerde kendisine oy vermesi için gönderilen isimlere zorunluluktan ve korkutularak oy vermeye zorlanıyor. Vekilleri ve yerel yönetimlere aday olanları tepe yönetimleri belirlediği için onlar da görev süresi boyunca vatandaşa değil kendilerini seçenlere hizmet ediyorlar.
Hiç dikkatinizi çekti mi? İttifaklar dönemi başladı başlayalı hangi partinin ya da ittifakın milletvekili meclise gelen bir teklife yada yönergeye kendi grubunun aksine el kaldırdı!.. Hatırlamadınız değil mi? Çünkü yok. Genel Başkanlar ne derlerse o. Bu millet iradesinin, demokrasinin yeni tarifi… Doğru mu, yanlış mı diye düşünmeden tam itaat!..
Hiç kuşku yok ki bu bir siyasi dönem. Bildiğiniz sandığınız her şeyin dışında içerisinde büyük riskler barındıran bir dönem. Bugün tüm yönleriyle tartışma imkânı mümkün olamasa da gelecekte bu dönem mutlaka siyaset bilimleri okuyan öğrenciler için önemli bir bitirme tezi konusu olacaktır.
Her şeyin bir ömrü olduğu gibi siyasi dönemlerin de bir ömrü var elbet.
Sevgi ve Saygılarımla.