İki ülkeden, iki farklı halktan bahsetmek istiyorum. Yorumu da sizlere bırakmak istiyorum.
Bugün tüm dünyanın gözleri önünde bir halk eşini, çocuğunu, yaşlısını, hastasını gözyaşları ile savaş bölgesinin dışında bir yerlere uğurlarken erkekleri, gençleri, belki biraz da çocukları canları pahasına ülkelerini savunuyorlar. Hem de kime karşı? Dünyanın iki süper gücünden Rusya’ya karşı. Orantısız bir savaş hali. Dev ile karıncanın mücadelesine benziyor.
Bir taraftan da ülkeleri istila edilmiş insanların, eşlerinden çocuklarından, yaşlılarından önce ülkelerini terk edişlerini izliyoruz. Ülkeleri işgal edilmişken şen şakrak, deniz kenarlarında, nargile salonlarında keyif çatıyorlar.
Türk Milleti bu yüzden özel, farklı, ATATÜRK bu yüzden lider ve ilham kaynağı. Ve bizim halkımız çektiklerini asla unutmadığı için bu kadar merhametli ve misafirperver.
Ama misafirliğin de bir süresi ve sınırı olmalı. Bu kadar suistimale uğratılmamalı. Bıktırılmamalı, bezdirilmemeli. Her şey tadında ve dozunda yapılmalı.
Adaletsizce arsızca yapılan davranışlar, konuşmalar, tavırlar, tutumlar milletimizin sabır sınırlarına ulaşmış. Ekonomik güçlükler ev sahibinin belini bükerken misafirlerin böylesine pervasız, yayıla yayıla, bol keseden harcayarak görüntü vermesi bir süre sonra bambaşka sonuçlar doğurabilir.
İnsanlar, “kendi ülkemizde mülteci, kendi ülkemizde azınlık, kendi ülkemizde ötekileştik” diyorlar. Haksızlık etmek istemem ama haksız bir sitem de değil bu.
Bu konuda sizlerin de dertlerini şikayetlerini bilmeyi çok istiyorum. Lütfen yorum bölümünde konu ile ilgili duygu ve düşüncelerinizi benimle paylaşın.
Sevgi ve Saygılarımla.